Sürmene Tarihçesi

zugasi_6115.07.2013 - 20:03
Sürmene, (Osmanlıca: ﺳﻮرﻣﻨﻪ Sürmena, Romeika: Σούρμενα Sourmena) Trabzon'un bir ilçesidir.

Tarihçe

MÖ 8. yüzyılda Milet kolonicileri önce Sinop, sonrasında da Trabzon'a yerleşmeye (M.Ö. 756) başlayarak Kolhis halkları olarak tanımlanan yerli halkla ticaret yapmaya başlamışlardı. Trabzon’da yerleşimin daha eski dönemlere kadar uzandığı düşünülse de en azından Miletli kolonicilerin yerleşmesiyle bölgeden yazılı kaynaklarla haberdar olunmaya başlanmıştır. Sürmene adıyla bilinen yerinde bu tarihlerden sonra koloniciler ile yerli halkın ticaret içinde bulundukları bir pazar yeri olarak kurulmuş olması muhtemeldir. Doğu Karadeniz MÖ 6. yüzyıl başlarında Pers topraklarına katılsa da koloniciler imtiyazlı haklara sahip olarak ticaretlerini sürdürebildiler. Herodot, Pers İmparatoru I. Serhas'ın günümüz Yunanistan topraklarına yaptığı sefer esnasında ordusunda yer alanlar arasında Trabzon bölgesinden Tiberenler, Makronlar ve Mosinikler gibi yerel halklardan olduğu bilgisini vermektedir. Ksenofon'un MÖ 4. yüzyılda kaleme aldığı Anabasis adlı eserinde de Trabzon'un doğusunda yaşayan yerel halklardan birisi olarak Makronlar'dan bahsetmiştir ki bunların Zanlar'ı oluşturan Lazlar ve Megrellerin ataları oldukları genel kabul görmektedir. Bir süre Mitridatis adlı bir Pers soylusu tarafından kurulan Pontus Krallığı (MÖ 281-66) topraklarında kalan Sürmene, sonrasında Roma topraklarına katıldı. Kısa süreli el değiştirmelerden sonra MÖ 63 yılında Trabzon bölgesi kesin olarak Roma idaresine girmiş oldu.

Tarih boyunca Sürmene adı, birbirine yakın birkaç yerleşim yeri için kullanılmıştır. Roma ve Bizans döneminde MS 3. yüzyıldan itibaren Sourmania/Susurmena/Sousourmena olarak bilinen yerleşimin adı zamanla Sürmene’ye evrilmiştir. Bu nedenle de günümüz Araklı ve Köprübaşı ilçelerinin tarihi 20. yüzyıl ortalarına kadar Sürmene tarihiyle iç içedir. Roma valisi Arrianus'un MS 131/132 yılında yazdığı Periplus Ponti Euxini adlı eserinde İssiporto (Hyssiporto) Limanı olarak bahsettiği yer, günümüz Araklı Limanını tarif etmektedir. MÖ 6. yüzyılda yaşamış antik dönem coğrafyacısı Pseudo-Skylaks'ın Rize ve Trabzon arasında bulunduğundan bahsettiği Psaron Limanının da bu liman olması kuvvetle muhtemeldir. Limana ismini veren İsso/Hyssos Nehri de günümüzde Karadere olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde Roma İmparatorluğu'nun doğu sınırında olması nedeniyle Karadere'nin Karadeniz'e mansapladığı yerdeki limanı kontrol eden kalede bir Roma garnizonu (Hyssus Lejyonu) bulunmaktaydı. Limanı kontrol eden bu garnizonun, Canayer platosunda bulunan kale (Günümüz Araklı ilçesi Buzluca mahallesi sınırlarında) ya da Araklı Burnunda bulunan kale olduğu düşünülmektedir. Bazı görüşlere göre ise limanda bulunan kale, Caneyer kalesinin sahildeki uzantısı şeklinde bir parçasını oluşturmaktaydı. O dönemde günümüz Gümüşhane ilinin Sadak köyünde bulunan Satala Lejyonu ile bu limanın Karadere güzergâhı boyunca kara bağlantısı bulunuyordu ki bu sayede Trabzon'un iç bölgelere bağlantısı da sağlanabiliyordu. İç bölgelerin Karadeniz'e bağlantısında askerî açıdan önemli bir rol oynayan liman, buradaki kervan yolu sayesinde ticari açıdan da büyük öneme sahipti.

