Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

tarantula90129.07.2013 - 22:44
   42-ŞURA:     
   1-2      - Hâ, mîm, ayn, sîn, kaf.
   3      - Ey Muhammed! Çok güçlü hüküm ve hikmet sahibi olan Allah sana da senden      öncekilere de böylece vahyeder.
   4      - Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur. O çok yücedir, çok büyüktür.     
   5      - Nerde ise gökler O'nun azametinden tâ üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar.      Melekler Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzünde bulunan kimseler      için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet      edicidir.
    6      - Allah'tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onların üzerinde devamlı      bir gözetleyicidir. Ama sen onların üzerinde bir vekil değilsin.
   7      - Böylece biz sana Arapça bir Kur'ân indirdik ki, şehirlerin anası (olan Mekke)      halkını ve etrafındakileri uyarasın ve hakkında hiç şüphe olmayan kıyamet      gününün dehşetinden onları korkutasın. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir.     
    8      - Eğer Allah dileseydi bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Fakat O yalnız      dilediğini rahmetinin içine almaktadır. Zalimler için ne bir dost vardır,      ne de bir yardımcı.
   9      - Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Oysa asıl dost Allah'tır.      Ölüleri diriltecek olan da O'dur. O'nun her şeye gücü yeter.
   10      - Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. İşte      benim Rabbim olan Allah budur. Ben yalnız O'na güvendim ve yalnız O'na yöneliyorum.     
   11      - O göklerin ve yerin yaratıcısıdır. O sizin için kendi nefsinizden eşler      ve hayvanlardan da çiftler yaratmıştır. O, sizi bu düzen içerisinde üretip      çoğaltıyor. O'nun benzeri olan hiçbir şey yoktur. O, her şeyi işitir ve görür.
    12      - Göklerin ve yerin kilitleri O'na aittir. O dilediğine rızkı genişletir ve      daraltır. Şüphesiz ki O, her şeyi hakkıyla bilir.
    13      - Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı      ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye      buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa      düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi.      Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.     
   14      - Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, ancak aralarındaki, çekememezlik      yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından azabın ertelendiğine dair      bir söz geçmemiş olsaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi. Kendilerinden      sonra Kitab'a vâris kılınan kitap ehli de Kur'ân hakkında bir şüphe ve tereddüt      içindedirler.
   15      - Ey Muhammed! İşte bunun için insanları tevhide davet et ve sana emredildiği      gibi dosdoğru ol. Onların keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın kitaptan      indirdiğine inandım ve bana aranızda adaleti gerçekleştirmem emredildi. Allah      bizim de rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız      da size aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir tartışmaya yer yoktur. Allah      hepimizi biraraya toplayacaktır. Dönüş yalnız O'nadır.


   16      - Allah'ın davetine uyulduktan sonra, hâlâ O'nun dini hakkında mücadele edenlerin,      getirdikleri deliller Rableri yanında batıldır. Onların üzerinde bir gazab      ve kendileri için şiddetli bir azab vardır.
   17      - Bu kitabı ve ölçüyü hakla indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet      saati yakındır!
   18      - O'na inanmayanlar kıyametin çabuk gelmesini istiyorlar. İnananlar ise O'ndan      korkarlar ve O'nun hak olduğunu bilirler. İyi bilin ki, kıyamet saati hakkında      tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.
    19      - Allah kullarına çok lütufkârdır. Dilediğine rızık verir. O çok kuvvetlidir,      çok güçlüdür.
   20      - Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim      de dünya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir      nasibi yoktur.
   21      - Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak      ortakları mı vardır? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin yargı sözü olmasaydı,      aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için      acı bir azab vardır.
   22      - Sen kıyamet günü kazandıkları şeyin cezası başlarına gelirken zalimlerin      korkudan titrediklerini görürsün. İman edip salih amel işleyenler ise cennet      bahçelerindedirler. Rablerinin yanında onlar için istedikleri her şey vardır.      İşte büyük lütuf budur.
   23      - İşte Allah iman edip salih amel işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed!      De ki: "Ben bu tebliğime karşı sizden akrabalıkta sevgiden başka hiçbir ücret      istemiyorum." Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz      ki Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verir.
   24      - Yoksa onlar, senin hakkında: "Allah'a karşı yalan uydurdu." mu diyorlar?      Eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler; batılı yok eder ve sözleriyle      hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki O kalplerde bulunan şeyleri hakkıyla bilir.     
   25      - Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve sizin yaptıklarınızı      bilen O'dur.
   26      - Allah iman edip, salih amel işleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lütfundan      daha fazlasını verir. Kâfirler için ise şiddetli bir azap vardır.
   27      - Eğer Allah rızkı kullarına bol bol verseydi, mutlaka yeryüzünde azgınlık      ederlerdi. Fakat O dilediğini belli bir ölçüye göre indiriyor. Şüphesiz ki      O, kullarından haberdardır, onları hakkıyla görür.
   28      - İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa      yayan O'dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O'dur.
   29      - Gökleri yeri ve her ikisinde yaydığı canlıları yaratması da Allah'ın kudretinin      delillerindendir. O'nun dilediği zaman onları biraraya toplamaya da gücü yeter.     
   30      - Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir.      Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.
   31      - Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'tan başka bir dostunuz      ve yardımcınız da yoktur.
   32      - Denizlerde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir.     
   33      - Eğer O dilerse rüzgarı durdurur da yelkenle giden gemiler denizin üzerinde      duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için      nice ibretler vardır.
   34      - Yahut da Allah kazandıkları günahlar yüzünden onları helâk eder ve birçoğunu      da bağışlar.
   35      - Âyetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki kendileri için kaçacak      bir yer yoktur.
   36      - Size verilen herhangi bir şey sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir.      Allah katında bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine güvenen kimseler için      daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
   37      - O iman edenler, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri      zaman da kusurları bağışlarlar.
   38      - Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların      işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan      onlar Allah yolunda harcarlar.
   39      - Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirleriyle yardımlaşırlar.     
   40      - Bir kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür, ama kim affeder, bağışlarsa      onun mükafatı Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.
    41      - Zulme uğradıktan sonra hakkını alan kimseye gelince, işte onların aleyhinde      ceza vermek için herhangi bir yol yoktur.
   42      - Yol ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler      aleyhinedir. İşte onlar için acı bir azap vardır.
   43      - Her kim de sabreder ve kusuru bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.     
   44      - Allah kimi saptırırsa artık bundan sonra onun için hiçbir dost yoktur. Sen,      azabı gördüklerinde zalimlerin: "Acaba dönecek bir yol var mıdır?" dediklerini      görürsün.
   45      - Sen, onların aşağılıktan dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli      etrafa bakarlarken ateşe sunulduklarını görürsün, iman edenler de: "Gerçekten      zarara uğrayanlar hem kendilerine hem de ailelerine kıyamet günü yazık etmiş      olan kimselerdir." diyeceklerdir. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap içerisindedirler.     
   46      - Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir dostları yoktur.      Allah kimi saptırırsa, artık onun için çıkar bir yol yoktur.
   47      - Allah tarafından, geri çevrilemeyecek kıyamet günü gelmeden önce, Rabbinizin      davetine uyun, çünkü o gün, sizin için sığınacak bir yer yoktur ve siz inkâr      da edemezsiniz.
    48      - Ey Muhammed! Eğer onlar yüz çevirirlerse bilsinler ki, biz seni onların      üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir. Gerçekten      biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir, ama elleriyle      yaptıkları yüzünden kendilerine bir kötülük isabet ederse, o zaman görürsün      ki insan çok nankördür.
    49      - Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah'a aittir. O dilediğini yaratır,      dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk bahşeder.
   50      - Yahut Allah onları erkek ve kız olmak üzere çift verir, dilediğini de kısır      yapar. Şüphesiz ki O her şeyi bilir. O'nun her şeye gücü yeter.
    51      - Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahut      da bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz ki O çok      yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.
    52      - İşte biz böylece sana da emrimizden Kur'ân'ı vahyettik. Yoksa sen kitap      nedir? İman nedir? bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan      dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir      yola götürüyorsun.
   53      - Göklerde ve yerde bulunanların sahibi olan Allah'ın yoluna götürüyorsun.      İyi bilin ki bütün işler sonunda yalnız Allah'a dönecektir.
 


tarantula90129.07.2013 - 22:44
 43-ZUHRUF:     
   1      - Hâ, mîm.
    2-3      - Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur'an      yaptık.
   4      - Gerçekten o bizim nezdimizde bulunan ana kitapta mevcut yüce ve hikmet dolu      bir kitaptır.
    5      - Siz haddi aşan bir kavim oldunuz diye Kur'an'ı size göndermekten vaz mı      geçelim?
   6      - Biz öncekilere de nice peygamberler göndermiştik.
   7      - Onlar kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
   8      - Biz onlardan daha kuvvetli olanları helâk ettik. Kur'an'da öncekilerin örneği      de geçmiştir.
   9      - Eğer sen onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette: "Onları      çok güçlü ve herşeyi bilen Allah yarattı." derler.
   10      - O, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye orada sizin      için yollar meydana getirdi.
   11      - Allah gökten belli bir ölçüye göre su indirdi. Biz onunla ölü bir memlekete      yeniden hayat verdik. İşte siz de kabirlerinizden böyle diriltilip çıkarılacaksınız.     
   12      - Allah bütün çiftleri yaratmıştır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar      var etmiştir.
   13      - Siz onların sırtına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini      anarak şöyle diyesiniz: "Bunları bizim hizmetimize veren Allah'ı tenzih ve      tesbih ederiz. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi."
    14      - "Gerçekten biz Rabbimize döneceğiz."
   15      - Buna rağmen insanlar, Allah'ın kullarından bir kısmını O'nun bir parçası      saydılar. Gerçekten de insan apaçık bir nankördür.


