1. Dünya Savaşı sonrası, zaferi kazanan taraf olan İtilaf Devletleri, kaybeden taraf olan Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti’ne ağır koşullar içeren antlaşmalar imzalatmışlardı. Sevr Antlaşması da bunlardan biriydi. Ama Sevr Antlaşması Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla uygulanamadı. Daha sonra Türk milletinin azmi ve cesaretiyle kazanılan Kurtuluş Savaşı, Mudanya Ateşkes Antlaşması ile sona erdi.
Bunun arkasından Sevr Antlaşması’nın yerini alacak bir barış antlaşması gerekliydi. Böylece İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922’de Büyük Millet Meclisi’ni Lozan’da düzenlenecek olan barış konferansına davet ettiler. Ayrıca Büyük Millet Meclisi’nin yanısıra İstanbul Hükümeti’ni de çağırdılar.
İtilaf Devletleri’nin amacı, iki hükümet arasında çıkacak karışıklıktan faydalanarak isteklerini daha kolay kabul ettirmekti. Bunun üzerine Büyük Millet Meclisi saltanatı kaldırarak, İstanbul Hükümeti’nin görevine son verdi (1Kasım 1922).
Lozan Toplantısı'nın sebepleri ve katılanlarDaha sonra taraflar 20 Kasım 1922’de toplandı. Konferansa Türkiye, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti katılacaktı. Boğazlar sorununda Sovyet Rusya, Ege Denizi’ne çıkabilme konusunda Bulgaristan Devleti konferansa dahil olacaktı. Ayrıca A.B.D. de gözlemci devlet olarak konferansta yer alacaktı. Konferansın ana konuları sınırlar, boğazlar, kapitulasyonlar, azınlıklar ve Osmanlı’nın borçları olacaktı. Yani 1. Dünya Savaşı’nı resmen bitirecek kararlar verilecekti ve bunun yanında Türkiye- Yunanistan arası sorunlar görüşülecekti.
Bu sebepler antlaşmanın aslında katılacak temsilcilerle birlikte şöyle belirtilmiştir :
Bir yandan, İngiliz İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp - Hırvat - Sloven Devleti ve öte yandan Türkiye,
1914 yılından beri Doğu'nun huzurunu bozan savaş durumuna kesin bir son vermek için aynı istekle duygulu olarak, uluslarının ortaklaşa refah ve mutluluğu için gerekli olan dostluk ve ticaret ilişkilerini aralarında yeniden kurmak özlemi içinde ve bu ilişkilerin, Devletlerin bağımsızlığına ve egemenliğine saygı temeline dayanması gerektiğini düşünerek bu amaçla bir antlaşma yapmayı kararlaştırmışlar ve tamyetkili temsilcilerini aşağıda belirtildiği üzere atamışlardır:
Majeste Büyük-Britanya ve İrlanda Birleşik-Krallık Denizler Ötesi İngiliz Ülkeleri Kralı, Hindistan İmparatoru, çok sayın Sir Horace George Montagu RUMBOLD, Baronet, G.C.M.G., İstanbul'da Yüksek-Komiser;
Fransa Cumhurbaşkanı, Korgeneral sayın Maurice PELLE, Cumhuriyet'in Doğu'da Yüksek-Komiseri, Legion d'Honneur Ulusal Nişanın Grand Officier rütbesi; Majeste İtalya Kralı, Sayın Marki Camile GARRONI, Krallık Senatörü,İstanbul'da Yüksek-Komiser, Saints Maurice et Lazare Nişanlarıyla Couronne d'Italie Nişanının Grand-Croix rütbesi;
M.Jules Cesar MONTAGNA, Atina'da Olağanüstü Temsilci ve Tamyetkili Ortaelçi, Saints Maurice et Lazare Nisanlarinin Commandeur rütbesi, Couronne d'Italie Nişanının Grand Officier rütbesi;
Majeste Japonya İmparatoru, M.Kentaro OTCHIAI, Jusammi, Soleil Levant Nişanının Birinci Sınıf rütbesi, Roma'da
Olağanüstü ve Tamyetkili Büyükelçi; Majeste Yunanlılar Kralı, M.Eleftherios K. VENISELOS, eski başbakan, Sauveur Nişanının Grand-Croix rütbesi;
M.Dimètre CACLAMANOS, Londra'da Tamyetkili Temsilci, Sauveur Nişanının Commandeur rütbesi;
Majeste Romanya Kralı, M.Constantin I.DIAMANDY, Tamyetkili Ortaelçi;
M.Constantin CONTZESCO, Tamyetkili Ortaelçi; Majeste Sırplar, Hırvatlar Ve Slovenler Kralı, M.Dr.Miloutine YOVANOVITCH, Bern'de Olağanüstü Temsilci Tamyetkili Ortaelçi;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti: İsmet Paşa, Dışişleri Bakanı, Edirne Milletvekili;
Dr.Rıza NUR Bey, Sağlık İşleri ve Sosyal Yardım Bakanı, Sinop Milletvekili;
Hasan Bey, eski bakan, Trabzon Milletvekili.
