Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

tarantula90129.07.2013 - 22:49
62-CUM'A:     
   1      - Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan      Allah'ı tesbih etmektedir.
   2      - O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın âyetlerini      okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi.      Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler.
    3      - Henüz onlara katılmamış bulunan diğer insanlara da (o Peygamberi göndermiştir).      O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
   4      - Bu, Allah'ın lütfudur. Allah, büyük lütuf sahibidir.
    5      - Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kitaplar      taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlayanların durumu      ne kötüdür. Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.
   6      - De ki: "Ey Yahudi olanlar! Eğer insanlar arasında yalnız sizin, Allah'ın      dostları olduğunuzu sanıyorsanız, o halde ölümü temenni edin, doğru iseniz?"     
   7      - Ama onlar, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü (işler) yüzünden ölümü asla temenni      etmezler. Allah zalimleri bilir.
   8      - De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra      görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı      haber verecektir.
   9      - Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah'ı anmaya      koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.     
   10      - Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi)      arayın. Allah'ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.
   11      - Bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona gittiler ve seni      ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten      de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır."
 


tarantula90129.07.2013 - 22:49
63-MÜNAFİKUN:     
   1      - Münafıklar sana geldikleri vakit: "Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah'ın      elçisisin." derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve      Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder.
   2      - Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın yolundan çevirdiler. Onların      yaptıkları ne kötüdür!
   3      - Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalblerinin      üzeri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.
    4      - Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin.      Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine      sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup      da döndürülüyorlar?
    5      - Onlara: "Gelin, Allah'ın Resulü sizin için mağfiret dilesin." denildiği      zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini      görürsün.
    6      - Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları      bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu yola iletmez.
    7      - Onlar öyle kimselerdir ki: "Allah'ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin      ki dağılıp gitsinler." diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır,      fakat münafıklar anlamazlar.
    8      - Diyorlar ki: "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak      olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Üstünlük, ancak Allah'a, O'nun elçisine      ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.
   9      - Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın.      Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
   10      - Birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin      de sadaka verip iyilerden olsaydım!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan      (Allah) için harcayın.
    11      - Allah süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan      haberdardır.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:49
64-TEĞABUN:
    1      - Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd      O'nadır. Her şeye gücü yeten O'dur.
    2      - Sizi O yarattı. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mümin. Allah yaptıklarınızı görmektedir.     
   3      - Zira gökleri ve yeri hak ile yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi      de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.
    4      - Göklerde ve yerde olanları, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilir.      Allah, göğüslerin özünü bilir.
   5      - Önceden inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi? (Onlar) işlerinin vebalini      tattılar ve onlar için acı bir azap vardır.
   6      - Böyledir, çünkü onlara peygamberleri, açık deliller getirirlerdi, fakat      onlar: "Bir insan mı bize yol gösterecek?" dediler ve yüz çevirdiler. Allah      da muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmeye lâyıktır.
    7      - İnkâr edenler, katiyyen diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: "Hayır! Rabbim      hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir.      Bu, Allah'a göre kolaydır".
   8      - Artık Allah'a, Resulüne ve indirdiğimiz nura (Kur'ân'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan      haberdardır.
    9      - Toplanma günü için sizi topladığı zaman var ya, işte o gün, kimin aldandığının      açığa çıkacağı aldanma günüdür. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa,      Allah onun kötülüklerini örter ve onu, içinde ebedi kalacakları, altlarından      ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.
   10      - İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler.      Orada ebedi kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası!
   11      - Allah'ın izni olmayınca hiç bir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa,      Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.
   12      - Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki,      elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
   13      - Allah ki O'ndan başka tanrı yoktur. Müminler Allah'a dayansınlar.
   14      - Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da      vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür      ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.


