Konya adını geç Bizans döneminde, Türklerin Iconium 'dan Türkçeleştirmesi sonucu almış ve küçük deyiş farklarıyla günümüze kadar gelmiştir.Konya 'nın ticari ve askeri güzergahların kesiştiği bir noktada olması, pek çok kez yakılıp yıkılmasına neden olmuştur. Ancak bu sırada pek çok medeniyete de evsahipliği yapması tarihte bir kültür merkezi olarak anılmasına yol açmıştır. Tarih öncesi çağlara, Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, İskender, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı uygarlıklarına beşiklik etmiştir. Bu dönemlere ait çeşitli tarihi eserler Konya ve çevresinde görülebilir.
Konya 'nın Türklerle tanışması Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında olmuştur. 1069 yılında Türkler Konya 'ya gelmişler ancak asıl olarak 1071 yılından sonra fethedilmiştir. İznik Haçlılar 'ın eline geçince 1197 'de Konya Selçuklu payitahtı olmuştur. Anadolu Selçukluları devrinde diğer beyliklerle Bizans kontrol altına alınmış ve Konya 'ya ulaşan yollara konaklama ve karakol görevi gören Ribatlar yapılmıştır. Alaeddin Keykubat zamanında Konya ilim ve sanat merkezi haline gelmiştir. Yapılan pekçok saray, cami ve han yanında; Mevlana 'nın Konya 'ya gelmesi ve burada yerleşerek bir simgesi haline gelmesi de bu döneme rastlar.
Anadolu 'nun Moğol işgaline uğramasından sonra Anadolu Selçuklularına bağlı beyler kendi beyliklerini kurmuşlardır. Bu beyliklerden birisi olan Karamanoğulları 1277 yılında Konya 'yı almışlardır. Moğollarla pek çok savaşlar yapan Karamanoğulları 1327 'de kesin olarak Konya 'ya yerleşmişlerdir. 1369 'da Yıldırım Beyazıt, 1414 'de Çelebi Mehmet Konya 'yı almış; ancak Osmanlı orduları çekildikten sonra Karamanoğulları şehri yeniden almışlardır. 1435 'ten sonra Sultan II.Murad Han Konya 'yı zaptetmiştir. Ancak Fatih Sultan Mehmet Han 'ın Konya 'yı ele geçirmesinden sonra Osmanlı hakimiyeti tamamen sağlanabilmiştir.
Konya Osmanlı İmparatorluğunun doğu ve güney seferlerinde Ordunun dinlenme ve hazırlık yeri olarak kullanılmıştır. Yavuz Sultan Selim Han 3 kez Konya 'ya uğramış ve bu ziyaretlerinde Mevlana dergahı tamir edilmiş, şehre içme suyu getirilmiş, nüfus ve arazi sayımı yapılmıştır.
Osmanlı zamanında önemini koruyan Konya, Şehzadelerin Valilik yaptığı bir Osmanlı Eyaleti olmuştur. 1648 yılında Evliya Çelebi Konya 'ya gelmiş ve Seyahatnamesinde geniş bir şekilde bahsetmiştir :
"Konya; Batı sonundaki iki çatal dağların doğu eteğine yakın düz yerde, akarsulu, bağlı ve bahçeli bir şehirdir. Mamur suru vardır. Cenup tarafından ol dağların eteğinde Meram nam bahçeleri ve Mesiresi olup dağları şehre ve Merama , Nehirlere akar. Mezraları ve şehir bostanlarını suladıktan sonra şehrin ova tarafına bu suların ayağı inip bir göl olur. (Aslım Sazlığı) Bu göl dağları ihata eder ve bunun kalesini de Sultan Kılıçarslanı Selçuki taştan yapmıştır. Dar-ül Mülk-ü ve Taht-ı idi. Kendi sarayında bir büyük ıvan vardır. Sonra suru harabe yüz tutunca Sultan Alaedden-i Keykubad-i Selçuk-i ve ümarası tecdid edip taş ile handeğin dibinden yaptılar.Handeği yirmi, dıvarının yüksekliği 30 ziradır.(Arşın) Bu surun 12 kapısı olup herbirinin büyük kası şeklinde kuleleri vardır. Bunda imareti aliye bina ettiler. Suyu dağdan gelir. Anın için sur kapısında bir kubbe-i azime vardır. Hariçte üçyüz kadar lüle ab-ı cari olur. şehre münkasimdir. Turabının mahsülü penbe vesair hububat ve meyvalardır. Kamer-ed-din-i demekle maarif bir kayısı olur. Gayet latiftir. şehrin havası mutedildir. Ekseri bağları dağ tarafındadır. Bunda bir çeşit gök çiçek olur ki ona Debbağ Çiçeği derler. Tohumunu her sene sair mezruaf gibi ekip biçerler. Ve bununla debbağlar gök renkte gön ve sahtiyan yaparlar. Ve Rum şehirlerine ve Frengistana ihraç ederler. .... 792 Tarihinde Yıldırım Beyazıt Han Konya Kalesini fethetmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Tahriri üzre şimdi Karaman Eyaleti adı ile müstakil bir eyalet olup paşa makamıdır. Yedi sancağı vardır. Konya'nın mezhepleri hep hanefidir. Camilerin en eskisi içkaledeki Sultan Alaeddin Camidir. Bu içkale yüksek bir yerde olup mükellef ve mükemmel cephanesi ve topları vardır. Bu kalenin doğu ve şimal tarafları sahra ile bir gölceğizdir. Camiyi Sultan Süleyman iki minareli ve geniş haremlidir. Mescidleri çoktur. Medreselerinin en meşhuru Nalıncı Medresesidir. II.Darülkurra 3 Dar-ül Hadisi, 170 Sıbyan Mektebi, 40 Tekkesi vardır. çeşmesi çoktur. 300 'ü geçen sebilleri 11 Dar-ül Ziyafesi, 300 kadar bağlı bahçeli sulu suvatlı büyük saraylar vardır ki paşa sarayı pek meşhurdur. 26 Bekar Hanı, bir Bedesten, 1.900 dükkanı vardır. Konya �nın helvacı, berber civanları, külahçıları, terzileri ve kuyumcuları meşhurdur. 20 kadar hazik doktorları vardır. Ahalisi hep Türk 'dür. 9.000 kadar bağ ve bahçesi vardır. Güzel sesli kuşlarının ötüşleri insana taze hayat verir. Konyalılar ehl ve iyalleri ile sekiz ay Meram 'da oturup zevk-ü sefa ederek felekten gam alır."
1867 'de büyük bir yangın, 1873 'de kıtlık tehlikesiyle karşılaşılmıştır. Konya 'da ilk gazete 1869 yılında çıkarılmıştır. 1889 'da İdadiye, 1901 'de Mekteb-i Sanayi, 1908 'de Hukuk Fakültesi açılmıştır. 1898 'de demiryoluna kavuşmuştur.
1920 'de Delibaş ayaklanmasıyla karşılaşılmış, bu ayaklanma bastırıldıktan sonra Konya, Milli Mücadeledeki yerini almıştır.