2. yüzyıldan itibaren Trabzon bölgesinde yaşayan yerli halk Hristiyanlaşmaya başlamış, I. Konstantin tarafından Hristiyanlık imparatorluğun resmi dini ilan edilmesiyle de Trabzon'da piskoposluk kurulmuştu. Bu sayede Trabzon bölgesinde bulunan Sürmene'de de yerli halk hızlı bir şekilde Hristiyanlaşarak ileriki yıllarda Rum olarak adlandırılacak Hristiyan topluluğunu oluşturmuştur. İlk olarak Araklı limanındaki yeri için bahsedilen Sürmene isminin ilerleyen yıllarda biraz daha yukarılardaki Canayer platosunda askeri üs amacıyla kurulan kale ve yerleşimi için kullanıldığı görülmektedir. Bununda Bizans ile Sasaniler arasında 541-562 yılları arasında gerçekleşen Lazika Savaşı esnasında limanı, kervan yolunu ve diğer kaleleri gören stratejik konumu nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Bizans ve sonrasında Trabzon İmparatorluğu döneminde yerleşim “Sourmania” adıyla askeri ve idari bölge olan Sürmene Bandonu'nun merkezi konumundaydı. Limanı ve kervan yolu üzerinde olması dolayısıyla önemli bir konumda olan Sourmania, 1458 yılında Halanik'de (günümüzde Sürmene Zeytinli Mahallesi) önemli bir pazar yeri olarak yeniden kurulmuştur.

Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan'ın 1458 yılında Trabzon İmparatorluğu IV. İoannis'in kızı Despina Hatun ile 1457/58 yılında evlendiğinde kendisine çeyiz (Drahoma) olarak verilen araziler arasında Sürmene Bandonunda yer alan ve manastır mülkü olan Zeytinli köyü de bulunmaktaydı. İlerleyen yıllarda Gemora (Yomra) Bandonu'nun lağvedilip Sürmene Bandonuna bağlandığı göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu pazar yeri önemli bir pozisyonda olduğu anlaşılmaktadır.

1461 yılında Hersekzade Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Karadere Vadisinin yukarısından sahile inerek kaleyi ele geçirmiş ve böylece Sürmene yerleşimi Osmanlı hakimiyetine girmişti. Trabzon'un da aynı yıl içerisinde Osmanlı topraklarına katılmasıyla yerleşimde yeni kurulan Trabzon sancağının bir nahiyesi oldu. 1486 yılı tahririnde Sürmene'de devlet görevlisi-asker hariç Müslüman nüfus bulunmamaktaydı. Bununla birlikte sürgün ya da kendi isteğiyle olmak üzere 1486 yılında 26, 1515 yılında da 9 hanenin Sürmene nahiyesine yerleştirildiği görülmektedir. Ayrıca Sürmene’den de Hristiyan 10 hanenin Giresun'a, 4 hanenin de Tirebolu'ya göç ettirildikleri de kayıtlarda belirtilmektedir. Yerleşimdeki Müslüman ve Hristiyan göçleri ilerleyen yıllarda da süre gelmiştir. Örneğin 1554 yılı tahririnde yazılan bilgiye göre Sürmene nahiyesi Müslümanlarından 2 bekar ile 7 hane, Hristiyanlardan da 1 bekar ile 1 hane Canca'ya (Gümüşhane) göç etmiştir.

387 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Karaman ve Rûm Defteri'ndeki kayıtlara göre 1520 yılında Sürmene nahiyesinin; Aho, Araklı, Halanik, Hamandos, Hara, İpoforya, İvyan, Kahora, Koloynasa-civara, Mahnovi, Mahora, Makavla, Manahos, Manhano, Misohor, Samayeri, Yarakar, Zaniki, Zaroha, Zavendika, Zavlı, Zavzaka ve Zeraniki olmak üzere 23 köyü ile 2 mezrası bulunmaktaydı. Bu tarihte Sürmene nahiyesinde 124'ü Müslüman, 2.390'ı Hristiyan olmak üzere toplam 2.514 hane bulunmakta ve 2.737 nefer (yetişkin erkek) yaşamaktaydı.