   15      - Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat      ise Allah'ın yanındadır.
    16      - O halde gücünüzün yettiği kadar Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin,      kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte      onlar kurtuluşa erenlerdir.
   17      - Eğer Allah'a güzel bir borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat yapar      ve sizi bağışlar. Allah çok mükafat verendir, halimdir.
   18      - Görünmeyeni ve görüneni bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:49
65-TALAK:     
   1      - Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları iddetleri içinde      boşayın ve iddeti de sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Apaçık bir hayasızlık      yapmaları hali bir yana, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar.      Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine      zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir durum ortaya çıkarıverir.     
   2      - Sürelerinin sonuna vardıklarında onları güzelce tutun, yahut güzellikle      onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Şahidliği      Allah için yapın. İşte Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenen budur.      Kim Allah'tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır.
   3      - Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter.      Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.
   4      - Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş      bulunanlardan eğer şüphe ederseniz (iddetlerinin nasıl olacağında tereddüt      ederseniz), onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi      ise, yüklerini bırakmaları, doğum yapmalarıdır. Kim Allah'tan korkarsa, Allah      ona işinde bir kolaylık verir.
   5      - Bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah'tan korkarsa Allah onun      kötülüklerini örter ve onun mükafatını büyütür.
   6      - O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve      onları sıkıştırmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Şayet gebe      iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onları besleyin. Sonra sizin için emzirirlerse      ücretlerini verin ve aranızda güzellikle konuşup danışın. Güçlük çekerseniz      çocuğu, başka bir kadın emzirecektir.
   7      - Eli geniş olan genişliğine göre nafaka versin. Rızkı kısılmış bulunan da      Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah bir kişiye ne vermişse ancak      onu teklif eder. Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.
   8      - Nice kent var ki Rablerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı, biz      de onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş şekilde azab ettik.     
   9      - İşlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu tam bir hüsran olmuştur.
   10      - Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde ey inanan akl-ı selim      sahipleri! Allah'tan korkun, Allah size bir uyarıcı gönderdi.
   11      - Size Allah'ın açık açık âyetlerini okuyan bir elçi (gönderdi) ki inanıp      faydalı işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Kim Allah'a inanır      ve yararlı iş yaparsa (Allah) onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi      kalacakları cennetlere sokar. Allah ona gerçekten ne güzel rızık vermiştir.     
   12      - Allah O'dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı. Emir bunlar      arasında iner ki Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin,      her şeyi kuşattığını bilesiniz.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:50
  66-TAHRİM:     
   1      - Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi      niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.
    2      - Allah size yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir.      O bilendir, hikmetle yönetendir.
   3      - Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü      başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber (eşine)      bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber      verince eşi: "Bunu sana kim söyledi?" dedi. Peygamber "Bilen, her şeyden haberi      olan Allah bana söyledi." dedi.
    4      - Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz eğildi.      Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu      ve yardımcısı Allah, Cibrîl ve müminlerin iyileridir. Bunun ardından melekler      de ona arkadır.
   5      - Eğer o sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah'a      teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire      eşler verir.
   6      - Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar      ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah'ın kendilerine buyurduğuna      karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.
    7      - (İnkâr edenlere): "Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin      cezasını çekeceksiniz." (denilir.)
   8      - Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz      sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri      utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.      Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nurumuzu      tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kâdirsin." derler.
    9      - Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran.      Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür!
   10      - Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu      ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler, onlara hıyanet      ettiler. (Kocaları,) Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi      girenlerle birlikte siz de ateşe girin!" denildi.
   11      - Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti:      "Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun      (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!"
   12      - Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona      ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden      itaat edenlerdendi.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:50
67-MÜLK:
   1      - Mutlak hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her      şeye gücü yeter.
    2      - O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı.      O, üstündür, bağışlayandır.
   3      - O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı. Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık,      uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?
    4      - Sonra gözünü tekrar tekrar döndür (bak). Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan)      âciz ve bitkin halde sana dönecektir.
    5      - Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık ve onları, şeytanlar için      taşlamalar yaptık. Ve onlar için alevli ateş azabını hazırladık.
    6      - Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü gidilecek yerdir      o!
    7      - Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
   8      - Az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun      bekçileri onlara: "Size korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi?" diye sorarlar.     
   9      - Derler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve Allah hiçbir şey      indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz." dedik.
   10      - Ve derler ki: "Eğer biz dinleseydik, yahut düşünüp anlasaydık şu çılgın      ateşin halkı arasında bulunmazdık!"
   11      - Böylece günahlarını itiraf ederler. (Artık) o çılgın ateş halkı (Allah'ın      rahmetinden) uzak olsunlar!
   12      - Fakat daha görmeden Rablerinden korkanlar var ya, işte onlar için bağışlanma      ve büyük bir mükâfat vardır.
   13      - Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki, O, göğüslerin özünü      bilir.
   14      - Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden      haberdardır.


   15      - O size yeri boyun eğer kıldı. Haydi onun omuzlarında (dağlarında, tepelerinde)      yürüyün ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır.
   17      - Yoksa siz, gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden      emin misiniz? Tehdidim nasılmış bileceksiniz.
   18      - Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Ama beni inkâr nasıl oldu?
    19      - Üstlerinde kanatlarını açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları      Rahmân'dan başkası tutmuyor. Doğrusu O, her şeyi görmektedir.
    20      - Rahmân olan Allah'a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir?      İnkârcılar, ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.
    21      - Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verecek olabilen kimdir?      Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.
    22      - Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa dosdoğru yolda yürüyen      mi?
    23      - De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar gözler ve gönüller veren O'dur. Ne kadar      az şükrediyorsunuz!"
    24      - De ki: "Sizi yerden üreten O'dur ve O'na toplanıp götürüleceksiniz."
   25      - (Onlar): "Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar
   26      - De ki: "(O'na ait) bilgi, Allah'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."     
   27      - Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz      şey budur!" dendi.
   28      - De ki: "Baksanıza, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları öldürse,      yahut bize merhamet etse, kâfirleri acı bir azabdan kim kurtarabilir?
   29      - De ki: "O çok merhametlidir. O'na inanmış, O'na dayanmışızdır. Yakında kimin      apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz."
    30      - De ki: "Baksanıza, eğer suyunuz çekilse, size kim bir akarsu getirebilir?"     
 