1831 yılında yapılan nüfus sayımında Konya nüfusu 12.457 olarak tesbit edilmiştir. O tarihte 5.162 ev 123 mahalle vardır. 1935 yılında yapılan genel nüfus sayımında Konya 'da 26.991 erkek 25.102 kadın olmak üzere 52.093 nüfus vardır. 1831 sayımına göre 104 sene içinde şehrin nüfusunda 37.636 gibi mühim bir artış görülmektedir. Nüfus 1940 'da 56.465, 1945 'de 58.457, 1950 'de 64.336, 1956 'da 92.236, 1960 'da 122.704 'dür. Mahalle sayısı 170 olmuştur. Son genel nüfus sayımında Konya 'nın nüfusu 1.937.814 olarak tesbit edilmiştir.
Coğrafi Durum
Konya, 38.257 kilometrekareyle Türkiye 'nin yüzölçümü bakımından en büyük ilidir. Eski bir göl yatağında kurulmuştur. Şehir merkezi etrafında, Loras (2.010 m) ve Erenler (2.319 m) başta olmak üzere yüksek sayılabilecek dağlar dışında yüzlerce km büyüklükteki ovalarda herhangibir yükseltiye rastlanmaz. Ancak ilin güney kesimi Toros Dağları, güneybatısı ise Sultan Dağları ile çevrilidir. Yine güneyinde volkanik dağlar ve krater göllerine rastlanır. Aydos Dağı da (3.430 m) ilin güneyinde olup en yüksek dağıdır. Ülkemizin tahıl ambarı durumunda olan düzlükler; Konya Ovası, Cihanbeyli Yaylası ve Obruk Yaylasından oluşmaktadır. Konya Ovası 'nın en çukur yeri Aslım mevkii (975 m), en yüksek yeri de Alaeddin Tepesidir (1080 m).
Tuz Gölü, Akşehir Gölü, Beyşehir Gölü ve Suğla Gölü il sınırları içindedir. Sulama amacıyla Cumhuriyet döneminde May, Apa, Altınapa barajları yapılmıştır. Yarıkurak bir iklime sahiptir. Karapınar ve Ereğli , Türkiye 'nin en az yağış alan yerleridir.
Dağlık kesimlerinde ormanlık alanlar mevcuttur. Düzlükler ise bozkırlar şeklindedir.
Şehir merkezine 8 km. uzaklıkta Meram adı verilen mesire yeri bulunmakta olup suyu, yeşilliği ve bağları ile dikkati çeker.
Tarihi ve Doğal Güzellikler
Meram
Altınapa Barajından gelen Meram Deresi etrafındaki çamlıklar, çay bahçeleri, piknik alanları ve dinlenme tesislerinden oluşan bir mesire yeridir. Yazın en sıcak günlerindeki serin, esintili ve çam kokulu havası, akarsuyu, gül bahçeleri ve ormanlık alanlarıyla yerli ve yabancı misafirlerin dinlenme yeri olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde : " Peçevi şehrinin Baruthane Mesiresi, Kırım'ın Sudak Bağı, İstanbul'un 75'ten fazla bahçe ve gülistanları, Tebriz'in Şahcihan Bağı, bu Konya'nın Meram Mesiresinin yanında bir çemenzar bile değildir." Meram 'da Selçuklu ve Karamanoğulları dönemine ait köprü, hamam, camii ve Tavusbaba Türbesi de bulunmaktadır.
Alaaddin Tepesi
Dümdüz bir arazide kurulu olan Konya 'nın tam ortasında bulunan yığma bir tepedir. Tamamen yeşillik ve ağaçlık bir alan olup pekçok çay bahçesi ve dinlenme parkı mevcuttur. Ayrıca tarihi Alaaddin Camii ve Selçuklu Köşkü kalıntısı bu tepe üzerindedir.
Çayırbağı
Konya 'nın güneybatısında, 20 km. uzaklıkta yeralan; bir tatlısu kaynağının da bulunduğu piknik alanıdır.
Hatıp
Çayırbağı ile aynı güzergahta bulunan kayalıklar ve mağaralarla suyun buluştuğu bir piknik alanıdır.
Sille Barajı
Şehir merkezine 8 km uzaklıkta bulunan bir baraj gölüdür. Meşhur bir mesire yeri olan Damlakayası burada bulunmaktadır.
Altınapa Barajı
Konya 'nın batısında bulunan ve kullanma suyunu karşılayan baraj gölüdür. Çevredeki derelerden gelen sularla beslenir. Etrafındaki yeşillik alanlar güzel bir mesire yeri oluşturur.
Kızılören
Konya 'nın batısında bulunan orman içi dinlenme tesisidir. Çamlıkları ve temiz havası ile dikkati çeker.
Beyşehir Gölü
Beyşehir ilçesinde bulunan göl ülkemizin 3. büyük gölüdür. Etrafında bulunan dağlık ve ormanlık alanlarla göl içindeki adacıklar görülmeye değerdir.
Hadim Yerköprü Şelalesi
Göksu ırmağının Hadim ilçesi Yerköprü mevkiinde oluşturduğu doğal bir güzelliktir.
Müzeler
Atatürk Evi
1912 yılında yapılmıştır. Atatürk 'ün Konya 'yı ziyareti sırasında kalması için tahsis edilerek 1928 yılında Konya 'lılar tarafından kendisine hediye edilmiştir. Atatürk 'e ait çeşitli eşyalar, kıyafetler, fotoğraf ve belgeler sergilenmektedir.
Koyunoğlu Müzesi
Tabiat tarihi, Anadolu medeniyetleri, sanat galerisi, etnoğrafya, halı, kilim bölümlerinden oluşmaktadır. Sikkeler, seramikler, silahlar, Konya el işlemeleri, halı, kilim ve yazma eserler sergilenmektedir. 20.000 ciltlik bir kütüphanesi bulunmaktadır.
Etnoğrafya Müzesi
Konya kıyafetleri ve el işlemelerinin, silahlar ve sikkelerin teşhir edildiği bir müzedir.
Arkeoloji Müzesi
Neolitik-erken bronz, Hitit, Frig, Grek, Roma ve Bizans devrine ait eserler bulunmaktadır. Konya ve çevresinde yapılan kazılardan çıkarılan tarihi eserler burada sergilenmektedir.
Medreseler
İnceminare Medresesi
Şehir merkezindedir. Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1263 yılında Mimar Abdullah oğlu Kaluk 'a yaptırılmıştır. İki şerefeli minaresi ve mescidi yıldırım düşmesi sonucu yıkılmıştır. Taç kapısındaki taş işçiliği ve minaresindeki çinileriyle göz doldurur.
Karatay Medresesi
Şehir merkezindedir. Emir Celaleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılmıştır. Taç kapısındaki mermer işçiliği ve kubbe içini süsleyen Selçuklu çinileriyle ünlüdür. Çini eserler müzesi olarak hizmet etmektedir.
Sırçalı Medrese
Şehir merkezindedir. Açık avlulu medrese tipine güzel bir örnektir. Mimar Tuslu Osman oğlu Mehmet tarafından 1242 yılında yaptırılmıştır.