Bu tarihteki hane sayısı ve erkek nüfustan hareketle yapılan tahminle Sürmene nahiyesinde 13.478 kişi (290'ı Müslüman) yaşamakta olup Müslümanların oranı da %2,15 civarındaydı. 1554 yılı kayıtlarında Sürmene nahiyesinde 23 köy sayısı aynı kalırken, mezra sayısı 18 olmuştu. 1583 yılı tahririne göre ise Sürmene nahiyesi 54 köy ile 22 mezradan oluşmaktaydı. Bu dönemde Sürmene nahiyesi genelinde tahminen 16.817 kişi (2.702'si Müslüman) yaşamakta olup Müslümanların toplam nüfus içerisindeki oranı %16 civarındadır. 1583 tahririnde köy ve mezra sayısının artmasıyla tarıma açılan toprakların artmasının yanı sıra arazinin parçalanması da söz konusudur. Bu nedenle 1583 tahririnde Müslüman ahalide çok az toprağı olan anlamında gelen Bennak hane sayısı da 423 gibi oldukça yüksek rakama ulaşmıştır.

Görüldüğü üzere Osmanlı’nın ilk döneminde yerleşimde ağırlıklı olarak Rum nüfus bulunmaktaydı. Trabzonlu P. Minas Bıjışkyan'ın 1819 yılında yayınladığı “Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası” eserinde yazdıklarına göre, Hemşin tarafından göç ettiği düşünülen Ermenilerde çoğunlukla Karadere Vadisi (Araklı) dolaylarına yerleşmiştir. L. Haçikyan'da, P. Tumayant'ın 1870 yılında hazırladığı eserinde Karadere (Araklı) Ermenilerinin, 170-180 yıl önce Hemşin ağırlıklı olmak üzere Bayburt ve İspir'den din değiştirmekten kaçanlar olduğunu belirtmektedir ki belirttiği tarih 1690-1700 arasındaki yıllara tekabül etmektedir. P. Tumayant bununla birlikte 1780 yılından itibaren de bu Ermeniler'in bir kısmının Müslümanlaştığını, önemli bölümünün ise Trabzon merkezden Adapazarı’na kadar olan Karadeniz kıyısı boyunca önemli yerleşimlere göç ettiklerini belirtmiştir. 16. yüzyıl kayıtlarında Hristiyanlar içerisinde Ermenilerden ayrıca bahsedilmemesi ve 19. yüzyıl Osmanlı kayıtlarında nahiyede oldukça az sayıda Ermeni bulunması yukarıda anlatılan tarihi süreci doğrular niteliktedir.

Bununla birlikte Hemşin Ermenileri olmasa da Bayburt, İspir vb. yerlerden biraz daha erken dönemde Ermeni göçlerinin olması muhtemeldir. Örneğin 1652 yılına ait bir kayıtta, Muncana köyünden olup vergi toplamakla yükümlü Sürmene kadısına vergi vermeyerek saldıran şahıslar arasında Tatur adında bir Ermeni'den de bahsedilmektedir ki bu bilgi Ermeniler'in o dönemki Sürmene nahiyesine gelişinin 17. yüzyılın ilk yarısına kadar uzandığını göstermektedir.

Sürmene nahiyesindeki Müslüman sayısındaki artış ise, yerli halkın din değiştirmesi ya da dışarıdan gelen Müslüman göçleri sayesindedir. 1501 yılında Akkoyunlular'ın Safeviler tarafından ortadan kaldırılması sonucunda birçok Akkoyunlu beyi halkıyla birlikte Şehzade Selim döneminde Trabzon-Rize arasındaki topraklara yerleştirilmiş olup ilerleyen yıllarda da buna benzer yerleştirmelerin olması olağan görülmektedir. Örneğin 1583 yılı tahrir kayıtlarında Sürmene nahiyesinin Purnak/Burnak (Taştepe) köyü yer almaktadır ki bu isimle Akkoyunlu Türkmenlerinin bir aşiretinin olduğu dikkate alındığında Sürmene dolaylarına da Türkmen göçünün yaşandığı görülebilmektedir.

16. yüzyılın ilk yarısına kadar İslamlaşma yavaş olmakla birlikte aynı yüzyılın ikinci yarısından itibaren Müslüman nüfusta önemli artış yaşandığı görülmektedir. 18. yüzyıl başlarından itibaren Müslüman göçleri ile yerleşik Hristiyanlar'dan bir kısmının İslam'a geçmesi ya da dışarıya göç etmesiyle yerleşimde Müslüman nüfus baskın konuma geçmeye başlamıştır. Sürmene nahiyesinin merkezini oluşturan, o dönemde çarşının/pazarın kurulduğu Halanik'te (Zeytinli) ise 1486, 1515 ve 1520 yılı kayıtlarına göre hiç Müslüman bulunmazken, 1583 tahririne göre tahmini 118 olan Müslüman nüfusu Halanik'teki toplam nüfusun %10'u kadardı.