tarantula90129.07.2013 - 22:50
68-KALEM:     
   1      - Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun.
    2      - Sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin.
    3      - Kuşkusuz senin için tükenmez bir ecir var.
    4      - Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.
   5      - Sen de göreceksin, onlar da görecek.
   6      - Hanginizde imiş o fitne ve cinnet.
   7      - Doğrusu Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete ereni de en iyi      bilen O'dur.
    8      - O halde, yalanlayıcılara itaat etme.
    9      - Onlar istediler ki yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.
    10      - Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,
   11      - Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren,
   12      - Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,
   13      - Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı,
    14      - Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).


   15      - Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der.
   16      - Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız.
   17      - Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar      sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
   18      - İstisna da etmiyorlardı ("inşaallah" demiyorlardı).
   19      - Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da,
   20      - Bahçe simsiyah kesiliverdi.
   21      - Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:
    22      - "Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin" diye.
    23      - Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı.
   24      - "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diyorlardı.
    25      - (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.
   26      - Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlış gelmişiz" dediler .
   27      - "Yok, biz mahrum edilmişiz." (dediler).
   28      - İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize      dememiş miydim?"
   29      - "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz." (dediler).
   30      - Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.
   31      - Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.
    32      - Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir,      ondan umarız.
   33      - İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.     
   34      - Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır.
    35      - Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?
   36      - Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?
   37      - Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz?
   38      - O kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı?
   39      - Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan      verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
   40      - Sor bakalım onlara, içlerinden ona kefil hangisi?
   41      - Yoksa ortakları mı var onların? Doğru iseler ortaklarını getirsinler.
    42      - O gün işler zorlaşır ve secdeye davet edilirler. Fakat güç yetiremezler.     
   43      - Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam      iken de secdeye davet ediliyorlardı.
   44      - Bu sözü yalanlayanı bana bırak. Onları bilmedikleri yönden derece derece      azaba yaklaştıracağız.
    45      - Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.
    46      - Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında      mı kalıyorlar?
    47      - Yoksa gayb onların yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
    48      - Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş      da nida etmişti.
   49      - Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak bir halde ıssız      bir diyara atılacaktı.
   50      - Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.
   51      - O kafirler Kur'ân'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleri ile devireceklerdi.      Bir de durmuşlar "o bir deli" diyorlar.
   52      - Halbuki o âlemler için bir öğüttür.

tarantula90129.07.2013 - 22:51
69-HAKKA:
    1      - (Gerçekleşecek) Kıyamet!
   2      - Nedir, o Kıyamet?
   3      - Gerçekleşenin (Kıaymetin) ne olduğunu sen nerden bileceksin?
    4      - Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı.
   5      - Semûd kavmi korkunç bir sesle yok edildi.
   6      - Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler.
   7      - Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle      ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.
    8      - Bak şimdi görebilir misin onlardan bir kalıntı?
    9      - Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler de hep o hatayı      işleyegeldiler.
    10      - Hep Rablerinin elçilerine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde      yakalayıverdi.
   11      - Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide biz taşıdık.
   12      - Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.
   13      - Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,
   14      - Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın      olduğu zaman,


    15      - İşte o gün olacak olur.
    16      - O gün gök yarılmış, sarkmıştır.
    17      - Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde      sekiz melek yüklenir.
   18      - O gün (hesap için Allah'a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.
    19      - Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.."
    20      - "Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der.
   21      - Artık o hoşnut bir hayattadır.
   22      - Yüksek bir cennettedir.
   23      - Ki o cennetin meyveleri sarkmıştır.
   24      - "Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için." (denir).
    25      - Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,     
   26      - Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,
   27      - Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.
   28      - Malım bana hiç fayda vermedi.
   29      - Gücüm de benden yok olup gitti."
    30      - (Zebanilere şöyle denir): "Onu yakalayın da bağlayın."
   31      - "Sonra cehenneme atın onu."
   32      - "Sonra da boyu yetmiş arşın zincir içerisinde onu oraya sokun."
   33      - Çünkü o, büyük Allah'a inanmıyordu.
   34      - Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.
    35      - Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.
   36      - Bir irinden başka yiyecek de yok.
   37      - Onu günahkârlardan başkası yemez.
   38      - Andolsun gördüklerinize,
   39      - Ve görmediklerinize..
   40      - Kuşkusuz Kur'ân, şerefli bir peygamberin (Allah'tan) getirdiği sözdür.
    41      - O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz.
   42      - Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!
    43      - O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.
   44      - O, bize isnâden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı,
   45      - Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık.
   46      - Sonra da onun şah damarını keser atardık.
   47      - O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.
   48      - O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür .
   49      - Bununla beraber biz biliyoruz ki sizden inanmayanlar var.
   50      - Kuşkusuz bu Kur'ân kafirler için bir pişmanlık vesilesidir.
   51      - Gerçekten o, şüphe götürmez bir bilgidir.
   52      - O halde, haydi tesbih et Rabbinin yüce ismiyle