Camii ve Türbeler
Sahipata Camii ve Külliyesi
Selçuklu veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1258-1283 tarihleri arasında yaptırılmıştır.
İplikçi Camii
Şehir merkezindedir. Şemseddin Altınoba tarafından 1201 yılında yaptırılmış, 1332 yılına kadar da yenileme ve genişletme çalışmaları devam etmiştir.
Şerafettin Camii
XIII. yüzyılda Şeyh Şerafettin tarafından yaptırılmıştır. 1444 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından onarılmıştır. 1636 yılında Mehmet Çavuşoğlu Memi Bey tarafından yıktırılarak yerine bugünkü camii yaptırılmıştır.
Selimiye Camii
İnşaatına Sultan II. Selim 'in Şehzadeliği zamanında başlanmış olup 1567 yılında tamamlanmıştır. Klasik Osmanlı mimarisi tarzındadır.
Aziziye Camii
1676 yılında Şeyh Ahmet tarafından yaptırılan camii 1867 yılında yanmış ve Sultan Abdülaziz 'in annesi Pertevnihal Sultan adına 1874 yılında yeniden inşa edilmiştir. Barok üslubunda yapılmıştır.
Alaaddin Camii
Alaaddin tepesi üzerindeki cami, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Düz olan çatısını 41 adet mermer sütun taşır. Minberi abanoz ağacından, çivi kullanılmadan geçmeli şekilde yapılmıştır. Sultanlar Türbesi, Camii içerisindedir.
Şems Türbesi
Mevlana 'nın en yakın dostu olan Şems-i Tebrizi 'nin adına yaptırılmıştır.
Nasreddin Hoca Türbesi
Türk mizahının halk kahramanlarından Nasreddin Hoca 'nın adına yaptırılmıştır. Nasreddin
Hoca 'nın mizah uslubuna uygun olarak, duvar ya da çitle çevrili olmadığı halde kilitli bir kapısı bulunmaktadır.
Kervansaray ve Saraylar
Zazadin Hanı
1236 yılında Selçuklular tarafından yaptırılan kervansaray yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden meydana gelen avlulu tipte yapılmıştır.
Horozlu Han
1248 yılında yapılmıştır. Konya-Ankara karayolunun 8. km. 'sindedir. Avlusuz tipte, kışlık bir kervansaraydır.
Kızılviran Hanı
Konya-Beyşehir yolunun 44. km. 'sindedir. Kışlık ve yazlık olmak üzere iki tipte yapılmıştır.
Kubad-Abad Sarayı
Beyşehir gölü kıyısında yeralmaktadır. Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan yazlık saray ve köşklerden oluşmaktadır.
Hüyük ve Kalıntılar
Selçuklu Köşkü
Alaaddin Tepesi 'ni çeviren iç kalenin kuzeyindedir. II. Kılıçarslan 'a ait olduğu sanılmaktadır. Zamanla tahrip olan ve yıkılan köşkün bugün için sadece bir duvarı bulunmakta olup, beton bir şemsiyeyle doğa şartlarından korunmaktadır.
İvriz
Ereğli ilçesindeki İvriz yöresinde bulunan geç Hitit dönemine ait tarihi eserlerden oluşmaktadır. Burada bulunan doğal kaya üzerine yapılmış kabartmasıyla meşhurdur.
Çatalhüyük
Neolitik çağa ait kalıntıların bulunduğu hüyük, ilk çağ Anadolu tarihinin aydınlatılması bakımından da büyük önem taşımaktadır
İLÇELER:
Konya ilinin ilçeleri; Karatay, Meram, Selçuklu, Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hadım, Kulu, Sarayönü, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhöyük ve Yunak'tır.
Akşehir: İl merkezinin 132 km. batısındadır.Türk ulusunun geleneksel hazır cevaplılığını güldürüleriyle yansıtan Nasreddin Hoca Türbesi'nin bulunduğu, ilçede Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi, Garp Cephesi Müzesi, Taş Camii, Hıdırlık mesire yeri, Kilise, Akşehir gölü turistik yerlerindendir. Her yıl 5-10 Temmuz tarihleri arasında Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri yapılmaktadır.
Beyşehir: İl merkezinin 92 km. batısındadır. İlçe turizmine canlılık kazandıran Beyşehir Gölü bir milli park hüviyetindedir. Göl üzerinde 30'a yakın ada, 13 çeşit balık vardır. Eşrefoğlu Camii ve Türbesi, Taş Medrese, Çifte Hamam, Bedesten, Kubadabat Köşkü kalıntısı ve Beyşehir Köprüsü önemli tarihi ve turistik yerleridir. Ayrıca Eflatun Pınar ve Fasıllar Anıtı dünyaca tanınan yerleridir. Doğal güzellikleri ile ünlü ilçede Yaka Manastır, göl içerisindeki Hacı Akif Adası, dikit sarkıtları ile dolu mağaraları ilgi çekicidir.
Bozkır: İl merkezinin 119 km. güneyindedir. Zengibar Kale Kalıntısı, Kaya Mezarları, Selçuklu Devri Köprü, Osmanlı devri Bozkır Camii, Akçapınar Çamlığı, Sarıot Yaylası ve Söğütlü Pınar önemli tarihi ve doğal güzellikleridir.
Cihanbeyli: İl merkezinin 97 km. kuzeyindedir. Her türlü otomobil sporlarının yapılabileceği ve akşam güneşinin ayrı bir güzellik sergilediği Tuz Gölü ve peri bacaları oluşumları ile ilgi çekicidir.
Çumra: İl merkezinin 48 km. güneydoğusundadır. Zengin höyük varlığı ve sit alanları ile ilgi çekicidir.İlçede bulunan Çatalhöyük'ün tarihi M.Ö. 7000'e kadar uzanmaktadır. İlk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Anadolu'da ilk yerleşik hayata başlandığını gösteren Neolitik devri iskan yerlerinden birisidir. Kazılarda bulunan çok sayıda eser, Konya Arkeoloji ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde teşhir edilmektedir.
Doğanhisar: İl merkezinin 122 km. batısındadır. Yayla ve dağ turizmine yönelik yöreleriyle tanınan ilçe, Yunus Emre ve Taptuk Emre Mezarı, camiileri, tarihi kalıntılar ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir yöredir.
Ereğli: İl merkezinin 145 km. doğusundadır. Ulu Camii ve Rüstem Paşa Kervansarayı önemli tarihi eserlerindendir. Akhüyük kükürtlü suyu, traverten oluşumları ile ilgi çekicidir.
Hadım: İl merkezinin 120 km. güneyindedir. İlçeye adını veren Hz. Hadimi Türbesi, bir doğa harikası kalıntılar, kaya mezarları, mağaraları ve yaylalarıyla turizme yönelik bir ilçemizdir.
Halkapınar: İl merkezinin 168 km. doğusundadır. Ivriz Kaya kabartması, dünyadaki ilk tarım anıtıdır. Ivriz Çayı dağ turizmine yönelik alanları ile ilgi çekicidir.