Toplantıların ilk bölümü:Toplantıların ilk bölümü büyük görüş ayrılıkları ile geçti. Buna rağmen bazı konularda uzlaşıldı, bunlardan en önemlileri antlaşmaya geçtikleri şekliyle ve antlaşma madde numaraları ile aşağıdadır:
MADDE 2 Karadeniz'den Ege Denizi'ne kadar Türkiye'nin sınırları aşağıdaki gibi saptanmıştır:
1. Bulgaristan ile Rezvasya'nın denize döküldüğü yerden Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarının birleştikleri noktada, Meriç'e kadar Bulgaristan'ın Güney sınırı, şimdiki durumuyla saptanmış olduğu gibi.
2. Yunanistan ile buradan, Arda ve Meriç'in birleştikleri yere kadar Meriç'in akım yolu, buradan Arda kaynağına doğru (vers l'amont de l'Arda) bu nehir üzerinde ve Çörekköy'ün hemen yakınında olmak üzere arazi üzerinde saptanacak bir noktaya kadar Arda'nın akım yolu, buradan güneydoğu doğrultusunda, Bosnaköy'ün, nehrin denize döküldüğü yönde 1 kilometre uzaklığında bulunan bir noktaya kadar, Bosnaköy'ü Türkiye'de bırakan, belli olacak ölçüde düz bir çizgi. Çörekköy, 5 nci maddede belirtilen Komisyonca, nüfusunun (halkının) çoğunluğunun Türk yada Rum olarak kabul edileceğine göre Türkiye'ye yada Yunanistan'a verilecektir; 1 Ekim 1922’ den sonra bu köye göç etmiş olanlar hesaba katılmayacaklardır. Buradan Ege Denizi'ne kadar Meriç'in akım yolu.
MADDE 3Akdeniz'den İran sınırına kadar, Türkiye'nin sınırı aşağıdaki gibi saptanmıştır:
1. Suriye ile 20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız Antlaşmasının 8 nci maddesiyle saptanmış olan sınır.
(3. Madde’nin aşağıdaki ikinci bölümüne ilk görüşmelerde karar verilmemişti, zaten ikinci görüşmelerde de aşağıda görüleceği gibi burası hakkında nihai bir hüküm çıkmamış, İngiltere ile Türkiye‘ nin bu problemi ancak 1926’ da iki ülke arasında yapılan yeni bir antlaşma ile çözüme kavuşturulmuştur.)
2. Irak ile Türkiye ile Irak arasındaki sınır, işbu Antlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak dokuz aylık bir süre içinde Türkiye ile İngiltere arasında dostça bir çözüm yoluyla saptanacaktır. Öngörülen süre içinde iki Hükümet arasında bir anlaşmaya varılamazsa, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti Meclisine götürülecektir.
Sınır çizgisi konusunda alınacak kararı beklerken, Türk ve İngiliz Hükümetleri, kesin geleceği [kaderi] bu karara bağlı olan toprakların şimdiki durumunda herhangi bir değişiklik yapacak nitelikte hiç bir askeri ya da başka bir harekette bulunmamayı karşılıklı olarak yükümlenirler.