   16      - Yoksa O, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de erkek çocukları size      mi seçti?
   17      - Onlardan biri Rahman olan Allah'a isnad ettiği kız çocuğu ile müjdelendiği      zaman yüzü simsiyah kesilir de öfkesinden yutkunur durur.
   18      - Yoksa onlar, süs ve zinet içerisinde yetiştirilip de mücadelede erkek gibi      kendisini savunmaya açık olmayan kızları mı O'na isnad ediyorlar?
   19      - Onlar Rahman olan Allah'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onlar      meleklerin yaratılışını gördüler mi? Onların şahitlikleri yazılacak ve onlar      sorguya çekileceklerdir.
    20      - Onlar: "Eğer Rahman olan, Allah dileseydi, biz o meleklere tapmazdık." dediler.      Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.     
   21      - Yoksa biz kendilerine bundan önce bir kitap verdik de onlar, ona mı sarılıyorlar?     
   22      - Hayır, onlar sadece: "Biz babalarımızı bu din üzerinde bulduk, biz de onların      izinde gidiyoruz." dediler.
    23      - Ey Muhammed! Yine böyle biz senden önce de hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek,      mutlaka oranın şımarık varlıklı kimseleri: "Biz babalarımızı bir din üzerinde      bulduk, biz de onların izlerine uyarız." dediler.
   24      - Gönderilen uyarıcı; "Eğer size babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha      doğrusunu getirmişsem de mi bana uymazsınız?" deyince, onlar: "Gerçekten biz      sizin tebliğ için gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz." dediler.
   25      - Biz de onlardan intikam aldık. Bak peygamberleri yalanlayanların sonu nasıl      oldu!
   26      - Hani İbrahim babasına ve kavmine: "Gerçekten ben sizin taptığınız şeylerden      uzağım.
   27      - Ben ancak beni yaratana taparım. Şüphesiz ki O, beni doğru yola iletecektir."      dedi.
   28      - İbrahim, bu sözü, ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir miras olarak      bıraktı ki, onlar doğru yola dönsünler.
    29      - Doğrusu ben bunları da babalarını da kendilerine hak olan kitap ve gerçeği      açıklayan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp geçindirdim.
   30      - Kendilerine hak geldiği zaman onlar: "Bu bir büyüdür doğrusu biz onu tanımıyoruz."      dediler.
   31      - Yine Onlar: "Bu Kur'an, şu iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil      miydi?" dediler.
   32      - Ey Muhammed! Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatında      onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerine işlerini      gördürsünler diye biz onların bir kısmını diğerlerinden derecelerle üstün      kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.     
   33      - Eğer insanlar küfre sapan bir ümmet haline gelmeyecek olsalardı, biz O Rahman      olan Allah'ı inkâr eden kimselerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları      merdivenler yapardık.
   34      - Onların evleri için gümüşten kapılar, üzerine yaslanacakları koltuklar yapardık.
    35      - Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti      yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir.      Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir.
   36      - Her kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan      musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.
    37      - Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin      doğru yolda olduklarını sanırlar.
    38      - Nihayet kıyamet günü bize gelince, arkadaşına: "Keşke seninle benim aramda      doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!"      der.
   39      - Onlara: "Bugün pişmanlık duymanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü      siz zulmettiniz. Şimdi de hepiniz azapta ortaksınız." denir.
   40      - Ey Muhammed! O halde sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körlere ve apaçık      bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin?
   41      - Eğer biz seni onlara azap gelmeden önce alıp götürsek bile onlardan intikam      alırız.
    42      - Yahut da onlara vaad ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara      azap etmeye gücümüz yeter.
   43      - Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur'an'a sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol      üzerindesin.
   44      - Doğrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan      sorguya çekileceksiniz.
   45      - Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor, biz Rahman      olan Allah'tan başka kendisine ibadet edilecek ilâhlar yapmış mıyız?
    46      - Andolsun ki, biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve ileri gelen adamlarına      gönderdik. Musa: "Ben gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah'ın peygamberiyim."      dedi.
   47      - Musa onlara mucizelerimizi getirince onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.     
   48      - Bizim onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki      doğru yola dönerler diye biz onları azapla yakaladık.
   49      - Onlar azâbı görünce: "Ey sihirbaz! Sende olan ahdi hürmetine bizim için      Rabbine dua et. Biz gerçekten doğru yola gireceğiz." dediler.
   50      - Fakat azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler.     
   51      - Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan      akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?
   52      - Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayan şu zavallıdan daha hayırlı değil      miyim?
    53      - Eğer O'nun dediği doğru ise üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle      beraber onu tasdik eden melekler gelmeli değil miydi?"
   54      - Firavun kavmini küçümsedi. Onlar da O'na itaat ettiler. Çünkü onlar fâsık      bir kavimdi.
   55      - Nihayet bizi gazaplandırdıkları zaman onlardan intikam aldık. Hepsini suda      boğduk.
   56      - Onları sonradan gelecekler için ibret ve örnek kıldık.
    57      - Meryem oğlu İsâ bir misal olarak anlatılınca, senin kavmin hemen ondan bir      delil bulduklarını sanarak bağrışmaya başladılar.
   58      - Onlar dediler ki: "Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa İsâ mı?"      Bu misâli sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Doğrusu onlar çok kavgacı      bir topluluktur.
   59      - İsâ, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız      bir kuldur.
   60      - Eğer biz dileseydik, sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık.
    61      - Gerçekten o, (İsâ'nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir.      Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur.
   62      - Sakın şeytan sizi doğru yoldan alıkoymasın. Gerçekten o sizin için apaçık      bir düşmandır.
   63      - İsâ mucizelerle indiği zaman dedi ki: "Ben size hikmeti getirdim ve hakkında      ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde      Allah'tan korkun, ve bana itaat edin.
    64      - Gerçekten benim de Rabbim sizin de Rabbiniz Allah'tır. Öyle ise O'na kulluk      edin. Bu doğru bir yoldur.
    65      - Fakat aralarından çıkan gruplar, İsâ hakkında ihtilâfa düştüler. Acı bir      günün azâbından dolayı vay zulmedenlerin hâline!
   66      - Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi      bekliyorlar?
   67      - O gün Allah'tan korkanlar hariç dost olanlar birbirlerine düşmandırlar.     
   68-69      - Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: "Ey âyetlerimize imân edip müslüman      olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.
   70      - Siz ve eşleriniz cennete girin. Orada ağırlanıp sevindirileceksiniz."
   71      - Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır.      Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi      olarak kalacaksınız.
   72      - İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.
    73      - Orada sizin için bol bol meyveler vardır. Onlardan yersiniz.
   74      - Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır.
   75      - Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler.
   76      - Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular.
   77      - Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler.      Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der.
   78      - Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.
    79      - Yoksa onlar hakka karşı gelmek için bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de onları      cezalandırmak için kararlıyız.
   80      - Yoksa onlar bizim sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar?      Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçi meleklerimiz de her yaptıklarını      yazıyorlar.
   81      - Ey Muhammed! de ki: "Eğer Rahman olan Allah'ın bir çocuğu olsaydı, ona ibâdet      edenlerin birincisi ben olurdum."
   82      - Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirdikleri şeyden münezzehtir,      yücedir.
   83      - Şimdi sen bırak onları, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar batıla      dalsınlar oynasınlar.
   84      - Gökteki ilâh da yerdeki ilâh da O'dur. O hüküm ve hikmet sahibidir herşeyi      bilir.
   85      - Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait      olan Allah'ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır.      Siz sadece O'na döndürüleceksiniz.
    86      - Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir.      Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.
   87      - Eğer sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: "Allah" derler.      O halde nasıl haktan çevriliyorlar?
   88      - Peygamberin sözü şu olmuştur: "Ey Rabbim! Bunlar gerçekten imân etmeyen      bir kavimdir."
   89      - Ey Muhammed! Şimdilik sen onlara aldırma ve: "Size selâm olsun." de. Onlar      yakında bilecekler!
 

tarantula90129.07.2013 - 22:44
  44-DUHAN:     
   1      - Hâ, mîm.
   2      - 3 - O apaçık Kitab'a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik.      Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.
    4      - 5 - 6 - O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten      biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz      ki O, herşeyi işitir ve bilir.
    7      - Siz eğer kesin olarak inanıyorsanız, iyi bilin ki Allah göklerin, yerin      ve ikisi arasındakilerin Rabbidir.
   8      - Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O hem yaşatır, hem öldürür. O sizin de Rabbiniz,      sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.
    9      - Fakat kâfirler bir şüphe içinde oynayıp eğleniyorlar.
    10      - 11 - Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği      günü gözetle. Bu acı bir azabdır.
    12      - O gün insanlar: "Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz"      derler.
   13      - Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan      bir de peygamber gelmişti.
   14      - Sonra onlar, o peygamberden yüz çevirdiler ve: "Bu öğretilmiş bir delidir."      dediler.
   15      - Biz o azabı sizden birazcık kaldırırız. Ama siz mutlaka eski halinize dönersiniz.     
   16      - Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız.
   17      - Andolsun ki, biz onlardan önce Firavun kavmini de denemiştik. Onlara çok      kıymetli bir peygamber gelmişti.
   18      - O peygamber onlara şöyle demişti: "Esaretiniz altındaki Allah'ın kullarını      bana teslim edin. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.