tarantula90129.07.2013 - 22:51
  70-MEARİC:
    1      - Bir isteyen, olacak azabı istedi.
    2      - Kâfirler için onu savacak yok.
   3      - O, derece ve makamların sahibi Allah'tandır.
    4      - Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.
    5      - O halde güzel bir sabır ile sabret.
   6      - Çünkü onlar onu uzak görürler.
   7      - Biz ise onu yakın görüyoruz.
   8      - O gün gök erimiş bir maden gibi olur.
   9      - Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur.
   10      - Dost dostun halini soramaz.
   11      - Birbirlerine gösterilirler. Suçlu o günün azabından kurtulmak için fidye      vermek ister; oğullarını,
   12-      Eşini ve kardeşini,
   13      - Kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini,
   14      - Ve yeryüzünde bulunanların hepsini ki, tek kendini kurtarabilsin.


    15      - Hayır, o alevlenen bir ateştir.
   16      - Derileri kavurur, soyar.
   17      - Çağırır, sırtını dönüp gideni,
   18      - Mal toplayıp kasada yığanı,
   19      - Doğrusu insan dayanıksız ve huysuz yaratılmıştır.
   20      - Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır.
   21      - Kendisine hayır dokundu mu cimrilik eder.
   22      - Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.
    23      - Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.
   24      - Onların mallarında belli bir hak vardır,
   25      - Hem isteyen için, hem de istemekten utanan yoksul için.
   26      - Onlar ki ceza gününü tasdik ederler.
   27      - Rablerinin azabından korkarlar.
   28      - Çünkü Rablerinin azabından emin olunmaz.
   29      - Onlar ki ırzlarını korurlar.
   30      - Ancak zevcelerine ve cariyelerine karşı hariç. Çünkü onlara yaklaştıklarında      kınanmazlar.
   31      - Bundan ötesini isteyenler, var ya işte onlar haddi aşanlardır.
   32      - Onlar emanetlerini ve ahitlerini gözetirler.
   33      - Şahitliklerinde dürüsttürler.
   34      - Namazlarına devam ederler.
   35      - İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.
   36      - Şimdi ne oluyor o inkâr edenlere ki, sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar:     
   37      - Sağdan ve soldan bölük bölük.
   38      - Onlardan herbiri, bir nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?
    39      - Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık.
    40      - Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz      yeter.
    41      - Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirebiliriz ve bizim önümüze      geçilmez.
    42      - O halde bırak onları, kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar      dalıp oynayadursunlar.
    43      - O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki putlara gidiyorlarmış gibi      fırlayacaklar.
   44      - Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. İşte onlara      vaad edilen gün, o gündür.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:51
 71-NUH:
   1      - Gerçekten biz Nûh'u kavmine gönderdik, "kavmine acı bir azap gelmezden önce      onları uyar" diye.
    2      - Dedi ki, "ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım".
    3      - Şöyle ki, "Allah'a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin."
   4      - "Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz      Allah'ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz.." (inanırdınız).
    5      - Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim."
    6      - "Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı."
    7      - "Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını      kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe      kibirlendiler."
    8      - "Sonra ben onları açık açık çağırdım."
   9      - "Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli. "
    10      - "Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır."     
   11      - "Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın."
   12      - "Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler      yapsın, ırmaklar yapsın."
   13      - "Niçin siz Allah'a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?"
   14      - "Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır."


   15      - "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?"     
   16      - Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.
   17      - Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.
   18      - Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.
   19      - Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.
   20      - Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.
   21      - Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; malı ve çocuğu hüsrandan      başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler."
   22      - "Büyük büyük tuzaklar kurdular."
   23      - Dediler ki: "Sakın tanrılarınızı bırakmayın, ne Vedd'i, ne Suva'ı ve ne      de Yeğus'u, Yeûk'u ve Nesr'i."
   24      - Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de o zalimlerin sadece şaşkınlıklarını      artır.
   25      - Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'a karşı      yardımcılar da bulamadılar.
    26      - Nûh dedi ki: "Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma."
   27      - "Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız      ve kâfir çocuklar doğururlar."
   28      - "Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mümin olarak evime girene ve bütün inanmış      erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zalimlerin de sadece helakini artır."
 