17. yüzyıl ortalarından itibaren bölgede çeşitli eşkıyalık faaliyetleri düzensizlik oluşturmakla birlikte, 18. yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı merkezi idaresinin zayıflamasıyla Sürmene'nin de içerisinde olduğu bölgede derebeyleri ile ağalar güçlenmeye başlamıştır. 19. yüzyıl başlarından itibaren ayanlardan Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın başlattığı isyana Sürmene ağası Deli Ahmet Ağa'da katılmış olup bu isyan güçlükle de olsa 1819 yılında bastırılabilmiştir.

1830 yılı yazında Sürmenelilerin, Trabzon Valisi Osman Paşa'nın talep ettiği vergiyi ödemeyi reddetmesinden sonra karışıklıkların yoğunlaşması ve çatışmaların çıkması üzerine Osman Paşa, 1832 Ağustos'unda 7.000 kişilik bir kuvveti Sürmene’ye göndermiştir. Halkın çoğunun tüm eşya ve hayvanlarını da yanlarına alarak dağlık alanlarına çekilmesiyle herhangi bir çatışma yaşanmamıştır. Ancak bu karışıklık esnasında isyancıları cezalandırmak maksadıyla Halanik yakılmış olduğundan ilerleyen yıllarda nahiye merkezi Manahoz Deresi'nin Karadeniz'e döküldüğü yerdeki Humurgan'da (Günümüz Sürmene Çarşı mahallesi dolayları) yeniden kurulmuştur.

Tuzcuoğlu Tahir Ağa önderliğindeki isyancıların 1833 Ocak ayında Trabzon'a saldırısında Sürmene ağaları da bu isyana destek vermiştir. 1834 baharına gelindiğinde Osman Paşa topladığı birliklerle Sürmene'deki isyanı tamamen bastırabilmiştir. Bu tarihten sonra Rize dolaylarında isyan hareketleri görülse de Sürmene'de herhangi bir isyan hareketi görülmemiştir. 1834/35 yılına ait Sürmene Nüfus Defteri'ne göre nahiye genelinde toplam 58 köy bulunmaktaydı. Günümüzde bu köylerden 25'i Sürmene, 28'i Araklı, 3'ü Köprübaşı, 1'i Arsin, 1'i de Of ilçelerinde bulunmaktadır. 1867'de çıkarılan Vilayet-i Umumiye Nizamnamesi uyarınca kurulan Trabzon Vilayeti teşkilatında yapılan düzenleme sonucunda Sürmene nahiye olarak Of kazasında bağlanmıştır. Ancak kısa süre sonra 1875 yılında yeniden kaza statüsüne alınmıştır.

1869 Trabzon Vilayet Salnamesinde göre Sürmene nahiyesinde 15.353 Müslüman, 1.823 Rum ve 89 Ermeni olmak üzere toplam 17.265 erkek nüfus bulunmaktaydı. Bu dönemde nahiye merkezi Konakönü'ne taşınmıştır. Yeniden kaza olduktan sonra Belediye teşkilatı da 1876 yılında kurulmuştur. Belediye binası, Humurgan'a (Günümüz Çarşı mahallesi dolayları) Gölansa ve Zaruha (Zarha) köylerinin bağlanmasıyla oluşturulan mahallede kuruldu.

Kaymakamlık, nüfus ve tapu gibi dairelerin Konakönü'nde, belediye binası, askerlik şubesi ve telgrafhane gibi dairelerin Humurgan'da olmasının yaşattığı karışık durumun ortadan kaldırılması maksadıyla kazanın idare merkezi de 1915 yılında Humurgan'a taşınmıştır.

1877/78 yılı Trabzon Vilayeti Salnamesine göre Sürmene kazasında 74 köy (Bazen köyler bölünerek birden fazla yazılabiliyordu) bulunmaktadır. Kazada 7.301 hane bulunurken, 117'si Ermeni, 1.768'i Rum, 16.513'si Müslüman olmak üzere toplam 18.398 erkek nüfus yaşamaktaydı. Aynı kaynakta bakırcılık sanatının Sürmene'de yaygın olduğu, şimşir ağacından kaşık, diğer bazı ağaç türlerinden de çanak yapılarak Trabzon, Erzincan ve Erzurum'da satıldığı, tüfekçi ustalarının ürettikleri silahları çoğunlukla kaza içerisinde, bazen de Trabzon, Rumeli ve İstanbul'da satıldığı, yılda 500 top şal ve aba türü kumaş ile kendir üretildiği, ayrıca balıkçılık için ağ yapılarak İstanbul ve Rumeli'ye kadar başka yerlerde satıldığı belirtilmiştir. Yine aynı kaynağa göre, Hükûmet Konağına yarım saat mesafede iki, Çınar (Zeytinli mahallesi?) ve Gölansa (Zarha Kalesi) mahallelerinde birer adet olmak üzere harap halde toplam 4 adet kalenin bulunduğu da not edilmiştir.