Ilgın: İl merkezinin 87 km. kuzey batısındadır. Sağlık turizmine yönelik Roma devrinden kalan kaplıca ve içmelerin bulunduğu ilçede, tarihi camiiler ve bedesten vardır.
Kadınhanı: İl merkezinin 60 kuzeybatısındadır. İlçeye adını veren Raziye Sultan Han ve camiiler bulunmaktadır. Ayrıca mağaraları, Kestel Kalesi ve astım hastalarına iyi geldiği bilinen Kestel Ormanları ve şifalı içme suyu ile ünlüdür.
Karapınar: İl merkezinin 96 km. doğusundadır. Selimiye Külliyesi, doğa harikası olan Meke Krater Gölü ve gölde yaşayan Meke Kuşları, Acı Göl, antik bir şehir kalıntısını içeren Çıralı Göl, Meyil Gölü önemli yerlerdir.
Seydişehir: İl merkezinin 134 km güneybatısındadır. Seyyid Harun Veli Türbe ve Camiisi, mağaraları, tarihi kalıntıları ve yayla turizmine yönelik alanları ile ünlü ilçemizdir.
NASIL GİDİLİR?
Karayolu: Konya'dan Türkiye'nin her yerine karayolu ile ulaşım mümkündür. Şehir merkezinden 15 km uzaklıktaki otogara dolmuş, tramvay ve taksi ile ulaşılabilir.
Otogar Tel: (+90-332) 461 20 31 - 512 40 20
Demiryolu: Şehiriçi minibüsleriyle ilin her yerinden gara ulaşım sağlanmaktadır.
İstasyon Tel: (+90-332) 322 36 70
Havayolu: Her gün karşılıklı Konya-İstanbul, İstanbul-Konya seferleri yapılmaktadır. Şehir merkezinden Havaalanına THY servisleri ile ve taksi ile ulaşılabilir.
Havalimanı Tel: (+90-332) 239 13 40
GEZİLECEK YERLER
Müzeler ve Örenyerleri
Müzeler
Mevlana Müzesi
Adres: Mevlana Mah. - Konya
Tel: (332) 351 12 15
Arkeoloji Müzesi
Adres: Larende Cad. - Konya
Tel: (332) 351 32 07
Çini Eserler Müzesi
Adres: Alaattin Meydanı - Konya
Tel: (332) 351 19 14
Mezar Anıtları Müzesi
Adres: Gazi Alemşah Mah. Sırçalı Cad. - Konya
Tel: (332) 352 80 22
Taş ve Ahşap Eserler Müzesi
Adres: Alaattin Meydanı - Konya
Tel: (332) 351 32 04
Etnografya Müzesi
Adres: Larende Cad. - Konya
Tel: (332) 351 89 58
Akşehir Müzesi
Adres: Dr. Aziz Perkun Cad. No: 94 Akşehir-Konya
Tel: (332) 813 15 68
Ereğli Müzesi
Adres: Bulvar Cad. No: 16 Ereğli - Konya
Tel: (332) 713 45 92
Atatürk Müzesi
Büyük Şehir Belediyesi A.R. İzzet Koyunoğlu Müzesi Detaylı Bilgi
Ereğli Müzesi
İvris Kaya Anıtı - Aydın Kente / Halkapınar
Karatay Müzesi (Medresesi): Emir Celaleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılmış. Selçuklu medresesidir. Selçuklu ve Osmanlı dönemi çini eserler sergilenmektedir.
Müze Tel : (+90-332) 351 89 58/149
Ziyaretçi Saatleri: 8.30-17.00
Ziyarete Açık Günlerazartesi hariç her gün
İnce Minare Müzesi Medresesi) Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından 1254 yılında yapılmıştır. Beylik ve Selçuklu dönemi taş ve ahşap eserler sergilenmektedir.
Sırçalı Mezar Anıtlar Müzesi: 1242 yılında kurulmuştur. Sanat yönünden çok zengin Selçuklu Beylikler ve Osmanlı devirlerine ait mezar taşları bulunmaktadır.
Müze Tel : (+90-332) 350 40 31
Ziyarete Açık Günler : Pazartesi günü hariç her gün
Koyunoğlu Müzesi: Konya'nın köklü ailelerinden İzzet Koyunluoğlu, Topraklık Mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlerle özel bir müze ve kitaplık kurmuştur. Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplık Konya Belediyesine bağışlanmıştır. Müzede arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir.
Müze Tel: (+90-332) 351 18 57
Ziyaret Saatleri: Her gün açık
Akşehir Arkeoloji Müzesi: Hitit, Frig, Lidya, Roma ve Bizans dönemi eserleri teşhir edilmektedir.
Müze Tel: (+90-332) 813 15 68
Ziyarete Açık günler: Pazartesi hariç her gün
Akşehir Atatürk Müzesi: İstiklal savaşı sırasında Garp cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günlü özelliklerini koruyarak bugün hizmet vermektedir.
Müze Tel: (+90-332) 813 15 68
Ziyarete Açık saatler: Mesai saatleri dışında
Ziyarete Açık Günlerazartesi Hariç Hergün
Örenyerleri
Konya Etnografya Müzesi
Çatalhöyük - Küçük Köy Çumra
Bolat Örenyeri - Hadim / Bolat Köyü
Karahöyük - Meram / Harmancık Mah. Kubadabat - Beyşehir - Gülkaya
Ayaelena Kilisesi - Selçuklu - Sille Mah.
Çatalhöyük: Konya'ya 60 km uzaklıktadır. Arkeolojik kazılar devam etmektedir. En erken yerleşim katı M.Ö.5500 yıllarına tarihlenmektedir. İnsanlık tarihinde ilk yerleşme, ilk ev mimarisi, ilk kutsal yapı Çatalhöyük'te olmuştur. Yapılarda kullanılan malzeme ker***, ağaç ve kamıştır. Bulunan bazı eserler Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmektedir.
Kilistra Antik Kenti: Konya'nın güney batısında 55 km. mesafededir. Kral yolu üzerinde bulunan ve İsa'nın havarilerinden Saint Paul'ün ilk vaaz verdiği yerlerdendir. Arkeolojik kazıları devam eden bölgede Hac Plank Şapel, Sümbül Kilise, Çiftli Sırahane, Büyük Su sarnıcı gibi yerler ortaya çıkarılmıştır.
Sille Aya-Elana Kilisesi: Sille şehir merkezine 8 km. mesafede bir yerleşim yeridir. M.S. 327 senesinde Bizans İmparatoru Constantin'in Annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış ve ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, burada bir mabet yaptırmaya karar vermiştir. Kilisenin vaaz kürsüsü ve duvarlardaki renkli figürler birer sanat şaheseridir.
Konya Mevlana Müzesi...
Hz. Mevlana'nın yaşarken dergah olarak kullandığı ve 1926 yılında Atatürk tarafından müzeye çevrilen Mevlana Müzesi sadece Hz. Mevlana'nın türbesinin bulunmasıyla değil, içinde barındırdığı ilginç özellikleriyle de insanların ilgisini çekiyor.