tarantula90129.07.2013 - 22:51
72-CİN:
   1      - Deki: Hakikat bir takım cinnin Kur'ân dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyedildi.      Şüphesiz biz, hayret verici bir Kur'ân dinledik.
   2      - O Kur'ân hidayete erdiriyor, biz de ona iman ettik. Rabbimize hiçbir şeyi      ortak koşmayacağız.
   3      - Doğrusu, Rabbimizin şanı çok yüksektir. Ne bir arkadaş edinmiştir, ne de      bir çocuk.
    4      - Meğer bizim beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma şeyler söylüyormuş.
   5      - Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah'a karşı asla yalan söylemez sanmışız.
    6      - Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı      da onların şımarıklıklarını artırırlardı.
   7      - Doğrusu onlar sizin zannettiğiniz gibi, zannetmişlerdi ki, Allah asla kimseyi      Peygamber göndermeyecek.
   8      - (Cinler, dediler ki): "Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle      dolu bulduk."
   9      - "Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi      her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor."
   10      - "Doğrusu biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa      Rableri onlara bir hayır mı diledi?"
   11      - Doğrusu bizler; bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli      yollara ayrılmışız.
    12      - "Doğrusu biz anladık ki, Allah'ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla      da O'nu asla âciz bırakamayacağız."
   13      - "Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Kim Rabbine      inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük      edilmesinden."
    14      - "Ve biz, bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Müslüman      olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır."


   15      - Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.
    16      - Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol      bir su verirdik.
   17      - Ki onları onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu      gittikçe yükselen bir azaba sokar.
   18      - Mescitler kuşkusuz Allah'ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.
    19      - Allah'ın kulu (Hz. Peygamber) kalkmış O'na dua ederken, neredeyse (cinler)      onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
   20      - De ki: "Ben ancak Rabbime dua eder ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmam"
    21      - De ki, "Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim,      ne de bir yol gösterebilirim."
   22      - De ki, "Allah'tan beni kimse kurtaramaz ve ben O'ndan başka bir sığınacak      bulamam."
   23      - "Benim yapabileceğim, sadece Allah'tan size duyuru yapmak ve O'nun elçilik      görevlerini yerine getirmektir." Artık kim Allah'a ve onun elçisine baş kaldırırsa,      ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.
    24      - Kendilerine vaad edilen şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının en zayıf      ve en az olduğunu bileceklerdir.
   25      - De ki: "Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için      uzun bir süre mi koyar.."
   26      - O bütün gaybı bilir. Fakat gaybını hiç kimseye açmaz.
   27      - Ancak seçtiği elçiye açar. Çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler      salar.
   28      - Bilsin diye ki, onlar Rablerinin elçiliklerini yerine getirmişlerdir. Allah 

tarantula90129.07.2013 - 22:51
73-MÜZZEMMİL:     
   1      - Ey örtünen! (Peygamber)
    2      - Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl).
    3      - Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt.
    4      - Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku.
   5      - Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz).     
   6      - Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır.
    7      - Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır.
   8      - Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel.
   9      - O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka tanrı yoktur. O halde yalnız      O'nu vekil tut.
   10      - Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl.
    11      - O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet      ver.
   12      - Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var.
   13      - Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var.
   14      - O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.     


   15      - Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da      bir elçi göndermiştik.
   16      - Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.
    17      - Peki inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatacak o günden (kıyamet gününden)      kendinizi nasıl kurtaracaksınız?
   18      - O günün dehşetinden gök yarılır. Allah'ın sözü kesinlikle gerçekleşmiştir.     
   19      - İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.
   20      - Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde      kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını      biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı      bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun.      Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka      kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir.      Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı      verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz      için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha      büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır,      merhamet edendir.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:51
74-MÜDDESSİR:     
   1      - Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)!
   2      - Kalk artık uyar.
   3      - Sadece Rabbini yücelt.
   4      - Elbiseni temizle.
   5      - Pislikten sakın.
   6      - Yaptığını çok görerek başa kakma.
   7      - Rabbin için sabret.
    8      - O sûra üflendiği zaman,
   9      - İşte o gün pek zorlu bir gündür.
   10      - Kâfirler için hiç kolay değildir.
   11      - Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak.
   12      - Hem ona bol servet verdim.
   13      - Hem göz önünde oğullar verdim.
   14      - Hem ona büyük imkânlar sağladım.