1894 yılında Sürmene kazası 69 köyden oluşmaktaydı. 1900 yılı Trabzon Vilayet Salnamesinde Sürmene'de yaşayan nüfus, kadın ve erkek ayrı ayrı sayılarak kaydedilmiştir. Buna göre o dönemki Sürmene kazasında 42.202 Müslüman, 6.526 Rum, 208 Ermeni olmak üzere toplam 49.006 kişi yaşamaktaydı. 1902 yılı kayıtlarına göre Humurgan'da Cumartesi günleri, Araklı'da da Perşembe günleri olacak şekilde pazar kurulmaktaydı. 20. yüzyıl başlarında kayık ve gemi yapımı Sürmene ekonomisinde önemli rol oynamaktaydı. 1906 yılında Trabzon Vilayet Salnamesinde Sürmene'de çeşitli büyüklükte 262 adet geminin/teknenin kaydedilmesi bunu doğrular niteliktedir. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Sürmene'de yeterli toprak olmaması Osmanlı toprakları içerisine ve Rus idaresindeki Kafkasya topraklarına işçi göçünün yaşandığı dönemlerdir. Örneğin 20. yüzyılın başında Sohum'da tütün tarımının başlaması üzerine Sürmene ve Of’tan 8 ile 15 yaş arasındaki çocuklar çalışmaya gitmekteydi. Toprak azlığı ve ekonomik yetersizlikler nedeniyle Sürmene halkından çalışma amaçlı göçler yoğun olarak görülmekte olup özellikle Hristiyan nüfus göç ettikleri yerlerde yerleşik düzene de geçmekteydi. 19. yüzyıl başlarındaki kayıtlarda belirtilmekle birlikte muhtemelen bir süre öncesinden de Sürmene yunuslardan elde edilen yağıyla meşhurdur ki bu faaliyet 20. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar ilçede devam etmiştir. Bijişkyan'a göre Sürmene'deki ticarette önemli yeri olan yunus balığı yağı, Rize'ye kadarki bölgede kandil olarak kullanılmış, hediye olarak İstanbul'a gönderilmiştir.

20. yüzyıl başlarında az sayıdaki Ermeni nüfusun bir kısmı Rusya topraklarına göç ederken kalanları da 1915 tehcirinde zorunlu göçe tabi tutuldu. Osmanlı belgelerine göre 1915 başından itibaren Sürmene'den az sayıda Ermeni nakilleri görülmekle birlikte, 1 Temmuz 1915 tarihli belgeye göre yerleşimdeki 290 Ermeni'nin daha Trabzon limanından başka yerlere nakledildiği belirtilmektedir ki bu sayı geçmiş yıllarda yapılan tahminler dikkate alındığında Sürmene kazasında yaşayan Ermeniler'in tamamıdır. I. Dünya Savaşı sırasında Sürmene’deki liman 30 Aralık 1915'te Rus donanması tarafından bombalandı. Yerleşim merkezi 30 Mart 1916'da da Ruslar tarafından ele geçirildi. Ruslar gelmeden önce, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Müslüman nüfusun önemli kısmı batıya doğru göç etmek zorunda kaldı. 1917'de Rusya'da yaşanan Bolşevik İhtilali nedeniyle Rus ordusunda karışıklıklar baş göstermeye başlaması üzerine 18 Aralık 1918'de Osmanlı ile Erzincan Mütarekesi imzalanmış ve Rus güçleri geri çekilmeye başlamıştır. Sürmene 25/26 Şubat'ta Osmanlı ordularınca geri alındı.

Ancak Rusların çekilmesiyle Sürmene'nin de yer aldığı bölgede otorite boşluğu ortaya çıkmış, geri dönüşlerle birlikte artan Müslüman nüfus ile Rumlar arasında yaşanan olaylar nedeniyle Rumlar'ın bir kısmı da Batum başta olmak üzere Rusya'ya göç etmiştir. 1920 yılında başlayan Pontus Ayaklanması sonrasında kalan az sayıdaki Rum'da 1923 yılında uygulamaya geçen Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi uyarınca Yunanistan'da Atina'nın 10 km güzeyindeki o dönem ıssız bir yer olan günümüz Elliniko şehrine yerleştirildi.