MADDE 12İmroz (Imbros) adası ile Bozcaada (Tenedos) ve Tavşan adaları (Iles aux Lapins) dışında, Doğu Akdeniz adaları ve özellikle Limmi (Lemnos), Semadirek (Semendirek, Samothrace), Midilli (MitylYne), Sakız (Chio), Sisam (Samos) ve Nikarya (Nicaria) adaları üzerinde Yunan egemenliği konusunda 17/30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşmasının 5nci ve 1/14 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşmasının 15nci Maddeleri hükümleri uyarınca alınan ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Hükümetine bildirilen karar, bu Antlaşmanın İtalya'nın egemenliği altına konulan ve 15nci Maddede belirtilen adalara ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere doğrulanmıştır. İşbu Antlaşmada aykırı bir hüküm bulunmadıkça, Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adalar, Türk egemenliği altında kalacaktır.
MADDE 13Barışın sürekli olmasını sağlamak amacıyla, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarında, aşağıdaki tedbirlere uymayı yükümlenir:
1. Bu adalarda hiç bir deniz üssü kurulmayacak, hiç bir istihkam yapılmayacaktır.
2. Yunan askeri uçaklarının Anadolu kıyısı toprakları üstünde uçmaları yasak olacaktır. Buna karşılık, Türk Hükümeti de askeri uçaklarının bu adalar üstünde uçmalarını yasaklayacaktır.
3. Bu adalarda, Yunan askeri kuvvetleri, askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısında çok olmayacağı gibi jandarma ve polis kuvvetleri de bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis kuvvetlerine orantılı bir sayıda kalacaktır.
MADDE 15
Türkiye, aşağıda sayılan adalar üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İtalya yararına vazgeçer.
Bugünkü durumda İtalya'nın işgali altında bulunan Stampalia (Astropolia), Rodos (Rhodes, Rhodos), Kalki (Calki, Khalki), Skarpanto (Scarpanto), Kazos (Casos, Casso), Piskopis (Piscopis, Tilos), Miziroz (Misiros, Nisyros), Kalimnos (Calimnos, Kalymnos), Leros, Patmos, Lipsos (Lipso), Simi (Symi) ve İstanköy (Cos, Kos), adaları ile bunlara bağlı adacıklar ve Meis (Castellorizo) adası
MADDE 23 Bağıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar rejimine ilişkin bugünkü tarihle yapılmış olan Sözleşmede öngörüldüğü üzere Çanakkale Boğazı'nda, Marmara Denizi'nde ve Karadeniz Boğazı'nda, denizden ve havadan, barış zamanında olduğu gibi savaş zamanında da, geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) serbestliği ilkesini kabul ve ilan etmekte görüş birliğine varmışlardır. [Boğazlar rejimine ilişkin olarak bugünkü tarihle yapılmış] bu Sözleşme, Yüksek Taraflar bakımından, sanki bu antlaşmanın içindeymiş gibi, aynı güç ve değerde olacaktır.
(Yukarıda adı geçen Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nde boğazlardan geçiş üç ayrı döneme ayrılıyordu. Bunlar Barış dönemi, Türkiye’nin tarafsız olduğu savaş dönemi ve Türkiye’nin taraf olduğu savaş dönemi. Sözleşmede dönemlere göre kurallar ve bu kuralların geçerliliğini sağlayan milletlerarası bir kuruluş yer alıyordu.Boğazların iki yakasının askersizleştirilmesi ve milletlerarası bir denetim kurulunun varlığı gibi kararlar 1936’ da imzalanan Montrö (Montreux) Sözleşmesi ile Türkiye lehine değiştirildi.)
MADDE 142
Yunan ve Türk halklarinin mübadelesine iliskin olarak, Yunanistan ile Türkiye arasında 30 Ocak 1923 de yapilmis olan özel Sözlesme, söz konusu iki Yüksek Taraf arasında, işbu Antlaşmanın içindeymiş gibi, ayni güç ve degerde olacaktir.
(Bu madde 30 Ocak 1923’te imza edilmiş olan Lozan Ahali Mübadelesi Sözleşmesi’nin diğer adıyla Türk Ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename Ve Protokol’ un Lozan Barış Antlaşması’ nda aynen kabul edildiği anlamına gelir. Bu Ahali Mübadelesi’ nde İstanbuldaki Rumlar ve Bükreş Antlaşmasının öngördüğü sınırların batısında kalan Türkler dışındaki Rumlar ve Türkler karşılıklı olarak değiştirileceklerdi.)