   15      - Sonra da şiddetle arzu eder ki daha da artırayım.
   16      - Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
   17      - Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
   18      - Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.
   19      - Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.
   20      - Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
    21      - Sonra baktı.
   22      - Sonra kaşını çattı, surat astı.
   23      - Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
   24      - "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir."
   25      - "Bu, sadece bir insan sözüdür."
   26      - Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım.
   27      - Bilir misin sen, nedir o sekar?
   28      - Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.
   29      - Durmadan derileri kavurur.
   30      - Üzerinde ondokuz (melek) vardır.
    31      - Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak      kâfirler için bir imtihan kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi      edinsinler, iman edenlerin de imanı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve      müminler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de:      "Allah bu misalle ne demek istedi?" desinler. İşte böyle, Allah dilediğini      şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir.      Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.
   32      - Hayır, andolsun aya,
   33      - Döndüğü an o geceye,
   34      - Ve açtığı sıra o sabaha.
   35      - Kuşkusuz o Sekar, büyük belalardan biridir.
    36      - Uyarmak için insanları..
   37      - İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimseleri..
   38      - Her nefis kendi kazancına bağlıdır.
   39      - Ancak amel defterleri sağından verilenler hariç.
   40      - Onlar cennettedirler, sorup dururlar.
    41      - Suçluların durumunu.
   42      - "Nedir sizi Sekar'a sokan?" diye.
    43      - Suçlular der ki: "Biz namaz kılanlardan değildik."
   44      - "Yoksula da yedirmezdik."
   45      - "Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik."
   46      - "Ceza gününü yalanlardık."
    47      - "Nihayet bize ölüm gelip çattı."
    48      - Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.
    49      - Şimdi o Kur'ân'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?
   50      - Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.
   51      - Arslandan kaçmaktalar.
   52      - Hayır, onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor.     
   53      - Yok, yok onlar ahiretten korkmuyorlar.
   54      - Hayır, hayır, O kur'ân kuşkusuz bir öğüttür.
   55      - Dileyen onu düşünür.
   56      -Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da O'dur,      bağışlayacak da.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:51
 75-KIYAMET:     
   1      - Hayır, yemin ederim o kıyamet gününe.
   2      - Yine hayır, yemin ederim o sürekli kendini kınayan nefse.
    3      - İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor?
    4      - Evet, bizim onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz      yeter.
   5      - Fakat insan günahı devam ettirmek ister.
    6      - O kıyamet günü ne zaman? diye sorar.
    7      - Ne zaman ki o göz şimşek çakar,
   8      - Ay tutulur,
    9      - Güneş ve ay toplanır,
   10      - İşte o gün insan, "kaçacak yer neresi?" der.
   11      - Hayır, hayır, yok bir siper.
   12      - O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur.
   13      - O gün insana, yapıp öne sürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.
   14      - Doğrusu insan kendi nefsini görür,


   15      - Bir takım özürler ortaya atsa da.
   16      - Onu hemen okumak için dilini depretme.
    17      - Kuşkusuz onu toplamak ve okumak bize aittir.
   18      - O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et.
   19      - Sonra onu açıklamak da bize aittir.
    20      - Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da
   21      - Ahireti bırakıyorsunuz.
   22      - Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar.
   23      - Rabbine bakar.
   24      - Yüzler de var ki o gün asıktır.
   25      - Anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır.
    26      - Hayır hayır, ne zaman ki can köprücük kemiklerine dayanır,
   27      - "Tedavi edebilecek kimdir?" denilir.
    28      - Can çekişen bunun o ayrılık anı olduğunu anlar.
   29      - Bacak bacağa dolaşır..
   30      - İşte o gün sevk, ancak Rabbinedir.
   31      - Fakat o, ne sadaka verdi, ne namaz kıldı.
    32      - Fakat yalanladı ve döndü.
    33      - Sonra da çalım sata sata ailesine gitti.
    34      - Gerektir o bela sana, gerek.
   35      - Evet, gerektir o bela sana gerek.
   36      - İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?
    37      - O, dökülen erlik suyundan bir damla (sperm) değil miydi?
   38      - Sonra bir aleka (embriyon) oldu da Rabbi onu biçime koydu, sonra şekil verdi.     
   39      - Ondan da iki cinsi; erkek ve dişiyi var etti.
    40      - Peki, bunu yapanın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?

tarantula90129.07.2013 - 22:51
76-İNSAN:     
   1      - Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman      o, anılmaya değer bir şey değildi.
   2      - Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın      sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.
    3      - Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.
   4      - Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.
    5      - Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.
   6      - Bir kaynak ki ondan Allah'ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar      onu.
    7      - O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden      korkarlar.
    8      - Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
   9      - "Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık,      ne de bir teşekkür bekliyoruz."
   10      - "Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız." derler.
   11      - Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine      sevinç verir.
   12      - Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.
   13      - Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş      görürler, ne de şiddetli soğuk.
    14      - Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.     


   15      - Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.
    16      - Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
   17      - Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.
    18      - Bu orada bir pınardır ki, adına "selsebil" derler.
   19      - Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler      sanırsın.
   20      - Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.
   21      - Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle      süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.
    22      - (Onlara şöyle denir): "İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını      bulmuştur."
   23      - Kur'ân'ı sana kısım kısım biz indirdik biz.
   24      - O halde Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Onlardan hiçbir günahkâra yahut      nanköre itaat etme.
   25      - Sabahakşam Rabbinin ismini an.
   26      - Gecenin bir bölümünde de O'na secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl).      Hem de O'nu uzun bir gece tesbih et (teheccüd namazı kıl).
    27      - Çünkü onlar bu dünyayı seviyorlar ve önlerindeki ağır bir günü arkaya atıyorlar.     
   28      - Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit      de kılıklarını değiştiririz.
   29      - İşte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar.
   30      - Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Kuşkusuz Allah, bilendir, hüküm ve      hikmet sahibidir.
   31      - Allah dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere ise, acıklı bir azap hazırlamıştır.     
 

tarantula90129.07.2013 - 22:52
77-MÜRSELAT:     
   1      - Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,
    2      - Büküp devirenlere,
   3      - Yaydıkça yayanlara,
    4      - Seçip ayıranlara,
   5      - Bir öğüt bırakanlara,
   6      - Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,
    7      - Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.
    8      - Hani o yıldızlar silindiği zaman,
    9      - Gök yarıldığı zaman,
   10      - Dağlar savrulduğu zaman,
   11      - Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman,
   12      - Bunlar hangi güne ertelendiler?
   13      - Hüküm gününe..
   14      - Bildin mi, nedir o hüküm günü?