   19      - Allah'a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir delil      getiriyorum.
   20      - Gerçekten ben, beni taşlamanızdan dolayı benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz      olan Allah'a sığındım.
   21      - Eğer siz bana iman etmezseniz hemen yanımdan uzaklaşın."
   22      - Musa: "Şüphesiz ki bunlar suçlu bir kavimdir." diyerek yardım etmesi için      Rabbine yalvardı.
   23      - Allah buyurdu ki: "Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü siz takib edileceksiniz.     
   24      - Karşıya geçince denizi olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak      bir ordudur."
   25      - Onlar neler bırakmışlardı, ne bahçeler, ne pınarlar!
   26      - Ne ekinler, ne güzel kaynaklar,
   27      - Ve içinde eğlenip durdukları nice nimetler ve refah!
   28      - İşte böylece biz onları başka bir kavme miras bıraktık.
   29      - Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.
   30      - Andolsun ki biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azabdan kurtardık.
   31      - Firavun'dan da kurtardık çünkü o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı.
    32      - Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki alemlere üstün kıldık.
   33      - Biz onlara içinde apaçık bir imtihan bulunan mucizeler verdik.
   34      - Gerçekten şu kâfirler diyorlar ki:
   35      - "Bizim ilk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz tekrar diriltilecek değiliz.     
   36      - Eğer siz doğru söyleyen kimselerseniz babalarınızı bize getirin."
   37      - Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tükba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Biz      onların hepsini de helak ettik. Çünkü onlar suçluydular.
   38      - Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye      yaratmadık.
   39      - Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
   40      - Şüphesiz ki hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı      gündür.
    41      - O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Onlara yardım da edilmez.
    42      - Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki Allah      çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.
   43      - Gerçekten zakkum ağacı,
    44      - Günahkârların yemeğidir.
   45      - O pota gibi karınlarda kaynar.
   46      - O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir.
   47      - Allah meleklere şöyle emreder. "Şunu tutun da Cehennem'in ortasına sürükleyin."     
   48      - "Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün."
    49      - Ona şöyle denir! "Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve      çok üstündün.
   50      - İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur."
    51      - Şüphesiz ki kötülükten sakınanlar güvenli bir makamdadırlar.
   52      - Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
   53      - Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak      otururlar.
    54      - İşte böyle, biz onları ayrıca iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz.
    55      - Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler.
   56      - Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem      azabından korumuştur.
    57      - (Bunların hepsi) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir.) İşte büyük kurtuluş      budur.
    58      - Biz Kur'ân'ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki onlar öğüt      alırlar.
   59      - Artık sen onların başlarına gelecekleri bekle: Çünkü onlar da bekleyip durmaktadırlar.     
 

tarantula90129.07.2013 - 22:44
 45-CASİYE:     
   1      - Hâ, mîm
   2      - Bu kitap, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
   3      - Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için birçok âyetler vardır.
    4      - Sizin yaratılışınızda ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak      inanan kimseler için ibretler vardır.
    5      - Gece ile gündüzün değişmesinde ve Allah'ın gökten bir rızık sebebi olan      yağmuru indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları      yönlendirmesinde aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır.
    6      - İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Sana onları hakkıyla okuyoruz. Artık      Allah'a ve âyetlerine inanmadıktan sonra hangi söze inanacaklar?
   7      - Her günahkâr kişinin vay haline!
   8      - O kimse Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de, sonra sanki kibrinden      hiç işitmemiş gibi ısrar eder. İşte sen onu, can yakıcı bir azabla müjdele!
    9      - Âyetlerimizden birşey öğrendiği zaman, onu alaya alıyor. İşte onlar için      rezil ve rüsvay edici bir azap vardır.
   10      - Ötelerinde cehennem var. Ne kazandıkları şeyler, ne de Allah'tan başka edindikleri      dostlar, kendilerinden hiçbir şeyi (azabı) kaldıramaz. Onlar için büyük bir      azab vardır.
   11      - Bu Kur'an bir hidâyettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere ise, en şiddetlisinden      acıklı bir azab vardır.
   12      - Allah O (yüce) zâttır ki, emriyle içinde gemilerin seyretmesi, sizin de      O'nun lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için denizi emrinize vermiştir.     
   13      - O, göklerde ve yerde bulunan herşeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize      vermiştir. Şüphesiz bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır.     
   14      - Ey Muhammed! İman edenlere söyle: Allah'ın cezalandıracağı günlerin geleceğini      ummayanları şimdilik bağışlasınlar. Çünkü Allah her kavmi kazandıklarıyla      cezalandıracaktır.


   15      - Her kim iyi bir iş yaparsa onun faydası kendisinedir. Kim de kötülük yaparsa      zararı yine kendinedir. Sonra hep Rabbinize döndürüleceksiniz.
   16      - Andolsun ki biz, vaktiyle İsrailoğulları'na kitap, hüküm ve peygamberlik      vermiştik. Onları temiz rızıklarla rızıklandırmıştık. Ve onları âlemlerden      üstün kılmıştık.
   17      - Din hususunda onlara apaçık deliller verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim      geldikten sonra aralarındaki çekememezlik ve düşmanlık yüzünden ayrılığa düşmüşlerdi.      Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeylerde, kıyâmet günü aralarında hükmedecektir.     
   18      - Sonra (Ey Muhammed) seni din hususunda apaçık bir şeriat sahibi kıldık.      Sen ona uy, bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine uyma.
   19      - Çünkü onlar Allah'tan gelecek hiçbir şeyi senden uzaklaştıramazlar. Şüphesiz      zâlimler, birbirlerinin dostlarıdır. Allah ise müttakilerin dostudur.
   20      - Bu (Kur'an) insanların kalb gözünü açan bir nur, kesin bilgi edinmek isteyen      bir toplum için de hidâyet ve rahmettir.
   21      - Yoksa, kötülük işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde kendilerini, iman      edip iyi ameller işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı zannettiler? Ne kötü      hüküm veriyorlar!
   22      - Halbuki Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Hem de herkese yaptığının      karşılığı verilmek üzere, onlara asla haksızlık edilmez.
    23      - (Ey Muhammed!) Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın kendi ilmi      dahilinde saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği      kimseyi görüyor musun? Şimdi onu Allah'tan başka kim hidâyete erdirebilir?      Hala düşünmez misiniz?
   24      - Hem müşrikler dediler ki: "Hayat, ancak bu dünya hayatımızdan ibarettir.      Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak geçen zaman yokluğa sürükler. Halbuki onların      bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, sadece böyle zannederler.
   25      - Kendilerine âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman; "Eğer sözünüzde doğru iseniz      atalarımızı diriltip getirin." demekten başka söylenecek hiçbir delil yoktur.     
   26      - (Ey Muhammed!) De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra      da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar.      Fakat insanların çoğu bilmezler.
    27      - Göklerin ve yerin mülkü sadece Allah'ındır. Kıyâmetin kapacağı gün varya,      işte o gün batıla sapanlar hep hüsrana düşecekler.
    28      - O gün her ümmeti, diz çökmüş görürsün. Her ümmet, kendi kitabına çağırılır,      onlara: "Bugün yaptığınız amellerin cezası verilecektir.
   29      - İşte kitabınız, yüzünüze karşı hakkı söylüyor, çünkü biz sizin yaptıklarnızı      hep kaydediyorduk." (denir).
    30      - İman edip iyi işler yapanlara gelince; Rableri onları rahmeti içine koyacaktır.      İşte apaçık kurtuluş budur.
   31      - Ama kâfirlere gelince; onlara da denilir ki; "Size âyetlerim okunmadı mı?      Siz büyüklük tasladınız ve günah işleyen bir kavim oldunuz değil mi?
   32      - Allah'ın vaadi gerçektir. "O kıyâmetin geleceğinde şüphe yoktur." denildiğinde      "Kıyamet nedir bilmiyoruz." Yalnız bir zandan ibârettir sanıyoruz. Fakat bu      hususta kesin bir bilgimiz yok." derdiniz.
   33      - Derken yaptıkları amellerin kötülüğü gözlerinin önüne serildi, alay edip      durdukları şey onları kuşatıverdi.
   34      - O gün kâfirlere şöyle denilir; "Siz, dünyada bugüne kavuşmayı nasıl unuttuysanız,      biz de bugün sizi öylece unutacağız. Yeriniz ateştir ve sizin için yardımcılardan      bir kimse de yoktur."
   35      - Bunun sebebi şudur; Siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı      sizi aldattı. Artık bugün onlar, ateşten çıkarılmayacaklar ve kendilerinden      özür dilemeleri de kabul edilmeyecektir.
   36      - Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.     
   37      - Göklerde ve yerde büyüklük ve hâkimiyet O'nundur. O, Aziz'dir (herşeye galiptir);      Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
 