Bu ilk görüşmeler İtilaf Devletleri’nin Sevr Antlaşmasını baz alacak şekilde bir antlaşma hazırlama çabaları sonunda oluşan tartışmalarından dolayı kesildi (4 Şubat 1923). Bunun üzerine Büyük Millet Meclisi’nin yetkili heyeti Ankara’ya döndü ve çıkabilecek olası bir savaşa karşı hazırlanıldı.
Toplantıların ikinci bölümü:
Daha sonra İtilaf Devletleri’nin isteği üzerine görüşmelere tekrar başlandı (23 Nisan 1923). Bu ikinci görüşmelerde Türk Heyeti kapitulasyonların kaldırılmasında ısrar etti. Karşı tarafta bunu kabul etti.
MADDE 28Bağıtlı Yüksek Taraflar, her biri kendi yönünden, Türkiye'de kapitulasyonların her bakımdan kaldırıldığını kabul ettiklerini bildirirler.
İkinci görüşmelerde kapitulasyonlardan başka azınlıkların hakları hakkında görüşüldü ve daha sonra aşağıdaki madde ortaya çıktı.
MADDE 38Türk Hükümeti, Türkiye'de oturan herkesin, doğum, bir ulusal topluluktan olma [milliyet, nationality], dil, soy yada din ayirimi yapmaksizin, hayatlarini ve özgürlüklerini korumayi tam ve eksiksiz olarak sağlamayi yükümlenir. Türkiye'de oturan herkes, her inancin, dinin ya da mezhebin, kamu düzeni ve ahlak kurallariyla çatışmayan gereklerini, ister açıkta isterse özel olarak, serbestçe yerine getirme hakkına sahip olacaktır.Müslüman-olmayan azınlıklar, bütün Türk uyruklarına uygulanan ve Türk Hükümetince, ulusal savunma amacıyla ya da kamu düzeninin korunmasi için, ülkenin tümü yada bir parçası üzerinde alınabilecek tedbirler saklı kalmak şartıyla, dolaşım ve göç etme özgürlüklerinden tam olarak yararlanacaklardır.
Türk Heyet Yunanistan’dan yol açtığı zarar karşılığı tazminat istedi. Yunanistan tazminat veremeyecek durumda olduğunu ileri sürerek tazminat yerine Karaağaç’ı verdi.
Musul sorunu ve Osmanlı borçları konusunda anlaşmaya varılamadığından bu maddeler daha sonra görüşülmek üzere antlaşmanın dışında tutuldular.
Lozan Barış Anlaşması'nın Kabulü ve önemiLozan Barış Antlaşması bu haliyle 24 Temmuz 1923’te imza edildi.
Meclis 3 Ağustos 1923’ te 341, 342, 343, 344 sayılı 4 yasayla Lozan Barış Antlaşması ve eklerini onayladı. Antlaşma 6 Haziran 1924’ te yürürlüğe girdi.
Lozan Barış Antlaşması Atatürk’ün de söylediği gibi Osmanlı tarihi için çok önemli bir başarıdır. Osmanlı’nın savaş meydanında kazandığını tartışma masasında kaybetme geleneğinin tam tersine, örnek bir politik ve siyasal başarıdır. İsmet İnönü başta olmak üzere Türk Heyet’in vazgeçmez tutumu sayesinde kazanılmış bir masabaşı zaferidir. Ayrıca Lozan Barış Antlaşması 1. Dünya Savaşı’nı bitiren antlaşmalar arasında tek onurlu belgedir. Bu onur Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’nda kazandığı zaferin bir eseridir. Bu antlaşmayla dünyanın en önemli jeopolitik noktalarından biri olan Türkiye toprakları güvenceye ve barış ortamına alınmıştır. Böylece Kurtuluş Savaşı’nda ter ve kan döken her Türk, dünya barışına da hizmet etmişlerdir.
Linkback: https://www.buyuknet.com/lozan-baris-anlasmasi-t43941.0.html