    15      - O gün yalanlayanların vay haline!
   16      - Biz, öncekileri helak etmedik mi?
   17      - Sonra geridekileri de onlara katarız.
   18      - Biz suçlulara böyle yaparız.
   19      - O gün yalanlayanların vah haline!
   20      - Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?
   21      - Onu sağlam bir yerde oturttuk.
   22      - Belli bir süreye kadar.
   23      - Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.
   24      - O gün yalanlayanların vay haline!
   25      - Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
    26      - Gerek diriler, gerekse ölüler için.
   27      - Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?
   28      - O gün yalanlayanların vay haline!
   29      - (Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye      doğru."
   30      - "Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme)."
   31      - O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.
   32      - O, saray gibi kıvılcımlar atar.
   33      - Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).
   34      - O gün yalanlayanların vay haline!
   35      - Bugün, konuşamıyacakları gündür.
   36      - Kendilerine izin de verilmez ki, özür beyan etsinler.
   37      - O gün yalanlayanların vay haline!
   38      - Bu, işte o hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.
   39      - Bir hileniz varsa beni atlatın.
   40      - O gün yalanlayanların vay haline!
    41      - Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır.
    42      - Canlarının çektiğinden türlü meyveler arasındadırlar.
    43      - (Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için" (denir).
   44      - İşte biz güzel amel işleyenleri böyle mükafatlandırırız.
   45      - O gün yalanlayanların vay haline!
   46      - Yiyin, zevklenin biraz, çünkü siz suçlularsınız.
    47      - O gün yalanlayanların vay haline!
   48      - Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman etmezler.
    49      - Vay haline o gün yalanlayanların!
    50      - Artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar

tarantula90129.07.2013 - 22:52
78-NEBE':     
   1      - Birbirlerine neyi soruyorlar?
    2      - O büyük haberden (kıyametten) mi?
   3      - Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.
   4      - Hayır, ilerde bilecekler.
   5      - Hayır hayır, ilerde bilecekler.
   6      - Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?
   7      - Dağları da birer kazık kılmadık mı?
   8      - Sizleri çift çift yarattık.
   9      - Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
   10      - Geceyi bir örtü yaptık.
   11      - Gündüzü de bir geçim zamanı yaptık.
   12      - Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık.
   13      - İçlerine ışık saçan bir kandil astık.
   14      - Yoğunlaşmış bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik.


   15      - Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye.
    16      - Ve sarmaş dolaş bağlar bahçeler (çıkaralım diye).
   17      - Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur.
   18      - O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.
   19      - Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.
   20      - Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur.
   21      - Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.
   22      - Azgınlar için son varılacak yer olmuştur.
    23      - Orada çağlarca kalacaklardır.
   24      - Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey.
   25      - Ancak bir kaynar su ve irin (içecekler).
   26      - Bir ceza ki tam yaptıklarına uygun.
   27      - Çünkü onlar hiçbir hesap ummazlardı.
   28      - Âyetlerimizi yalanlaya yalanlaya tam bir yalancı olmuşlardı.
   29      - Biz ise herşeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz.
   30      - (Onlara): "Şimdi tadın (cezanızı). Artık size azabınızı artırmaktan başka      bir şey yapmayacağız" (denir).
   31      - Kuşkusuz takva sahipleri için bir kurtuluş var.
   32      - Bahçeler var, bağlar var.
   33      - Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.
   34      - Dopdolu kadehler var.
   35      - Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.
    36      - (Bunlar) Rabbinden yeterli bir bağış olarak (verilir).
   37      - O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Rah-mân'dır. Hiç      kimse ondan bir hitaba mâlik olamaz.
   38      - O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmân'ın izin verdikleri dışında      hiç kimse konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler.
   39      - İşte bu hak gündür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.
   40      - Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine      bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım."
 

tarantula90129.07.2013 - 22:52
79-NAZİ'AT:
    1      - Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara,
   2      - Usulcacık çekenlere,
   3      - Yüzüp yüzüp gidenlere,
   4      - Yarışıp geçenlere,
   5      - Derken bir iş çevirenlere kasem olsun (ki kıyamet var).
   6      - O gün deprem sarsar,
   7      - Onu ikinci bir sarsıntı izler.
   8      - Yürekler vardır, o gün kaygıdan hoplar.
   9      - Gözler kalkmaz saygıdan.
   10      - Diyorlar ki: "Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz?
   11      - "Biz, çürümüş kemikler olduktan sonra ha?"
   12      - "Öyleyse bu çok zararlı bir dönüştür." dediler.
   13      - Fakat o bir tek haykırıştır.
   14      - Bir de bakarsın hepsi meydandadır.