Cumhuriyet döneminde gerçekleşen 1927 yılı nüfus sayımına göre merkezde 3 203, kırsalda ise 54 379 olmak üzere toplam ilçe genelinde 57 582 kişi yaşamaktaydı. O dönemde ilçe 1.115 km² yüz ölçüme sahipti. 1940 yılında merkez nüfusu 2 968 olup, köylerde ise 67 896 kişi yaşamaktaydı. Buna göre ilçenin toplam nüfusu 70 864 kişiden oluşuyordu.

Sürmene, 5 Temmuz 1929 yılında başlayan aşırı yağışlar sonucu Manahoz Deresi vadisi boyunca oluşan sel ve heyelanlar nedeniyle oldukça büyük hasara uğramıştır. Yaşanan afette Sürmene çarşısı ile Aksu, Ormanseven ve Çifteköprü köyleri başta olmak üzere çok sayıda köy de hasarlanmıştır. Afet sonucu evsiz kalmalar ve yiyecek sıkıntısı gibi nedenlerle Sürmene'den ilk planda 193 haneden 989 nüfusun Maçka ve köylerine yerleştirildiği sonrasında da Bayburt ve yine Maçka taraflarına iskanların yaşandığı görülmüştür.

1932 yılına gelindiğinde tarım arazilerinin yetersizliğinden kaynaklanan geçim sıkıntısı nedeniyle Sürmene'den 140 ev halkı Van ve dolaylarında iskan edilirken, 1946 yılında bu defa Sürmene'den Gökçeada'ya bazı ailelerin iskan edildiği görülmektedir. 1953 yılına gelindiğinde Araklı ilçesinin kurulmasıyla çok sayıda köyde Sürmene'den ayrılarak yeni kurulan bu ilçeye bağlandı. 1990 yılında da Köprübaşı ilçesinin kurulmasıyla bazı köyleri de bu yeni kurulan ilçeye bağlandı.

Sürmene'de tarihi yapı olarak, Dirlik köyünde Timiou Stavrou kilisesi adıyla 1891 yılında inşa edilen ve daha sonra camiye çevrilen yapı bulunmaktadır. Yeniay mahallesinin Baştımar (Kastel) köyünde, 1856'da Hacı Yakupoğlu Memiş Ağa tarafından yaptırılmış konak ile 18. yüzyılda inşa edildiği düşünülen Yakup Ağa Konağı 2000'li yıllarda restore edilerek turizm için kullanılmaktadır. Yine 1895 yılında Efendizade Mehmet Ağanın oğlu Hüseyin Ağa tarafından dedesi Haşim ağa adına Gültepe mahallesinde yaptırılan Haşimağa Konağı da turizm amacıyla kullanılmaktadır. Gültepe mahallesinde üç adet tarihi cami bulunmaktadır. Birisi Yukarı Kefeli muhitinde 1867 yılından hemen önce yapılan cami olup, uzun yıllardır kullanılmamaktadır. İkincisi mahallenin içinde, mezarlığındaki mezar taşlarından 18. yüzyıl veya öncesi öncesinde inşa edildiği düşünülen Merkez Cami ile Aşağı Kefeli muhitinde 1890-99 yılı arasında inşa edildiği düşünülen camidir.

Ticaret
Anadolu'nun ilk ticaret odası; denizcilik, deniz ticareti ve tersanecilik ve kesercilikten kaynaklanan zengin bir ticari alt yapıdan dolayı Sürmene ilçesinde 1903'te kurulmuştur.

1950'li yıllarla başlayan araba yollarının yapımı sürecinde Sürmene iç bölgelerin denize ve anayollara ulaşım üssü olamamıştır. Bu uzun solukta Sürmene'de ticaret hayatının gerilemesini beraberinde getirmiş ve eskiden Sürmene bölgenin bir ticaret merkezi iken bu özelliğini başta Araklı ilçesi olmak üzere bölgedeki başka yerleşim birimlerine kaptırmıştır.