tarantula90129.07.2013 - 22:45
46-AHKAF:     
   1      - Hâ mîm.
   2      - Bu kitabın indirilişi, çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.
    3      - Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ile ve belirli bir süre      için yarattık. İnkâr edenler uyarıldıkları şeyden yüz çeviriyorlar.
    4      - Ey Muhammed! De ki: "Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü? Onlar      yerden ne yaratmışlar bana gösterin. Yoksa onların göklerin yaradılışında      bir ortaklıkları mı var? Eğer siz doğru söyleyen kimseler iseniz bana bu Kur'an'dan      önce indirilmiş bir kitap veya ilimden bir eser getirin."
    5      - Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek      olan putlara dua eden kimseden daha sapık kim olabilir? Oysa taptıkları şeylerin,      onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur.
    6      - Kıyamet günü insanlar biraraya toplandığı zaman taptıkları şeyler kendilerine      düşman kesilirler. Ve onların kendilerine tapmalarını inkâr ederler.
    7      - Bizim âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman inkâr edenler kendilerine      gelen hak kitap için: "Bu apaçık bir büyüdür." dediler.
   8      - Yoksa, "Onu (Muhammed) uydurdu." mu diyorlar? Sen de ki: "Eğer onu ben uydurmuşsam      Allah'tan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O sizin yaptığınız      taşkınlıkları daha iyi bilir. Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter.      O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
   9      - Ey Muhammed! De ki: "Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını      da bilmem. Ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben ancak apaçık bir      uyarıcıyım.
   10      - De ki: "Ne dersiniz, eğer bu Kur'an Allah tarafından ise ve siz de onu inkâr      etmişseniz, bununla birlikte İsrailoğulları'ndan bir şahit de onun bir benzerini      (Tevrat'ta görüp) inanmışken siz hala büyüklük taslarsanız (haksızlık etmiş      olmaz mısınız)? Şüphesiz ki, Allah zalim bir topluluğu doğru yola iletmez."     
   11      - İnkâr edenler, iman ednler için: "Eğer İslâm'da bir hayır olsaydı onlar,      onu kabulde bizi geçemezlerdi." derler. Bununla muvaffak olamayınca da: "Bu      eski bir yalandır." diyeceklerdir.
   12      - Kur'ân'dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı Tevrat vardı.      Bu Kur'ân ise zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları müjdelemek için Arap      lisanı ile indirilen ve kendinden öncekileri tasdik eden bir kitaptır.
   13      - "Gerçekten Rabbimiz Allah'tır." deyip, sonra da dosdoğru olanlara gelince      onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
   14-      İşte onlar cennetlikdirler, yaptıklarına karşılık orada ebedi olarak kalacaklardır.


    15      - Biz insana ana ve babasına iyilik yapmayı tavsiye ettik. Anası onu zahmetle      karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu. Onun ana karnında taşınması ile sütten      kesilme süresi otuz aydır. Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp, kırk yaşına      geldiğinde der ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine      şükretmemi ve senin hoşnut olacağın salih amel işlememi ilham et. Benim neslimden      gelenleri de salih kimseler kıl. Doğrusu ben tevbe edip sana yöneldim. Ve      ben gerçekten müslümanlardanım."
   16      - İşte yaptıklarının en güzelini kendilerinden kabul edeceğimiz ve günahlarını      bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu onlara vaad edilmiş      olan dosdoğru bir sözdür.
   17      - Ana ve babasına: "Öf size! siz bana öldükten sonra tekrar dirilip kabrimden      çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? Oysa benden önce nice nesiller gelip geçmiştir."      diyen kimseye ana ve babası Allah'a sığınarak "Yazıklar olsun sana! Gel iman      et, şüphesiz ki, Allah'ın vaadi gerçektir." dediklerinde o: "Bu Kur'ân öncekilerin      masallarından başka bir şey değildir" diyordu.
   18      - İşte onlar kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları      içerisinde haklarında azab vaadi hak olmuş kimselerdir. Onlar gerçekten hüsrana      uğramışlardır.
   19      - Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah onlara yaptıklarının      karşılığını tam olarak verir. Onlara haksızlık edilmez.
   20      - İnkâr edenler ateşe arzedilecekleri gün onlara: "Siz dünya hayatınızda bütün      güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz, artık bugün yeryüzünde      haksız yere büyüklük taslamanız ve yoldan çıkmış olmanızdan dolayı aşağılayıcı      bir azabla cezalandırılacaksınız." (denir).
    21      - Ey Muhammed! Âd kavminin kardeşi Hud'u hatırla. Hani O, Ahkâf denilen yerde      kavmini uyarmıştı. O'ndan önce ve sonra da nice peygamberler gelip geçmiştir.      Hud, kavmine: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Çünkü ben sizin için büyük      bir günün azabından korkuyorum." demişti.
   22      - Onlar: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden      isen o bize vaad edip durduğun azabı haydi getir." dediler.
    23      - Hud: "O azabın ne zaman geleceğine dair ilim Allah katındadır. Ben size      benimle gönderileni tebliğ ediyorum. Fakat ben sizi cahillik eden bir kavim      olarak görüyorum." dedi.
    24      - O azabı, vadilerine doğru yayılan bir bulut halinde gördükleri zaman: "Bu      bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur." dediler. Hud ise: "O sizin acele      gelmesini istediğiniz şeydir. O bir rüzgârdır ki, içerisinde acı bir azab      vardır.
   25      - O rüzgâr, Rabbinin emri ile herşeyi yıkar mahveder." dedi. Nihayet helâk      oldular ve evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte biz günahkâr kavmi      böyle cezalandırırız.
   26      - And olsun ki, biz onlara size vermediğimiz imkanlar vermiştik. Onlara kulaklar,      gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri onlara hiçbir      fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı.      Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşattı.
   27      - Andolsun ki, biz sizin etrafınızda bulunan bir çok memleketleri helak ettik.      Belki tevhide dönerler diye ayetlerimizi çeşitli şekillerde açıkladık.
    28      - Allah'ı bırakıp da kendilerine yakınlık sağlamak için edindikleri ilâhları      onlara yardım etselerdi ya! Ama hayır, aksine onlardan kaybolup gittiler.      İşte bu onların yalanları ve uydurup durdukları iftiralarıdır.
   29      - Ey Muhammed! Hani biz cinlerden bir grubu Kur'ân'ı dinlemeleri için sana      yöneltmiştik. Onlar Kur'ân'ı dinlemek için hazır bulundukları zaman birbirlerine      "susun" dediler. Kur'ân'ın okunması bitince de birer uyarıcı olarak kavimlerine      döndüler.
    30      - Onlar kavimlerine şöyle dediler: "Ey kavmimiz! Gerçekten biz Musa'dan sonra      indirilen ve kendisinden öncekileri tasdik eden bir kitap dinledik. O kitap      gerçeği ve doğru yolu gösteriyor.
    31      - Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun ve O'na iman edin ki, Allah da sizin      günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azabdan korusun."
   32      - Her kim Allah'ın davetçisine uymazsa bilsin ki, yeryüzünde Allah'ı aciz      bırakacak değildir. Onun Allah'tan başka dostları da yoktur. İşte onlar apaçık      bir sapıklık içerisindedirler.
   33      - Onlar gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri      diriltmeye de kadir olduğunu görmüyorlar mı? Evet şüphesiz ki, O'nun herşeye      gücü yeter.
    34      - İnkâr edenler ateşe arz olunacakları gün onlara: "Bu gerçek değil miymiş?"      denir. Onlar da: "Rabbimiz Hakk'ı için gerçekmiş!" derler. Allah onlara: "O      halde inkâr ettiğinizden dolayı şimdi tadın azabı!" der.
   35      - Ey Muhammed! Azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret!      Onlar için (azab hususunda) acele etme. Sanki onlar kendilerine vaad edilen      azabı gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını      sanırlar. Bu bir tebliğdir. Hiç yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası      helak edilir mi?
 

tarantula90129.07.2013 - 22:46
  47-MUHAMMED:     
   1      - İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların amellerini Allah boşa çıkarır.     
   2      - İman edip salih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak      Muhammed'e indirilen kitaba inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını      düzeltir.
   3      - Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve iman edenlerin de Rablerinden gelen      gerçeğe tâbi olmalarından dolayı böyledir. İşte böylece Allah insanlara kendi      misallerini anlatır.
   4      - Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet      onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını      atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin.      Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam      alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda      öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.
   5      - Allah onları doğru yola iletecek ve durumlarını düzeltecektir.
    6      - Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.
   7      - Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size      yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.
    8      - İnkâr edenlere gelince, artık yıkım onlara. Allah onların amellerini boşa      çıkarmıştır.
   9      - Bu onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Allah      da bunun için onların amellerini boşa çıkarmıştır.
   10      - Onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin      sonları nasıl olmuş? Allah onların üzerlerine helak yağdırmıştır. Bu kâfirlere      de onların başına gelenlerin benzerleri yaraşır.
   11      - Bu böyledir. Çünkü Allah iman edenlerin yardımcısıdır. İnkâr edenlerin ise      yardımcısı yoktur.
    12      - Şüphesiz ki, Allah iman edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar      akan cennetlere koyar. İnkâr edenler ise dünyada zevk edip geçinirler. Hayvanların      yediği gibi yerler. Onların varacakları yer ateştir.
   13      - Ey Muhammed! Seni yurdundan çıkaran şehirden daha kuvvetli olan nice şehirler      vardı ki biz onları helâk ettik de onlara yardım eden çıkmadı.
   14      - Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işleri kendisine      güzel gösterilmiş de heveslerinin peşine düşmüş kimseler gibi olur mu?