Bugün müze olarak kullanılan Mevlana Dergahı'nın yeri, Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi iken bahçe, Sultan Alaeddin Keykubad tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmişti. Hz.Mevlana, 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlana'nın oğlu Sultan Veled, Mevlana'nın mezarı üzerine türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiş, "Kubbe-i Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen türbe 8 kalın sütun üzerine 130 Bin Selçuki dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin'e yaptırılmıştı. Mevlevi Dergahı ve Türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atika Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başladı, 1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlana Müzesi" olarak değiştirildi.
MÜZENİN BİLİNMEYEN ÖZELLİKLERİ
Mevlana Müzesi gerek mimarisinde gerekse müze içinde bulunan ilginç tarihi eserler ile gizemini hala saklıyor. Özellikle mimarisinde ve dergah içindeki eserlerin yapım malzemelerinin o günün özelliklerine göre oldukça ileri bir safhada olması dikkat çekiyor. Binanın inşası sırasında inşaa malzemesinin içine hem yapı sağlam olsun hem de karıncalar içeri girmesin diye inşaat ustaları tarafından yumurta akı katıldı. Bu sayede duvarlara çivi bile çakarken zorlanacak kadar sağlam bir yapı elde edilirken karınca ve böceklerin dergah içine girmesi engellendi. Ayrıca müze içinde yapılan özel bir düzenek ile mum isleri ve insanların ağzından çıkan su buharı bir yerde toplanarak yapıya ve müze içindeki eserlere nemden dolayı zarar gelmesi engellendi.
Müzede şu an sergilenen ve zamanında Mevleviler tarafından kullanılan el yazması Kur'an-ı Kerim'ler, hem nemden etkilenmesin hem de güveler yemesin diye mum isi ile yazıldı. Bu sayede 11. Yüzyıldan bu yana dergahtaki birçok Kur'an-ı Kerim bugün bile hala bozulmadan durabiliyor. Ayrıca müze içine örümceklerin girmemesi ve yuva yapmaması için müzenin muhtelif yerlerine devekuşu yumurtaları asıldı. Bu yumurtalar sayesinde müzenin içine hiç bir koşulda örümcek giremiyor.
ZAMANININ ÖTESİNDE BİLİM MALZEMELERİ
Hz. Mevlana zamanında Mevlevilerin musiki ile ilgilendikleri tarihi belgelerde belirtiliyor. Müze içinde yer alan bir bölümde Mevlevilerin o zamanlar musiki yapmak için kullandıkları müzik aletleri sergileniyor. Bu aletler içinde bulunan keman ise özellikle dikkat çekiyor. Dünyadaki tek 8 telli keman olan bu kemanın Türk Musikisinde bulunan bütün makamların rahatlıkla çalınabildiği nadir kemanlardan olduğu belirtiliyor. Ayrıca Galileo'nun "Dünya Yuvarlaktır" diye ortaya attığı tezi nedeni ile Engizisyon mahkemesinde yargılanıp işkence gördüğü ve asıldığı o yıllarda dergahta eğitim gören Mevlevilere dünyanın yuvarlak olduğu gerçeği hazırlanan küçük dünya küresi ile uygulamalı olarak anlatılıyordu. Müzede bulunan seccadelerde ise Pablo Picasso'nun fikir babalığını yaptığı iddia edilen soyut resim örneklerinden Picasso'dan yüzyıllar önce bulunması ise dikkat çekici özelliklerden birisi.
Hz. Mevlana, 17 Aralık 1273 yılında vefat edince türbesi Dergahın içine yaptırıldı ancak Mevlana'nın asıl mezarı sandukasının aşağısında yer alıyor. Yaptırıldığı yıldan beri Mevleviler dahil kimsenin girmediği bu mezara rivayete göre sadece bir kişi girebildi.
Mevlana'nın türbesini ziyaret ettiğinde dergahta bulunanlara mezara girmek istediğini söyleyen ve bütün ısrarlarına rağmen mezara girmesine izin verilmeyen Sultan 4. Murat bunun üzerine elindeki tespihi, ağzı açık olan mezar yerinin içine atmış ve tespihini düşürdüğünü ve birinin gidip almasını istemiş. 7 yaşındaki bir çocuk mezara indirilerek tespih aldırılmış. Mezar yerine girip çıkan çocuğun dilinin tutulduğu ve o günden sonra bir daha konuşamadığı rivayet ediliyor. O günden sonra mezar yerinin üzeri betonla kapatılıp üzeri kurşunla kapatıldığı ve kimsenin mezara girmediği ifade ediliyor.
Konya, M.Ö. 7000'li yıllardan itibaren çeşitli medeniyetlere sahne olmuş, tarihi açıdan önemli bir merkezdir.
Hititler, Lidyalılar, Persler, Selevkoslar ve Romalıların hakimiyetinde bulunan Konya, 7'inci yüzyılın başlarında Sasaniler, ortalarında da Emeviler tarafından işgal edilmiş olup, 10'uncu yüzyıla kadar Bizans eyaleti olarak varlığını sürdürmüştür.
1071 yılında, Malazgirt savaşından sonra Anadolu'nun kapıları Türklere açılmış ve Büyük Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Sultan Süleyman Şah tarafından da Konya fethedilmiştir.
1074 yılında kurulan ve başkenti İznik olan Anadolu Selçuklu Devleti 1'inci Haçlı Seferi sonunda İznik'i kaybedince, Başkent Konya'ya taşınmıştır. Başkent olduktan sonra günden güne gelişen ve pek çok mimari eserle süslenen kent, kısa zamanda Anadolu'nun en gelişmiş şehirlerinden biri haline gelmiştir.
1097 yılından 1308 yılına kadar 211 yıl boyunca, Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliği altında kalan Konya, Selçuklu Devletinin yıkılışını takiben Karamanoğulları Beyliğinin hakimiyeti altına girmiştir.
1465 yılında Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından Karamanoğulları Beyliği ortadan kaldırılmış ve Konya Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine alınmıştır.
Fatih Sultan Mehmet, 1470 yılında 4'üncü Eyalet olarak Karaman eyaletini kurmuş, merkezini de Konya şehri yapmıştır. 17'inci yüzyılda Karaman eyaletinin sınırları genişlemiş, Tanzimat döneminde de ismi değişerek Konya Eyaleti adını almıştır. Konya şehrinin nüfusu o tarihlerde 1.825 olup, Türkiye'nin 11'inci ve dünyanın da 69'uncu büyük şehriydi.
İstiklal Savaşı yıllarında da Konya üzerine düşen görevi yapmış, Batı Cephesi Karargahı Akşehir'de kurulmuştur.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra, Konya İtalyanlar tarafından işgal edilmiş ise de, 20 Mart 1920 tarihinde işgalden tamamen kurtarılmıştır.
Konyanın Tarihçesi...
Konya, M.Ö. 7000'li yıllardan itibaren çeşitli medeniyetlere sahne olmuş, tarihi açıdan önemli bir merkezdir.