Bugün itibarıyla Sürmene'de ticaretin esas unsurunu hala bağlı köylerden gelen köylülerin yarattıkları iktisadi hareketlilik oluşturmaktadır. Ancak Sürmene ilçesine bağlı köylerde de tüm Türkiye'de yaşanan köyden kente göç olgusu sonucu nüfus azalması sonucu bugün Sürmene de ticaret hacmi önceki yılların son derece altına düşmüştür. İlçe; İstanbul, Zonguldak, Samsun, Ankara, Aydın, İzmir, Antalya, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Düzce, Adapazarı gibi yerlere oldukça fazla göç vermiştir.

İlçede asırlardır alışılagelmiş şekilde bıçak üretimi yapılmakta ve bu bıçaklar yurt içinde ve yurt dışında satılmaktadır.

Eğitim

Sürmene ilçesi Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren birçok eğitim kurumuna sahip olmuştur. Bugün itibarıyla Sürmene'de bir fakülte (Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi), bir tane Meslek Yüksek Okulu (Abdullah Kanca Meslek Yüksek Okulu) beş tane meslek lisesi, iki tane anadolu lisesi bulunmaktadır. Ayrıca ilçede birçok ilköğretim okulu da mevcuttur. Üniversite öğrencilerinin barınması için bir öğrenci yurdu da ilçede bulunmaktadır. Ayrıca ilçede bir kapalı spor salonu, biri sunî olmak üzere 2 adet çim futbol sahası bulunmaktadır. İlçenin spor kulübü olan Sürmenespor özellikle futbol branşında faaliyet göstermekte ayrıca ortaoğretim kurumlarının bünyesinde de çeşitli spor dallarında gençlerin kendini geliştirebilme olanağı mevcuttur.

Sosyal yaşam

Sürmene sosyal yaşam yönünden uzun yıllar Doğu Karadeniz'in öncüsü olmayı başarabilmiş bir ilçedir. İlçe merkezinin nüfusunun onbine yeni ulaştığı dönemlerde bile Sürmene'de iki adet sinema salonu uzun yıllar hizmet verebilmiştir. Ayrıca Sürmene'de Karadeniz Sahil Yolu inşaatı yapılmadan önce özellikle yaz aylarında oldukça hareketli bir sosyal yaşam gözlemleniştir. Bu dönemde Sürmene ilçesinde sokaklardaki hareketlilik gece saat ikilere kadar uzayabilmekte ve ilçe oldukça hareketli bir turizm merkezi görünümü arz etmekteydi. 1995 yıllarında Sürmene merkezde başlayan ve bugün hala devam eden aşırı yapılaşma sonucu ilçe merkezi adeta büyük kentlerdeki plansızlıkla karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca uzun süren inşaat dönemleri yazlıkçı olarak gurbetten gelen Sürmenelilerin yaz aylarında inşaatların gürültüsüne maruz kalmaları sonucu Sürmene'ye gelmekten vazgeçmeleri sonucu Sürmene'de turizm gelirleri oldukça düşmüştür. Bu bağlamda bugün itibarıyla 13000 olan ilçe merkezinin nüfusu yaz aylarında da önemli bir artış gösterememektedir. Sürmene'de çeşitli branşlarda faaliyette bulunan spor kulübü yanı sıra etkin bir folklor derneği ve Atatükçü Düşünce Derneği gibi sivil toplum kuruluşları etkinliklerde bulunmaktadır. Ayrıca Sürmene Yardımlaşma Vakfı ve Sürmene Kültür ve Turizm Derneği adlı İstanbul merkezli yerel amaçlı sivil toplum kuruluşlarının da Sürmene'de etkinlikleri vardır. Sürmene her ne kadar birçok ilk ve orta öğretim kurumuna sahipse de bu kurumların mezun ve mensupları arasında dayanışmayı ön plana çıkaran mezun dernekleri Sürmene'de yoktur.

Sürmene'ye özgü üretimler

Sürmene Bıçağı [1] 23 Aralık 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Sürmene Pidesi
Sürmene Keseri
Sürmene Takası
Sürmene Tahta Kaşığı
Sürmene Gemi Tersaneleri

Sürmeneliler

Sürmene bütün Karadeniz kentleri gibi yoğun bir şekilde göç hareketlerine sahne olmuştur. Bugün için Sürmene de yaşayan Sürmenelilerden daha fazlası başta İstanbul, Zonguldak ve Samsun olmak üzere Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Bu göç hareketleri sonrası bazı kişiler yaptıkları işlerde isim yapmıştır. Aşağıda bunlardan bir kısmı yer almaktadır. Ancak bu kişilerin Sürmenelilikle değil yaptıkları işlerle iyi veya kötü isim yaptıklarını unutmamak gerek. Ünlü tarihçi Xenophon, "On Binler" adlı eserinde Sürmene ve Sürmenelilerden bahsetmiştir.