   15      - Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan      temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren      şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her      çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte      ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen      kimsenin durumu gibi olur mu?
   16      - Ey Muhammed! Onlardan seni dinlemeye gelenler de var. Senin yanından çıktıkları      zaman kendilerine ilim verilen kimselere alay yoluyla: "O demin ne söyledi?"      diye sorarlar. İşte onlar Allah'ın kalplerini mühürlediği kimselerdir. Onlar      sadece kendi heva ve heveslerine uyarlar.
   17      - Doğru yola girenlere gelince, Allah onların hidayetlerini artırmış ve onlara      kötülükten sakınma çarelerini ilham etmiştir.
   18      - Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar?      Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca      anlamaları neye yarar?
   19      - Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendi günahın      için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile.      Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.
   20      - İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse." derlerdi. Ama hükmü      açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık      olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana      baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur.
   21      - Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın      emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
    22      - Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaksınız      ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız öyle mi?
    23      - İşte onlar, Allah'ın lanetlediği, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği      kimselerdir.
   24      - Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi      var?
    25      - Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri      küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere      düşürmüştür.
    26      - Çünkü onlar Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: "Bazı işlerde biz      size itaat edeceğiz." demişlerdi. Oysa Allah onların gizlediklerini biliyordu.     
   27      - Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları      nasıl olacak?
   28      - Bu onların Allah'ı gazablandıran şeylere uymaları ve O'nun rızasına sebep      olacak şeyleri beğenmemelerinden dolayıdır. Allah onların amellerini boşa      çıkarmıştır.
   29      - Yoksa kalplerinde hastalık olanlar Allah kendilerinin kinlerini hiç ortaya      çıkarmaz mı sandılar?
   30      - Ey Muhammed! Eğer biz dileseydik onları sana gösterirdik. Sen de onları      yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki, sen onları sözlerinin üslubundan da tanırsın.      Allah ise bütün yaptıklarınızı bilir.
   31      - Andolsun ki, biz içinizden cihad edenlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya      ve yaptıklarınızla ilgili haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi deneyeceğiz.     
   32      - Şüphesiz ki, inkâr edenler, Allah yolundan menedenler ve kendilerine doğru      yol açıkça belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler Allah'a hiçbir      zarar veremeyeceklerdir. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.
    33      - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi      boşa çıkarmayın.
   34      - Şüphesiz ki, inkâr edip, Allah yolundan saptıran, sonra da kâfir olarak      ölenlere gelince Allah onları asla bağışlamayacaktır.
   35      - Sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Allah sizinle      beraberdir. O sizin amellerinizi eksiltmeyecektir.
    36      - Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten      sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı      da istemez.
   37      - Eğer sizden onların tamamını isteyip de sizi zorlasaydı cimrilik ederdiniz.      Bu da sizin bütün kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
   38      - İşte sizler Allah yolunda harcamaya çağrılan kimselersiniz. İçinizden kiminiz      cimrilik ediyor. Ama cimrilik eden ancak kendi zararına cimrilik eder. Allah      zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer siz Hakk'tan yüz çevirirseniz Allah yerinize      başka bir kavim getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:46
 48-FETİH:
    1      - Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik.
   2      - Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini      tamamlar ve seni doğru yola iletir.
    3      - Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder.
    4      - İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur.      Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, herşeyi hikmetle yapandır.
    5      - Mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedi kalacakları, altlarından      ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte      bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
   6      - Ve o Allah hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara,      Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir.      Kötülük onların başlarına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş      ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
    7      - Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet      sahibidir.
   8      - Şüphesiz biz seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
   9      - Ki, Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, ve bunu takviye edip, O'na saygı      gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih edesiniz.
   10      - Herhalde sana bey'at edenler ancak Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'ın      eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş      olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat      verecektir.
   11      - yakında a'râbilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki, "Mallarımız      ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar      kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini      dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü      yetebilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
   12      - Aslında siz Peygamber ve müminlerin, ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız.      Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak      etmiş bir topluluk oldunuz.
   13      - Kim Allah'a ve Rasulüne iman etmezse şüphesiz biz, kâfirler için çılgın      bir ateş hazırlamışızdır.
    14      - Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar dilediğini azaplandırır.      Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.


    15      - Siz ganimetleri almak için gittiğinizde geri kalanlar: "Bırakın biz de arkanıza      düşelim." diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki:      Siz bizimle gelemeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur. Onlar size:      "Bizi kıskanıyorsunuz." diyeceklerdir. Bilakis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
    16      - A'rabilerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir      kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya müslüman      olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden      döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
   17      - Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Bununla      beraber kim Allah'a ve peygamberine itâat ederse, Allah onu, altından ırmaklar      akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
   18      - Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye'de) sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden      razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek      yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır.
   19      - Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah      çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
   20      - Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size hemen      vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret      olsun ve Allah sizi doğru yola iletsin.
   21      - Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı      ganimetler de vardır. Allah herşeye kâdirdir.
   22      - Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir      dost ve yardımcı da bulamazlardı.
   23      - Allah'ın öteden beri gelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik      bulamazsın.
   24      - O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin göbeğinde onların      ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı      görendir.
   25      - Onlar inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların      yerlerine ulaşmasını men edenlerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız      mümin erkeklerle, mümin kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle bir vebalin altında      kalmanız ihtimali olmasaydı, Allah savaşı önlemezdi. Dilediklerine rahmet      etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı      elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.
    26      - O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, câhiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi.      Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü      üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi      bilendir.
   27      - Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven      içinde başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan      Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinzi bilir. İşte bundan      önce size yakın bir fetih verdi.
   28      - Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile      gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter.
   29      - Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı      çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken      görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden      nişanları vardır. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları      da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek      kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların      da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri      öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat      vaad etmiştir.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:46
49-HUCURAT:     
   1      - Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin. Allah'tan      korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
   2      - Ey iman edenler!Seslerinizi Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinize      bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, siz      farkına varmadan amelleriniz boşa gider.
   3      - Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini      takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat      vardır.
    4      - (Resülüm!) Sana odaların arkasından bağıranların çokları, aklı ermez kimselerdir.
    5      - Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri      için daha iyi olurdu. Bununla beraber Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.     
   6      - Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu      araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan      pişman olursunuz.
   7      - Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size      uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalplerinize      zinet yapmıştır. Küfrü, fasıklığı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte      doğru yolda olanlar bunlardır.
    8      - Bu, Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah herşeyi bilir, hüküm ve hikmet      sahibidir.
    9      - Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin.      Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran      tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli      davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.
   10      - Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve      Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz.
   11      - Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de      onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar.      Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi      kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sora fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim      de tevbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir.
   12      - Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.      Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin.      Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.      O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet      edendir.
   13      - Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle      tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında      en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir,      herşeyden haberdar olandır.
    14      - Bedevîler "inandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama "İslâm olduk."      deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat      ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan,      çok merhamet edendir.


   15      - Gerçek müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye      düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular      ancak onlardır.
   16      - De ki: Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları      da bilir, yerde olanları da. Allah herşeyi hakkıyla bilendir.
   17      - Onlar İslâm'a girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki: Müslümanlığınızı      benim başıma kakmayın. Bilakis sizi imana erdirdiği için Allah sizin başınıza      kakar. Eğer doğrulardan iseniz (Allah'a minnettar olmanız gerekir.)
   18      - Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin görülmeyen esrarını bilir. Allah yaptıklarınızı      görür.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:46
50-KAF:
    1      - Kâf. Şanlı ve şerefli Kur'an'a andolsun ki,
   2      - Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar      da dediler ki: "Bu şaşılacak bir şeydir!
    3      - Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? bu dönüş      çok uzaktır."
    4      - Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda      herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır.
   5      - Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık      bir ıztırap içindeler.
   6      - Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz,      onun hiç bir çatlağı yoktur.
    7      - Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel      her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik.
   8      - Bunlar, Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek      içindir.
    9      - Bir de gökten bereketli bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek      taneler bitirmekteyiz.
    10      - Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik.     
   11      - Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa      can verdik, işte hayata çıkış da böyledir.
   12      - Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
   13      - Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar).
    14      - Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar      da (onlara) azabım hak oldu.


   15      - Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan      şüphe içindedirler.
   16      - Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz.      Ve biz ona şah damarından daha yakınız.
   17      - Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken,
   18      - İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden      bir melek hazır bulunmasın.
    19      - Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, "Ey insan! İşte bu senin öteden beri      kaçtığın şeydir." denir.
   20      - Sur'a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür.
   21      - Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde      gelir.
   22      - (Allah ona) "Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet      perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir." der.
   23      - Beraberindeki melek "işte yanımdaki hazır" der.
   24      - (Allah iki meleğe buyurur ki:) "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı      nankörü!
   25      - İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi.
    26      - O ki Allah'ın yanında başka ilâh edinmiştir. Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli      azaba atın."
   27      - Yanındaki arkadaşı (şeytan) der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat      kendisi derin bir sapıklık içindeydi".
    28      - Allah buyurur ki: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim."     
   29      - Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim.     
   30      - Biz O gün cehenneme: "Doldun mu?" diyeceğiz. O da: "Daha fazla var mı?"      diyecektir.
    31      - Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.
   32-33      - Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun      emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na      yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
    34      - "Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur."
   35      - Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.
    36      - Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri      delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı?
   37      - Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette      bir öğüt vardır.
   38      - Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık,      Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
   39      - Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce      (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak)      Rabbini Hamd ile tesbih et.
   40      - Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir      ve nafile kılarak) O'nu tesbih et.
    41      - Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.
   42      - O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bugün, kabirlerden      çıkış günüdür.
   43      - Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir.     
   44      - O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar. İşte bu, sadece      bize göre kolay bir toplanmadır.
   45      - Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak      değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver.     
 

tarantula90129.07.2013 - 22:47
 51-ZARİYAT:     
   1      - O tozdurup savuranlara,
   2      - Derken bir ağırlık taşıyanlara,
   3      - Derken bir kolaylıkla akanlara,
    4      - Derken bir emir taksim edenlere andolsun ki,
   5      - O size vaad edilen elbette doğrudur.
    6      - Ceza ve hesap günü şüphesiz olacaktır.
    7      - Yollara sahip göğe andolsun ki,
   8      - Siz elbette çelişkili sözler içindesiniz.
    9      - Ondan çevrilen (imana) çevrilir.
   10      - Kahrolsun (o fikir adına) kendi tahminlerini ileri sürenler!
    11      - Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.
   12      - Onlar: "Hesap ve ceza günü ne zaman?" diye soruyorlar.
   13      - O gün, onların ateş üzerinde azap görecekleri gündür.
   14      - Onlara: "Tadın inkarınızın cezasını, işte sizin acele istediğiniz budur!"      denecektir.