Hititler, Lidyalılar, Persler, Selevkoslar ve Romalıların hakimiyetinde bulunan Konya, 7'inci yüzyılın başlarında Sasaniler, ortalarında da Emeviler tarafından işgal edilmiş olup, 10'uncu yüzyıla kadar Bizans eyaleti olarak varlığını sürdürmüştür.
1071 yılında, Malazgirt savaşından sonra Anadolu'nun kapıları Türklere açılmış ve Büyük Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Sultan Süleyman Şah tarafından da Konya fethedilmiştir.
1074 yılında kurulan ve başkenti İznik olan Anadolu Selçuklu Devleti 1'inci Haçlı Seferi sonunda İznik'i kaybedince, Başkent Konya'ya taşınmıştır. Başkent olduktan sonra günden güne gelişen ve pek çok mimari eserle süslenen kent, kısa zamanda Anadolu'nun en gelişmiş şehirlerinden biri haline gelmiştir.
1097 yılından 1308 yılına kadar 211 yıl boyunca, Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliği altında kalan Konya, Selçuklu Devletinin yıkılışını takiben Karamanoğulları Beyliğinin hakimiyeti altına girmiştir.
1465 yılında Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından Karamanoğulları Beyliği ortadan kaldırılmış ve Konya Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine alınmıştır.
Fatih Sultan Mehmet, 1470 yılında 4'üncü Eyalet olarak Karaman eyaletini kurmuş, merkezini de Konya şehri yapmıştır. 17'inci yüzyılda Karaman eyaletinin sınırları genişlemiş, Tanzimat döneminde de ismi değişerek Konya Eyaleti adını almıştır. Konya şehrinin nüfusu o tarihlerde 1.825 olup, Türkiye'nin 11'inci ve dünyanın da 69'uncu büyük şehriydi.
İstiklal Savaşı yıllarında da Konya üzerine düşen görevi yapmış, Batı Cephesi Karargahı Akşehir'de kurulmuştur.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra, Konya İtalyanlar tarafından işgal edilmiş ise de, 20 Mart 1920 tarihinde işgalden tamamen kurtarılmıştır.
Konya ilinin (Yunanca: Ikonion ( Ἰκόνιον ), Latince: Iconium) merkezi şehridir. 39.000 km2'lik yüzölçümü ile Türkiye'nin en büyük ili olan ve Orta Anadolu yaylası üzerinde Ankara, Niğde, Aksaray, İçel, Antalya, Isparta, Afyon, Eskişehir ve Karaman ile komşu olan Konya, 36° 22' ve 39° 08' kuzey paralelleri ile 31° 14' ve 34° 05' doğu meridyenleri arasında yer alır. Trafik numarası 42'dir. 1975'te kurulan Konya Belediyesi, 1984'te çıkarılan 3030 sayılı yasa gereğince "Büyükşehir" statüsüne kavuşmuş olup 1989'dan beri belediye hizmetleri bu statüye göre yürütülmektedir.
Konya ilinin nüfusu, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı kesin sonuçlarına göre 2.192.166 kişidir. Bu rakamlara göre Konya; İstanbul, Ankara ve İzmir'den sonra en fazla nüfusa sahip 4. ildir. Nüfusun 1.294.817 kişisi şehirlerde yaşarken, 897.349 kişisi bucak ve köylerde yaşamaktadır. Şehirde yaşayanların oranı %59, köyde yaşayanların oranı %41'dir. Yine aynı nüfus sayımı sonucuna göre, il merkezi nüfusu 742.690, ilin nüfus yoğunluğu ise km2 başına 57 kişidir.
Konya'nın 3'ü metropol olmak üzere toplam 31 ilçesi vardır. Metropol ilçeleri Selçuklu, Karatay ve Meram'dır. Diğer ilçeleri ise Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hadim, Halkapınar, Hüyük, Ilgın, Kadınhanı, Karapınar, Kulu, Sarayönü, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhüyük ve Yunak,Yenidoğan'tır.
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Konya'nın Tarihi
Cennet Yurdumuzun, adı eski devirlerden beri değişmeyen şehirlerinden biri de Konya'dır. Konya adının "Kutsal Tasvir" anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, "İkonion" dur.
İkonion adı, İcconium'a dönüşürken, Roma döneminde İmparator adlarıyla değişen yeni söyleniş biçimlerine rastlanır. Bunlar; "Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium" dur. Bizans kaynaklarında "Tokonion" olarak geçen şehrimize yakıştırılan diğer isimler şöyledir:
"Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia..."
Resim:Konya modern.jpg Modern bir kent olan Konya aynı zamanda Türkiye'nin inanç turizmi merkezidir.
Kent içi ulaşım sisteminin omurgası: Konya Tramvayı.
Arapların Kuniya dedikleri güzel kentimiz, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur: Konya...
Konya İli, M.Ö. 7. bin yılından beri yerleşim yeri olmuş, pek çok medeniyete beşiklik etmiştir. Yazının M.Ö. 3500'de kullanılmaya başlattığı hatırlanacak olursa, Konya'nın, ülkemizin en eski yerleşim merkezleri arasında yer aldığı söylenebilir.
Çumra Çatalhöyük, sadece ülkemizin değil, Dünya ölçüsünde yemek kültürünün ilk defa başladığı, tarımın yapıldığı, ateşin kullanıldığı, yerleşik hayata geçildiği, vahşi hayvan saldırılarına karşı ortak savunmanın yapıldığı merkez olarak tanınır.
Çatalhöyük, Neolitik, Erbaba ve Karahöyük Kalkolitik, Alaeddin Tepesi, Eski Tunç Devri merkezleridir.
Tarih devirlerinde Hititler ve Lidyalılar M.Ö. 6. yüzyılda, Persler M.Ö. 4. yüzyılda, Büyük İskender, Selevkoslar ve Bergama Krallığı M.Ö. 2. yüzyılda, Roma, M.S. 395'te Konya ve çevresine hakim oldular.
7. yüzyıl başlarında Sasaniler, bu yüzyılın ortalarında Muaviye komutasındaki Emeviler, şehri geçici olarak işgal ettiler.
10. yüzyıla kadar bir Bizans eyaleti olan Konya; Müslüman Araplar'ın akınlarına maruz kaldı. Malazgirt Zaferi'nden önce Konya'ya ilk gelen, Türk akıncıları Selçuklular oldu. (1069)
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, 1071'de Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i Malazgirt'te kesin bir yenilgiye uğratarak, Türkler'e Anadolu'nun Kapılarını açtı. Sultan Alparslan, zaferden sonra komutanlarına Anadolu'nun tamamen fethedilmesi görevini verdi.
Etimoloji
Türkiye'nin, adı eski devirlerden beri değişmeyen şehirlerinden biri de Konya'dır. Konya adının "Kutsal Tasvir" anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, "İkonion" dur.
İkonion adı, İcconium'a dönüşürken, Roma Dönemi'nde İmparator adlarıyla değişen yeni söyleniş biçimlerine rastlanır. Bunlar; "Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium" dur. Bizans kaynaklarında "Tokonion" olarak geçen şehrimize yakıştırılan diğer isimler şöyledir: "Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia..."