   15      - Musa'nın haberi sana geldi mi?
   16      - Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti:
   17      - "Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı."
   18      - De ki: İster misin arınasın?
   19      - Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın.
   20      - Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi.
   21      - Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi.
   22      - Sonra koşarak dönüp gitti.
   23      - Derken adamlarını topladı da bağırdı:
   24      - "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi.
   25      - Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.
   26      - Kuşkusuz bunda, saygı duyacaklar için bir ibret vardır.
   27      - Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti.
   28      - Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu.
    29      - Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.
   30      - Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.
    31      - Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.
    32      - Dağlarını oturttu.
    33      - Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için .
   34      - Fakat o her şeyi bastıran büyük felaket geldiği vakit,
   35      - O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün,
   36      - Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit,
   37      - Artık her kim azgınlık etmiş,
   38      - Ve dünya hayatını tercih etmişse,
   39      - Kuşkusuz onun varacağı yer cehennemdir.
   40      - Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş      ise,
   41      - Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir.
    42      - Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.
   43      - Sen nerde, onu anlatmak nerde?!
    44      - Onun son ilmi Rabbine aittir.
   45      - Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın.
    46      - Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan      başka durmamışa dönecekler.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:52
80-ABESE:   

1      - (Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.
         2 - Kendisine âmâ geldi, diye.
   3      - Ne bilirsin, belki o temizlenecek?
   4      - Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.
   5      - Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,
   6      - Sen ona yöneliyorsun.
   7      - Onun temizlenmemesinden sana ne?
         8 - Ama sana can atarak gelen,
   9      - Allah'tan korkarak gelmişken,
   10      - Sen onunla ilgilenmiyorsun.
   11      - Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'ân bir öğüttür.
   12      - Artık dileyen onu düşünür.
   13      - O, değerli sahifelerdedir.


   14      - Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.
         15 - Yazıcıların ellerindedir,
   16      - Değerli, iyi yazıcıların.
   17      - O kahrolası insan, ne nankör şey.
   18      - O yaratan onu hangi şeyden yarattı?
   19      - Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.
   20      - Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.
   21      - Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.
   22      - Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.
   23      - Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,
         24 - Bir de o insan yiyeceğine baksın.
   25      - Biz o suyu bol bol döktük.
   26      - Sonra toprağı nasıl da yardık.
   27      - Bu suretle orada ekinler bitirdik.
   28      - Üzümler, yoncalar,
   29      - Zeytinlikler, hurmalıklar,
   30      - İri ve sık ağaçlı bahçeler,
   31      - Meyveler, çayırlar bitirdik.
   32      - Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.
   33      - Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,
         34 - O gün kişi kaçar, kardeşinden...
   35      - Anasından , babasından..
   36      - Eşinden ve oğullarından.
   37      - Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır.
   38      - Yüzler var ki, o gün parıl parıl,
   39      - Güler, sevinir.
   40      - Yüzler de var ki, o gün tozlanmış,
   41      - Onları karanlık bürümüş,
   42      - İşte onlardır kâfirler, haktan sapanlar.

tarantula90129.07.2013 - 22:52
81-TEKVİR:     
   1      - Güneş katlanıp dürüldüğünde,
    2      - Yıldızlar bulandığında,
   3      - Dağlar yürütüldüğünde,
   4      - Kıyılmaz mallar bırakıldığında,
    5      - Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,
   6      - Denizler ateşlendiğinde (suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde),     
   7      - Nefisler eşleştirildiğinde (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya      toplandığında),
    8      - Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda,
   9      - "Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye.
    10      - Amel defterleri açıldığında,
   11      - Gök sıyrılıp açıldığında,
   12      - Cehennem kızıştırıldığında,
   13      - Ve cennet yaklaştırıldığında,
   14      - Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.


   15      - Şimdi yemin ederim o sinenlere (gündüzleri gözden kaybolan yıldızlara),     
   16      - O akıp akıp yuvasına gidenlere,
    17      - Yöneldiği an geceye,
   18      - Nefeslendiği (ağardığı) an sabaha ki,
   19      - Kuşkusuz o Kur'an, değerli bir elçinin sözüdür.
    20      - O elçi güçlüdür, Arş'ın sahibinin yanında çok itibarlıdır.
   21      - Orada ona itaat edilir, güvenilir.
   22      - Arkadaşınızı cin çarpmış değildir.
   23      - Andolsun o, Cebrail'i açık ufukta gördü.
   24      - O, gayb hakkında cimri de değildir.
   25      - O, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir.
   26      - Hâl böyle iken, siz nereye gidiyorsunuz?
    27      - O, âlemler için öğütten başka bir şey değildir,
    28      - İçinizden doğru gitmek isteyenler için.
   29      - Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz.

Etiket:

Bu bilgi size yardimci oldu mu?

EvetHayır
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
(Ortalama: 5 üzerinden 1.7 - 3 Oy)
3