   15-16      - Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış      olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar      bundan önce iyilik yapıyorlardı.
   17      - Onlar geceleyin pek az uyurlardı.
   18      - Onlar seher vakitlerinde Allah'tan bağışlanma dilerlerdi.
    19      - Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardı.
    20-21      - Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler      vardır. Hiç görmüyor musunuz?
    22      - Sizin rızkınız da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir.
   23      - Gök ve yerin Rabbine andolsun ki size edilen o vaad, herhalde haktır. O      tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir.
   24      - Ey Muhammed! İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
   25      - Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi.      İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!"      diye geçirmişti.
   26      - İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi.
   27      - Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.
   28      - Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: "Korkma!"      dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.
   29      - Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak:      "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.
   30      - Misafir melekler: "Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm      ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir." dediler.
   31      - İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: "Acaba sizin asıl önemli      işiniz nedir ey elçiler?" dedi.
    32      - Onlar: "Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik.     
   33      - Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.
   34      - O taşlardan herbirinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında      işaretlenmiştir." dediler.
   35      - Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık.
   36      - Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık.     
   37      - Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık.     
   38      - Musa'nın kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu apaçık bir delille Firavun'a      göndermiştik.
   39      - Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirmiş, onun hakkında: "Bu bir sihirbazdır,      ya da bir delidir." demişti.
    40      - Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise      o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.
   41      - Âd kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani biz onların üzerine köklerini      kesecek bir rüzgar göndermiştik.
   42      - O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.     
   43      - Semud kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani onlara: "Belirli bir      süreye kadar dünyadan yararalanıp, geçinin!" denmişti.
   44      - Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini,      bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı.
   45      - Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler.     
   46      - Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık      bir kavimdiler.
   47      - Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret      sahibiyiz.
    48      - Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz!
    49      - Biz herşeyden iki çift yarattık. Umulur ki, iyice düşünürsünüz.
   50      - Ey Muhammed! de ki: "Öyleyse Allah'a koşun, gerçekten ben size O'nun tarafından      gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
    51      - Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O'na ortak koşmayın). Gerçekten      ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."
   52      - Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında      da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.
   53      - Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.     
   54      - Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.
   55      - Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.
   56      - Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.
    57      - Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum.     
   58      - Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır.
   59      - Şüphsiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab      payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler.
    60      - Kendilerine vaad edilen günlerinde uğrayacakaları azabdan dolayı vay inkâr      edenlerin haline!.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:47
 52-TUR:
    1      - Andolsun Tûr'a,
   2-3      - Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,
    4      - Ma'mur eve,
   5      - Yükseltilmiş tavana,
   6      - Kaynatılmış denize, (andolsun ki)
   7      - Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.
    8      - Ona engel olacak (hiçbir şey de) yoktur.
   9      - O gün gök, bir çalkanış çalkalanır
   10      - Dağlar da bir yürüyüş yürür.
   11      - Vay haline o gün yalanlayanların!
   12      - Ki onlar, daldıkları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar.
   13      - O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar.
   14      - (Onlara): "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" (denilecek).
   15      - "Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?


   16      - Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep      yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız" (denilecek).
   17      - Şüphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.
    18      -Rablerinin kendilerine verdiği ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onları,      cehennem azabından korumuştur.
   19      - (Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için" (denilir.)
   20      - Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü      hûrilerle evlendirdik.
   21      - İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte      biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden      birşey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
   22      - Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik.
    23      - Orada bir kadeh kapışırlar ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de günaha      sokma.
   24      - Kendilerine ait bir takım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu      gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
    25      - Birbirlerine yönelip soruyorlar.
   26      - Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde      (âkibetimizden) korkardık".
   27      - "Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan      korudu."
   28      - "Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen      ancak O'dur."
   29      -(Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin,      ne de mecnûn.
   30      - Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını      gözetliyoruz." mu diyorlar?
   31      - De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
   32      - Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
   33      - Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar.
   34      - Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.
   35      - Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa      kendileri yaratıcı mıdırlar?
    36      - Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar düşünüp hakikati      anlamazlar.
   37      - Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim (her şeyin      yöneticisi) kendileri midir?
   38      - Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çıkıp sırları) dinleyecekleri bir merdivenleri      mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin.
   39      - Demek kızlar O'na, oğullar size öyle mi?
   40      - Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir      borç altında mı kalıyorlar?
    41      - Yoksa gayb kendilerinin yanında da onlar mı yazıyorlar?
   42      - Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzağa      düşeceklerdir.
   43      - Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştukları      şeylerden uzaktır.
   44      - Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, "Üst üste yığılmış bulutlardır."      derler.
   45      - Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine)      bırak.
   46      - O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve      hiçbir şekilde yardım da görmeyeceklerdir.
   47      - Şüphesiz o zulmedenlere ondan başka da azab vardır. Fakat çokları bilmezler.     
   48      - Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman      Rabbini hamd ile tesbih et.
   49      - Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et
 

tarantula90129.07.2013 - 22:47
53-NECM:     
   1      - İnmekte olan yıldıza andolsun ki,
   2      - Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.
   3      - O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
   4      - O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.
   5      - Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti
   6      - (Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik      şekliyle) doğruldu.
   7      - O, en yüksek ufukta idi.
   8      - Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı.
    9      - Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı.
    10      - (Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.
   11      - Onun gördüğünü kalb(i) yalanlamadı.
   12      - Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.
   13      - Andolsun onu bir kez daha görmüştü.
   14      - Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında.


   15      - Ki Cennetü'l- Me'vâ onun yanındadır.
   16      - Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
   17      - (Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
   18      - Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.
   19      - Siz de gördünüz değil mi o Lât ve Uzza'yı?
   20      - Ve üçüncü olarak da öteki (put) Menat'ı?
    21      - Size erkek O'na dişi öyle mi?
    22      - Öyle ise bu çok insafsızca bir taksim.
   23      - Onlar hiçbir şey değil, sırf sizin ve babalarınızın taktığınız (boş) isimlerdir.      Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmedi. Onlar yalnız zanna ve nefislerin      sevdasına uyuyorlar. Halbuki onlara Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
   24      - Yoksa her arzu ettiği şey, insanın kendisinin mi (olacak) dir?
    25      - Son da ilk de (ahiret de dünya da) Allah'ındır.
   26      - Göklerde nice melek var ki Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden      önce onların şefaatları hiç bir işe yaramaz.
   27      - Ahirete iman etmeyenler meleklere dişilerin adlarını takıp duruyorlar
   28      - Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise,      şüphesiz hakikat bakımından birşey ifade etmez.
   29      - Onun için bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlerden      yüz çevir.
    30      - İşte onların ilimden erişebilecekleri (son sınır) budur. Şüphesiz, Rabbin,      yolundan sapanı da iyi bilir; O, hidayette olanı da iyi bilir.
   31      - Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Akıbet (sonuçta) kötülük yapanları      yaptıkları ile cezalandıracak, güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandıracaktır.     
   32      - Onlar ki günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı      küçük kusurlar hariç. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir. O, sizi daha topraktan      yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada, sizi      en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten      sakınanı daha iyi bilir.
   33      - Şimdi gördün mü O yüz çevireni?
   34      - Azıcık verip (sonra vermemekte) direneni?
   35      - Gaybın bilgisi kendi yanındadır da, o mu görüyor?
   36      - Yoksa haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde yazılı olanlar?
    37      - Ve çok vefakâr olan İbrahim'in sahifelerindekiler?
   38      - Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.
   39      - Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.
   40      - Ve çalışması da yakında görülecektir.
   41      - Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.
   42      - Ve şüphesiz en son varış, Rabbinedir.
   43      - Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.
   44      - Öldüren de dirilten de O'dur.
   45      - Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O'dur,
   46      - Atıldığı zaman bir nutfeden.
    47      - Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.
    48      - Şüphesiz zengin eden de sermaye veren de O'dur.
    49      - Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi O'dur.
   50      - O, helak etti önce gelen Âd'ı.
   51      - Ve Semûd'u da bırakmadı.
   52      - Önceden de Nuh kavmini (helak etmişti), çünkü onlar zulmetmiş ve azmıştı.
    53      - Altı üstüne getirilmiş şehirleri devirip yıktı.
   54      - Onları neler kapladı neler!
   55      - O halde Rabbinin hangi nimetinden kuşku duyuyorsun.
    56      - Bu da ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
    57      - Yaklaşan yaklaştı.
   58      - Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.
   59      - Şimdi siz bu sözden mi hayret ediyorsunuz?
   60      - Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
    61      - Ve siz mi kafa tutuyorsunuz ey gafiller?
    62      - Haydi Allah için secdeye kapanın ve O'na kulluk edin.

tarantula90129.07.2013 - 22:47
54-KAMER:
    1      - Kıyamet saati yaklaştı, Ay yarıldı.
   2      - Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler.     
   3      - Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır.     
   4      - Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.     
   5      - Bunlar üstün bir hikmettir fakat uyarılar fayda vermiyor.
   6      - Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye      çağırır.
   7      - Gözleri düşkün düşkün (zelil ve hakir) kabirlerinden çıkarlar, sanki yayılan      çekirgeler gibidirler.
   8      - O çağırana koşarak, kâfirler: "Bu çetin bir gündür." derler.
    9      - Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir."      dediler. Ve (Nuh davetten vazgeçmeye) zorlandı.
   10      - Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diyerek yalvardı.     
   11      - Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık.
   12      - Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular takdir edilmiş bir iş      için birleşti.
   13      - Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle (çakılmış gemi) üzerinde taşıdık.     
   14      - Nankörlük edilen (kulumuz)e bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin      önünde akıp gidiyordu.