Arapların Kuniya dedikleri kenti, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur.
İlk dönemler
Konya İli, M.Ö. 7. bin yılından beri yerleşim yeri olmuş, pek çok medeniyete beşiklik etmiştir. Yazının M.Ö. 3500'de kullanılmaya başladığı hatırlanacak olursa, Konya, Türkiye'nin en eski yerleşim merkezleri arasındadır.
Çumra Çatalhöyük, Dünya ölçüsünde yemek kültürünün ilk defa başladığı, tarımın yapıldığı, ateşin kullanıldığı, yerleşik hayata geçildiği, vahşi hayvan saldırılarına karşı ortak savunmanın yapıldığı merkez olarak tanınır.
Çatalhöyük, Neolitik, Erbaba ve Karahöyük Kalkolitik, Alaeddin Tepesi, Eski Tunç Devri merkezleridir.
Tarih devirlerinde Hititler ve Lidyalılar; M.Ö. 6. yüzyılda Persler; M.Ö. 4. yüzyılda Büyük İskender, Selevkoslar, Bergama Krallığı; M.Ö. 2. yüzyılda Roma, M.S. 395'te Konya ve çevresine hakim oldular.
7. yüzyıl başlarında Sasaniler, bu yüzyılın ortalarında Muaviye komutasındaki Emeviler, şehri geçici olarak işgal ettiler.
Selçuklular dönemi
10. yüzyıla kadar bir Bizans eyaleti olan Konya; Müslüman Araplar'ın akınlarına maruz kaldı. Malazgirt Savaşı'ndan önce Konya'ya ilk gelen, Türk akıncıları 1069 yılında Selçuklular oldu.
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, 1071'de Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i Malazgirt'te kesin bir yenilgiye uğratarak, Türkler'e Anadolu'nun Kapılarını açtı. Sultan Alparslan, zaferden sonra komutanlarına Anadolu'nun tamamen fethedilmesi görevini verdi. Konya; Selçuklu Kutalmışoğlu Sultan Süleymanşah tarafından fethedildi. Fetih tarihi hakkında 1072, 1074 gibi değişik eserlerde farklı görüşlere yer verilmektedir. Ancak, Kutalmışoğlu Süleyman Şah I, Konya'yı fethettikten sonra batıya yönelmiş, merkez olarak İznik'i seçerek, Anadolu Selçuklu Devleti'ni 1074 yılında kurduğuna göre Konya'nın fetih tarihi kesinlikle 1074'ten daha öncedir. Fetihle Konya'da Türk-İslam egemenliği dönemi başlamıştır.
1097'de 1. Haçlı Seferi sırasında İznik kaybedilince Başkent, Konya'ya taşındı. Böylece Konya,; günden güne gelişti, pek çok mimari eserle süslendi ve kısa zamanda Anadolu'nun en mamur şehirlerinden biri oldu.
3. Haçlı Seferi'nde Almanya İmparatoru Friedrik Barbarossa, 18 Mayıs 1190 tarihinde Konya'yı kuşattıysa da, 2. Kılınç Arslan'ın savunduğu kaleyi alamadı, beş gün sonra çekilmek zorunda kaldı. 1308'de Selçuklular'ın düşmesine kadar Konya, Başkent olarak kaldı. Sonra Karamanoğulları Beyliği'nin en büyük şehri olarak, Karamanoğulları'nca yönetildi.
Osmanlı dönemi
1387'de Osmanlı Padişahı 1. Murad, şehrin önlerine geldi. 1398'de ise oğlu Yıldırım Beyazıd, şehre girip Karaman Devleti'ne son verdi. Ancak, 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra Karamanoğulları Beyliği yeniden kuruldu. Konya, Fatih Sultan Mehmet'in Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdığı 1465 yılına kadar Osmalı-Karaman mücadelelerine sahne oldu.
Fatih Sultan Mehmet, 1470'te İmparatorluğun Rûmeli (Sofya), Anadolu (Kütahya), Rûm (Tokat) Eyaletlerinden sonra, 4. Eyalet olarak Karaman eyaletini, merkezi Konya şehri olmak üzere kurdu. Eyalete ilk zamanlarda, Osmanlı şehzâdeleri vali olarak atandı. Sırasıyla, Fatih'in ortanca oğlu Şehzâde Mustafa, küçük oğlu Şehzâde Cem, 2. Beyazîd'ın büyük oğlu Veliahd Şehzâde Dâmât Abdullah, bunun kardeşi (annesi Karamanoğlu olan) Şehzâde Şehenşah, onun oğlu Şehzâde Mehmet Şâh, 1470'ten 1513'e kadar eyaleti yönettiler. Hanedan dışından ilk beylerbeyi ancak 1513'te atandı. Kanunî Sultan Süleyman devrinde Veliahd Şehzâde 2. Selim de bu görevde bulundu.
17. yüzyılda eyalet 11 sancaklı ve 80.000 km2'ye yakın büyüklükteydi. Tanzimat Dönemi'nde eyalet için Karaman adı yerine "Konya" dendi. 1910'da 102.000 km2 büyüklüğündeki Konya eyaletinin nüfûsu 1.380.000'di. 11 ilçeli Konya Merkez, 7 ilçeli Niğde, 2 ilçeli Burdur, 5 ilçeli Teke (Antalya), 5 ilçeli Hamîd (Isparta) sancaklarına ayrılıyordu.
Kurtuluş Savaşı
Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra İtalyanlar, Antalya ve çevresinden başka Konya'yı da işgal ettiler. Ekonomik çıkar sağlamak ve sömürge olarak kullanmak amacında olan İtalyan askerleriyle silahlı mücadele yapılmamıştır. Akşehir'e kadar gelerek devriye görevi üstlenen İtalyan askerleri Konya kent merkezinde kayda değer bir faaliyette bulunmamışlardır. Yeni Türk Ordusu'nun Batı Cephesi'nde Yunanlılar'a karşı İnönü Savaşları'nı kazandığı günlerde İtilaf Devletleri'yle anlaşmazlığa düşen İtalya, işgalden vazgeçerek 12 Mart 1920'de Türkiye'den ayrılmaya başlamıştır. 20 Mart 1920'de Konya, işgalden tamamıyla kurtulmuştur.
Konya İli Türkiye'nin en geniş topraklarına sahip ilidir. Büyük bir bölümü İç Anadolu Bölgesi'nde kalmakla birlikte bir kısmı ise Akdeniz Bölgesindedir. Konya denilince ilk akla gelen Mevlana olmaktadır. Ayrıca Akşehir'li Nasrettin Hoca'nın türbesi de bu şehirdedir. Konya turistik açıdan özellikle tarihi yapısı dolayısıyla oldukça ilgi çekmektedir. Yerli ve yabancı turistlerin akınına uğramaktadır. Konya'da mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler arasında Meram Bağları, Ilgın Kaplıcası, Beyşehir Kalesi, Akmanastır, Hagia Eleni Kilisesi, Sırçalı Medrese, İnce Minareli Medrese, Mevlana Türbesi, Nasrettin Hoca Türbesi, Kubadabad Sarayı, Konya Mevlana Müzesi, Şeyh Şahabeddin Zaviyesi bulunmaktadır.