Ulaşım

Karayolu

Sürmene yaklaşık olarak Trabzon ve Rize illerinin tam ortasında, iki ile de yaklaşık olarak 35 km mesafededir. Karadeniz sahil yolu kenarında yer almaktadır. Türkiye'nin çoğu yerinden Sürmene'ye otobüs firmalarıyla seyahat edilebilmektedir. Trabzon Şehirlerarası Terminalinde inilmesi halinde, terminale 5 dakika mesafedeki şehirlerarası yola çıkarak Sürmene dolmuşlarına veya Trabzon Belediyesi Özel Otobüslerine binerek yaklaşık 30 dakikada Sürmene'ye ulaşabilmektedir.

Demiryolu

Trabzon ve bölge illerinde demiryolu taşımacılığı olanakları bulunmamaktadır.

Havayolu

Türkiye'nin büyük kent merkezlerinden, Trabzon'a her gün uçak seferleri yapılmaktadır. Havayolu ile Trabzon Havalimanı'na indikten sonra havalimanında bulunan taksi-özel otobüs veya 5 dakika mesafedeki şehirlerarası yola çıkarak Sürmene dolmuşlarına veya Trabzon Belediyesi Özel Otobüslerine binerek Sürmene'ye ulaşılabilmektedir.

Denizyolu

Sürmene'de liman bulunmaktadır. Fakat Sürmene ilçesine deniz ile toplu ulaşım mümkün değildir. Özel ve yük gemileri bu limanlara demirleyebilmektedirler.

Coğrafya

Sürmene'nin en önemli akarsuları Küçükdere ve Manahos Çayıdır. Bunların dışında Sürmene'de dağların denize paralel olması ve yağışlı iklimden dolayı küçük çapta birçok dere ilçeyi bölerek denize kavuşur.

Sürmene tipik Doğu Karadeniz kasabası özelliklerini coğrafyasında gösterir. Denizle, denizin hemen yanı başından bazen içinden yükselen dağlarla deniz arasında kurulu Sürmene'de Manahos Çayı'nın yanında bulunan ve bugün fabrikalar bölgesi olan Kavaklık ovasının dışında ova yoktur. Dağların kuş uçuşu çok kısa mesafede 2000'li metrelere ulaştığı Sürmene'de turistik tesisleri de barındıran Zarha Dağı (asıl adı Koyunyatağı Dağı) ve ilçenin en yüksek tepesi olan Madur Dağı (2742 m) bulunmaktadır.

Flora ve fauna yapısı

Türkiye'nin 2100 metrede dünya da nadir bulunan turbalığına sahiptir. Ağaçbaşı yaylasında yer alır. Endemik Türler: .[2]

Zehirli biberiye (Andromeda polifolia),
Böcek yiyen bitkilerden Drosera,
Pamukotu (Eriophorum angustifolia ve E. latifolium),
Kurtayağı (Lycopodium inundatum),
Kara ot (Rhynchospora alba)
Ligarba (Yaban Mersini) meyvesinin ormanda çalılıklarda yetişen ve yaylada otçul olan türleri de Sürmene'de yetişmektedir.

Ayrıca sonbahar ve ilkbahar kuş göç yolu için iki geçiş vadisi var. Karadere - Küçükdere Vadisinden geçerler.

İklim Özellikleri

Doğu Karadeniz kıyı kuşağında yer alan Sürmene'de tipik bir Karadeniz iklim özellikleri yaşanır. Trabzon merkeze göre daha yağışlı olan Sürmene'de her mevsim bol yağışlı geçer. Kışları ılık yazları serin geçen ilçede en çok yağış sonbaharda, en az yağış ilkbaharda görülür. Yağış miktarı 1500 mm'yi bulur. Nem oranı oldukça fazladır. Buna bağlı olarak bitki örtüsü oldukça yoğundur. Kar yağışları azdır. Topoğrafik özellikler kısa mesafede sıcaklık ve yağış koşullarında değişmelere neden olur.

Kaynak: Wikipedia

Linkback: https://www.buyuknet.com/surmene-tarihcesi-t41526.0.html


Etiket:
Sürmene Tarihçesi 

Bu bilgi size yardimci oldu mu?

EvetHayır
Sürmene Tarihçesi
Sürmene Tarihçesi
(Ortalama: 5 üzerinden 1.7 - 3 Oy)
3