   15      - Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
   16      - Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (görsünler)
   17      - Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?     
   18      - Âd (kavmi) da yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
   19      - Biz onların üstüne, uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar      gönderdik.
    20      - (O rüzgar) insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
    21      - Nasılmış benim azabım ve uyarım?
   22      - Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?     
   23      - Semûd da o uyarıları yalanladılar.
   24      - "Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık      içine düşmüş oluruz." dediler.
   25      - "Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı, küstahın biridir"      (dediler).
   26      - Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.
   27      - Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun      için sen onları gözet ve sabırlı ol.
   28      - Onlara suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver; her içene düşen miktar,      hazır kılınmıştır.
   29      - Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti.     
   30      - Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu.
   31      - Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı      çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.
   32      - Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?     
   33      - Lût kavmi de uyarıları yalanladı.
   34      - Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız      Lût ailesini seher vakti kurtardık,
    35      - Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.
   36      - (Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku      duydular,
   37      - Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik.      "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).
   38      - Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.
   39      - "Azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).
   40      - Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
    41      - Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.
   42      - Lakin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli      ve kudretli bir yakalayışla yakaladık. Bu kıssalardan hisseye gelince;
   43      - Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için      bir beraet mi var?
   44      - Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz." mu diyorlar?
   45      - Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır.
   46      - Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve      acıdır.
   47      - Muhakkak ki suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
   48      - O gün yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler, "Cehennemin dokunuşunu tadın!"      (denilecek).
   49      - Haberiniz olsun ki, biz her şeyi bir kadere göre yarattık.
   50      - Buyruğumuz yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir.
    51      - Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Öğüt alan yok mudur?
    52      - İşledikleri her şey, kitaplarda mevcuttur.
   53      - Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır.
    54      - Takva sahipleri cennetlerde, nur içindedirler.
   55      - Güçlü padişahın huzurunda doğruluk koltuklarındadırlar.

tarantula90129.07.2013 - 22:47
55-RAHMAN:     
   1      - Rahmân (çok merhametli olan Allah)
   2      - Kurân'ı öğretti.
   3      - İnsanı yarattı.
   4      - Ona beyanı öğretti.
   5      - Güneş de ay da bir hesab iledir.
    6      - Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.
   7      - Göğü yükseltti ve mizanı koydu.
   8      - Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.
    9      -Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.
   10      - (Allah) yeri mahlukat için (aşağıya) koydu.
   11      - Orada meyvalar ve salkımlı hurma ağaçları vardır.
   12      - Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.
   13      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   14      - Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.


    15      - Cinleri de hâlis ateşten yarattı.
   16      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   17      - (O) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.
   18      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   19      - (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.
   20      - Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.
   21      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   22      - İkisinden de inci ve mercan çıkar.
   23      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   24      - Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de onundur.
    25      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
    26      - Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.
   27      - Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (zâtı) baki kalacaktır.
    28      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   29      - Göklerde ve yerde bulunanlar, O'ndan isterler. O, her gün yeni bir iştedir.     
   30      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   31      - Ey insan ve cin! sizin de hesabınızı ele alacağız.
   32      -      Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   33      - Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz      yeterse geçin gidin. Allah'ın verdiği bir güç olmadan geçemezsiniz.
   34      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   35      - Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.
   36      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz
    37      - Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman...
   38-      Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   39      - İşte o gün, ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.
   40      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   41      - Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur.
   42      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   43      - İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.
   44      - Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.
   45      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   46      - Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.
   47      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   48      - İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır.
   49      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   50      - İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.
   51      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   52      - İkisinde de her türlü meyvadan çift çift vardır.
   53      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   54      - Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.     
   55      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   56      - Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan      önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
   57      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   58      - Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.
   59      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
    60      - İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?
   61      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   62      - Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.
   63      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
    64      - (Bu cennetler) yemyeşildirler.
   65      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   66      - İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır.
   67      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
    68      - İkisinde de her türlü meyva, hurma ve nar vardır.
   69      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   70      - İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.
   71      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   72      - Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.     
   73      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   74      - Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
   75      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
    76      - Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.
   77      - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
   78      - Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!

tarantula90129.07.2013 - 22:48
56-VAKİA:
    1      - Olacak vak'a olduğu zaman
   2      - Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur.
   3      - O, alçaltıcıdır, yükselticidir.
   4      - Yer şiddetle sarsıldığı
   5      - Dağlar serpildikçe serpildiği
    6      - Dağılıp toz duman haline geldiği
   7      - Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman
    8      - Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!
    9      - Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!
   10      - Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.
    11      - İşte o yaklaştırılanlar,
   12      - Nimet cennetlerindedirler.
   13      - Çoğu önceki ümmetlerden,
   14      - Birazı da sonrakilerden.


   15      - (Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
   16      - Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.
   17      - Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.
   18      - Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.
   19      - Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.
    20      - Beğendikleri meyvalar,
   21      - Canlarının çektiği kuş etleri,
    22      - İri gözlü hûriler,
   23      - Saklı inciler gibi,
   24      - Yaptıklarına karşılık olarak verilir.
    25      - Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
    26      - Duydukları söz, yalnız "selam", "selam" dır.
    27      - Sağın adamları, nedir o sağın adamları!
   28      - Dalbastı kirazlar,
    29      - Meyva dizili muzlar,
   30      - Uzamış gölgeler,
    31      - Fışkıran sular.
   32      - Pek çok meyva arasında,
   33      - Tükenmeyen ve yasaklanmayan
   34      - Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.
   35      - Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık).
   36      - Onları bâkireler yaptık.
   37      - Hep yaşıt sevgililer,
   38      - Sağın adamları içindir.
   39      - Bir çoğu öncekilerdendir.
   40      - Bir çoğu da sonrakilerdendir.
   41      - Solun adamları, nedir o solcular!
   42      - İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,
   43      - Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.
   44      - Ki ne serindir, ne de faydalı.
   45      - Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.
   46      - Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.
   47      - Ve diyorlardı ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz      mi bir daha diriltileceğiz?"
   48      - "Önceki atalarımızda mı?"
   49      - De ki: "Öncekiler ve sonrakiler"
   50      - "Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
   51      - Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar!
    52      - Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
    53      - Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız.
   54      - Üstüne de kaynar su içeceksiniz.
   55      - Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.
   56      - İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.
   57      - Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi?
   58      - Attığınız meniyi gördünüz mü?
   59      - Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?
   60      - Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.
   61      - Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir      yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz).
   62      - Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?
   63      - Ektiğinizi gördünüz mü?
    64      - Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
   65      - Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz.
   66      - "Doğrusu borç altına girdik."
   67      - "Doğrusu, biz yoksul bırakıldık" (derdiniz).
   68      - İçtiğiniz suya baktınız mı?
   69      - Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
   70      - Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!
   71      - Bir de o çaktığınız ateşi gördünüz mü?
   72      - Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
   73      - Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.
   74      - Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.
   75      - Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.
   76      - Bilirseniz bu büyük bir yemindir.
   77      - O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.
   78      - Korunmuş bir kitaptadır.
   79      - Ona temizlenenlerden başkası el süremez.
    80      - (O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
    81      - Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
    82      - Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?
    83      - Can boğaza dayandığı zaman
   84      - Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.
    85      - Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.
   86      - Eğer cezalandırılmayacak iseniz,
    87      - Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.
   88      - Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise,
   89      - Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
   90      - Eğer O, sağın adamlarından ise,
    91      - "(Ey sağcı), sana sağcılardan selam!"
    92      - Ama yalanlayıcı sapıklardan ise;
   93      - İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.
    94      - Ve cehenneme atılma vardır.
   95      - Kesin gerçek budur işte.
    96      -Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih et.

tarantula90129.07.2013 - 22:48
57-HADİD:     
   1      - Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O, çok güçlüdür,      hüküm ve hikmet sahibidir.
   2      - Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. O, diriltir, öldürür, O, her şeye kadirdir.     
   3      - O ilktir, sondur, zahirdir, bâtındır. O herşeyi bilendir.
   4      - O'dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra arş üzerine istivâ etti      (hükümran oldu). Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir.      Nerede olsanız O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
   5      - Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Bütün işler O'na döndürülecektir.
   6      - Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü gecenin içine sokar. O, göğüslerin      özünü bilir.
   7      - Allah'a ve Resulüne iman edin. Sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği      şeylerden harcayın. Sizden, inanan ve harcayanlar için büyük mükafat vardır.     
   8      - Size ne oldu ki, Resul sizi Rabbinize inanmanız için davet ettiği halde      Allah'a inanmıyorsunuz? Oysa O, sizden kesin söz almıştı. Eğer inanacaksanız.
    9      - Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren      O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
   10      - Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten      Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz.      Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla      beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan      haberdardır.
   11      - Kimdir o, Allah'a güzel bir borç verecek olan ki, Allah da onun verdiğini      kat kat artırsın ve onun için şerefli bir mükafat da versin.
   12      - O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde      ve sağlarında koşuyor. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar      akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir) İşte büyük kurtuluş      budur!
   13      - O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir:      "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!"      denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında      da azap vardır.
   14      - (Münafıklar) onlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler.      (Müminler) de derler ki: "Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz,      gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan)      sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı.


   15      - Bugün artık ne sizden ne de inkar edenlerden fidye kabul edilir, varacağınız      yer ateştir. Size yaraşan odur. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!
   16      - İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalbleri Allah'ın zikrine ve inen      hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine verilmiş, sonra üzerlerinden      uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi      olmasınlar?
   17      - Biliniz ki Allah yer yüzünü ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız      diye size âyetleri açıkladık.
   18      - Şüphesiz sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel      bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır ve onlara şerefli bir mükafat      vardır.
   19      - Allah'a ve peygamberine iman edenler var ya, işte onlar, Rableri yanında      sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükafatları      ve nurları vardır. İnkar edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar      da cehennemin adamlarıdır.
   20      - Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda      övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura      benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı      görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret      ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.     
   21      - Rabbinizden bir mağfirete; Allah'a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış      olup, genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu      Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
   22      - Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur      ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a      göre kolaydır.
   23      - Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle      şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.     
   24      - Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse      Allah, zengindir, övgüye layıktır.
   25      - Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti      yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri      de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu,      Allah'ın dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir.      Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.
   26      - Andolsun, Nuh'u ve İbrahim'i elçi gönderdik, peygamberliği ve kitabı bunların      zürriyetleri arasına koyduk. Onlardan yola gelen de vardı, ama onlardan çoğu      yoldan çıkmışlardı.
    27      - Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu      İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine      bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık.      Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği      gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden      çoğu da yoldan çıkmışlardır.
   28      - Ey inananlar! Allah'tan korkun, O'nun Resulü'ne inanın ki size rahmetinden      iki pay versin, sizin için ışığında yürüyeceğiniz bir nur yaratsın ve sizi      bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir
    29      - Böylece Kitab ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemiyeceklerini      bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah,      büyük lütuf sahibidir.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:48
58-MÜCADELE:     
   1      - Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü      Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah, işitendir,      bilendir.
    2      - İçinizde zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları      ancak kendilerini doğuran kadındır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir laf      söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedici, bağışlayıcıdır.
   3      - Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin,      karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir.      Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
   4      - Buna imkan bulamayan kimse, temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay oruç      tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme),      Allah'a ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah'ın hükümleridir.      Kâfirler için acı bir azap vardır.
   5      - Allah'a ve Resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı      gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler indirmişizdir. Kâfirler için küçük      düşürücü bir azap vardır.
    6      - O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber      verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah      her şeye şahiddir
   7      - Göklerde ve yerde olanları, Allah'ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişinin      gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu      yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa      bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını      haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir.
    8      - Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o menedildikleri şeyi yapmaya      kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice      konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı      bir tarzda selamlıyorlar. Kendi içlerinden de "bu söylediklerimiz yüzünden      Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter.      Oraya gireceklerdir, ne kötü dönüş yeridir orası!
   9      - Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı düşmanlığı ve      Peygamber'e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna      toplanacağınız Allah'tan korkun.
   10      - Gizli konuşmalar şeytandandır. Bu iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan,      Allah'ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah'a      dayanıp güvensinler.
   11      - Ey iman edenler! Size: "Meclislerde yer açın." denilince yer açın ki Allah      da size genişlik versin. Size "Kalkın." denilince de kalkın ki Allah sizden      inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan      haberi olandır.
   12      - Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan      önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet      bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet edendir..
    13      - Gizli (özel) bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı      yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı      verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
    14      - Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin      mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.     


   15      - Allah onlara çetin bir azab hazırlamıştır. Onlar ne kötü işler yapıyorlar!
    16      - Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirdiler. Onlar için küçük      düşürücü bir azab vardır.
   17      - Onların ne malları, ne de evlatları, kendilerinden, Allah'dan hiçbir şey      savamaz. Onlar ateş halkıdır. Orada ebedî kalacaklardır.
   18      - Allah onların hepsini tekrar dirilttiği gün, dünyada size yemin ettikleri      gibi O'na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını,      sanacaklardır. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
   19      - Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur. Onlar,      şeytanın hizbi (partisi)dir. İyi bilin ki şeytanın partisi kaybedecektir.
    20      - Allah'a ve Resulüne düşman olanlar var ya, onlar en alçaklar arasındadırlar.
    21      - Allah: "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz." diye yazmıştır. Şüphesiz      Allah güçlüdür, galipdir.
   22      - Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri,      yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini      görmezsiniz. Onlar o kimselerdir ki Allah kalblerine iman yazmış ve onları      kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere      sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan      razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (dininin yardımcıları)dir. İyi      bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:48
 59-HAŞR:     
   1      - Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir, O üstündür,      hikmet sahibidir.
   2      - Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur.      Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini      Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri      yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi      elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri!      İbret alın.
    3      - Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette, onları dünyada başka      şekilde cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.
    4      - Bunun sebebi şudur: Onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler; Kim Allah'a      karşı gelirse Allah'ın azabı şiddetlidir.
    5      - Hurma ağaçlarından her hangi bir şey kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız      hep Allah'ın izniyle ve O'nun, yoldan çıkanları cezalandırması içindir.
    6      - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine      ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin      üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.
   7      - Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e,      ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden      yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse      onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü      Allah'ın azabı şiddetlidir.
    8      - Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır,      Allah'ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah'a ve Resulüne yardım ederler. İşte      doğru olanlar onlardır.
   9      - Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip      gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç      duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih      ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.     
   10      - Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan      kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz!      Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!"
   11      - Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına "Eğer siz yurdunuzdan      çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye      asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz." dediklerini      görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
    12      - Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş      olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar,      sonra kendilerine de yardım edilmez.
   13      - Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah'ın korkusundan fazladır. Böyledir,      çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
    14      - Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut      duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri      şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır.      Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.


   15      - (Bu yahudilerin durumu) kendilerinden az önce, işlerinin günahını tatmış      olan, ahirette de kendileri için acı bir azab bulunan kimselerin (Bedir'de      cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.
   16      - (Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı şeytanın durumuna benzer      ki insana "İnkâr et." dedi, (insan) inkar edince de: "Ben senden uzağım, ben      âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım!" dedi.
   17      - Nihayet ikisinin sonu, ebedi olarak ateşte oldu. Zalimlerin cezası budur.     
   18      - Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine      baksın. Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
   19      - Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın      onlar, yoldan çıkan kimselerdir.
    20      - Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtularak isteklerine      erişenlerdir.
   21      - Biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan onu baş eğmiş,      parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.     
   22      - O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni      bilendir. O, esirgeyen bağışlayandır.
   23      - O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik      ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip      koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır.      Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
    24      - O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler      O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib      olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.
 

tarantula90129.07.2013 - 22:48
60-MÜMTEHİNE:     
   1      - Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost      edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınızdan      dolayı Resulü ve sizi (yurdunuzdan sürüp) çıkardıkları halde siz onlara sevgi      ulaştırıyorsunuz. Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için      çıktınızsa içinizde onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz      ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan      sapmış olur.
   2      - Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini      ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkar edivermenizi istemektedirler.     
   3      - Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü Allah      aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görendir.
    4      - İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır,      onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan      uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim      aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir." Yalnız İbrahim'in babasına:      "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir      şeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık,      sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır.
    5      - "Rabbimiz! Bizi inkar edenler için bir fitne kılma, (onlara mağlub etme!)      bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegane gâlib ve hikmet sahibi ancak sensin."
   6      - Andolsun, onlarda sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzulayanlara güzel      bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, hamde layık      olandır.
   7      - Olur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasında yakında bir dostluk meydana      getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.     
   8      - Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan      kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah      adalet yapanları sever.
   9      - Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran      ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla      dost olursa işte zalimler onlardır.
   10      - Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları      imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların      inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin.      Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. Onların (kocalarının)      sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz      zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda      tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah'ın      hükmü budur. Aranızda O, hükmeder, Allah bilendir, hikmet sahibidir.
   11      - Eğer eşlerinizden biri, sizden kâfirlere kaçar da siz de savaşta galip durumda      olursanız, eşleri gitmiş olanlara ganimetten, harcadıkları kadar verin. İnandığınız      Allah'a karşı gelmekten sakının.
   12      - Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları,      hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile      ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı      gelmemeleri hususunda sana bey'at ederlerse onların bey'atlarını al ve onlar      için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok merhamet      edendir.
    13      - Ey inananlar, Allah'ın gazab ettiği kimselerle dostluk etmeyin. Kâfirler,      mezarlık halkından nasıl ümidi kesmişse, onlar da ahiretten öyle ümidi kesmişlerdi.     
 

tarantula90129.07.2013 - 22:49
61-SAF:
   1      - Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah'ı tesbih eder. O, üstündür,      hikmet sahibidir.
   2      - Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?
   3      - Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza sebeb olur.
    4      - Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları      sever.
   5      - Bir zaman Musa, kavmine: "Ey kavmim! Benim, Allah'ın size gönderdiği elçisi      olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz?" demişti. Onlar eğrilince,      Allah da kalblerini eğriltti. Allah fasıkları doğru yola iletmez.
   6      - Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları! ben size Allah'ın elçisiyim. benden      önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi      müjdeleyici olarak (geldim)." demişti. Fakat onlara apaçık delillerle gelince      "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler.
   7      - İslâm'a davet olunduğu halde Allah üzerine yalan uydurandan daha zalim kim      olabilir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.
   8      - Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoş görmese      de Allah nurunu tamamlayacaktır.
    9      - O, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler istemese de onu,      bütün dinlerin üstüne çıkarsın.
   10      - Ey İman edenler! Sizi acı bir azabdan kurtaracak ticareti size göstereyim      mi?
   11      - Allah'a ve Resulüne inanırsınız, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda      savaşırsınız. Eğer bilirseniz sizin için en iyisi budur.
   12      - (Eğer böyle yaparsanız Allah) sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından      ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte büyük      kurtuluş budur.
   13      - Seveceğiniz bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih.. Müminleri      müjdele.
   14      - Ey inananlar, Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa da havarilere:      "Allah'a (giden yolda) benim yardımcılarım kimdir?" demişti. Havariler: "Allah      (yolun)un yardımcıları biziz." dediler. İsrail oğullarından bir zümre inandı,      bir zümre inkar etti. Biz de inananları, düşmanlarına karşı destekledik, onlar      üstün geldiler.


 

Etiket:

Bu bilgi size yardimci oldu mu?

EvetHayır
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
(Ortalama: 5 üzerinden 1.7 - 3 Oy)
3