Konya - Tarihi Eserleri
Türkiye'nin en eski sürekli yerlesime ugramis yerlerinden biri olan Konya Roma devrinde Iconium adiyla taninmaktadir. 12. yüzyildan 13. yüzyila kadar Selçuk Türkleri'ne baskentlik yapan Konya Türkiye'nin önemli kültürel merkezlerindendir. Bu dönemin sanatsal, politik ve dinsel gelismesi esnasinda Mevlana Celaledin Rumi batida da çok taninan dinsel ögretisini olusturmustur. Mevlana'nin çarpici yesil bezemeli türbesi Konya'nin en ünlü binasidir. Türbeye bitisik olan eski dervis dergahi bugün Mevlana'nin eserlerinin el yazmalarinin ve tarikatin çesitli devrelerine ait eserlerin sergilendigi bir müzedir. Her yil aralik ayinin ilk yarisinda bu hala faal olan dini tarikat Mevlana Dervisleri'ni anmak için törenler düzenlenmektedir. Uzun beyaz giysili erkeklerin kontrollü ama kendinden geçmeye yakin dönüsleri izleyenlerde mistik bir izlenim uyandirir.
Hz. MEVLANA VE ŞEBİ ARUZ
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Mevlana’nın asıl adı Muhammed Celaleddin’dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir. Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi O’na daha pek genç iken Konya’da ders okutmaya başladığı tarihlerde verilir. Bu ismi, Şemseddin-i Tebrizi ve Sultan Veled’den itibaren Mevlana’yı sevenler kullanmış, adeta adı yerine sembol olmuştur. Rumi, Anadolu demektir. Mevlana’nın, Rumi diye tanınması, geçmiş yüzyıllarda Diyar-ı Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya’da uzun müddet oturması, ömrünün büyük bir kısmının orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasındandır.
Hazret-i Mevlana’nın Vasiyeti ;“Ben size, gizli ve aleni, Allah’dan korkmanızı, az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi, günahlardan çekinmenizi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi, daima şehvetten kaçınmanızı, halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmanızı, kerem sahibi olan salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim. Hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd, yalnız tek olan Allah’a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun.”
Şeb-i Arus ;İrfan ve sevgi güneşi Mevlana, 5 Cemaziye’l-ahir, 672 (17 Aralık 1273) Pazar günü gurup vakti, bütün parlaklığı ile, bütün güzellikleriyle gülerek ebediyet aleminin asumanına doğdu. Mevleviler, o geceye Şeb-i Arus derler. Şebi Aruz, düğün gecesi manasına geliyor. Bu gece Mevlana hazretlerinin Allah'a kavuşma gecesidir.
Her yıl 10 -17 aralık tarihleri arasında düzenlenen Mevlana'yı anma etkinlikleri 17 aralık günü yapılan Şeb-i aruz töreniyle sona erer.Özellikle son yıllarda oldukça yoğun talep gelen bu törenlerin biletleri aylar öncesinden tükenmektedir.
NASRETTİN HOCA
Kesin olmamakla beraber 1208-1284 yılları arasında yaşadığı sanılan Nasrettin Hoca’nın Sivrihisar’da doğduğu ancak ömrünü Akşehir’de geçirdiği söylenir.Akşehir belediyesince 5-10 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen ve bugün uluslararası bir nitelik taşıyan Nasrettin Hoca Şenlikleri her yıl dahada ilgi odağı haline gelmekte.Çünkü bu şenliğe yalnız Türkiyeden değil hocayı seven yabancı ülkelerden de binlerce hayranı katılmakta.
Akşehir'e yolunumuz düşüpte Nasreddin Hoca'nın türbesini ziyaret etmemek olur mu? Nasreddin Hoca'nın Türbesi bile fıkralara uygun yapılmıştır. Etrafı açık ve direkler üzerinde kurulan Türbeye bir kapı yapılmış ve kapı yada kocaman bir kilit asılmış.
CAMİLER
Alaeddin Camii : Anadolu Selçuklu Devri Konya'nin en büyük ve en eski camiisidir. Sehrin merkezinde yüksekçe bir hüyük olan Alaeddin Tepesi üzerine insa edilmistir. Üzeri agaç ve toprakla örtülmüstür. Içerisi Sütunlar ormanini andirmaktadir. Bizans ve klasik devirlere ait 41 tas mermer sütundan ibarettir. Camiinin en ilginç taraflarindan birisi de minberidir. Minber abanoz agacindan birbirine geçmis olup, Anadolu Selçuklu ahsap islemeciliginin en güzel örnekleridir. 1155 yilinda Ahlat'li Mengum Berti tarafindan yapilmis bir saheserdir. Çinilerle süslü mihrabin önünde çini süslü kubbesiyle örtülmüs bir saha mevcuttur. Mihrap ve kubbelerin çinileri kismen sökülmüstür.
Iplikçi Camii ; Alaeddin Caddesi üzerindedir. Semseddin Altinoba tarafindan 1201 yilindan sonra yaptirilmis, 1951-1960 yillari arasinda Klasik Eserler Müzesi olarak kullanilan camii, 1960 yilinda tekrar ibadete açilmistir
Sahip Ata Camii ve Külliyesi : Anadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafindan 1258-1283 yillari arasinda insaa edilmis olan mescid türbe, hanigâh ve hamamdan ibarettir. Mimari Abdullah Bin Kellük'tür.
Sadrettin Konevi Camii ve Türbesi : Konya'nin Seyh Sadrettin mahallesindedir. 1274 yilinda yapilmistir. Türbe, Camiinin dogusundaki avludadir. Açik türbeler tipinin ayakta kalan tek örnegidir
Sems-i Tebrizî Camii ve Türbesi : Serafettin Camii kuzeyinde eskiden mezarlik olan Sems Parkinin içinde yer alir. Bugünkü yapi 1510 yilinda Abdürrezzakoglu Emir Ishak Bey tarafindan mescidle birlikte elden geçirilmis ve genisletilmistir. Ilk yapinin 13. Yüzyilda yapildigi ileri sürülmektedir. Ancak kim tarafindan yaptirildigi bilinmemektedir.
Kadi Mürsel (Haci Hasan) Camii : Hükümet konaginin batisindadir. Güney duvarinda bulunan kitabesine göre 812 H.-1409 M. Yilinda ve Karamanoglu Mehmet Bey zamaninda Haci Mustafa oglu Mürsel tarafindan yaptirilmistir
Selimiye Camii : Mevlâna Dergâhinin batisinda insaatina Sultan Selim II'nin sehzadeligi zamaninda baslanmis (1558-1567) arasinda tamamlanmistir. Camii Osmanli klasik mimarisinin Konya'daki en güzel eserlerindedir.
Kapu Camii : Konya'da merkezde sarraflar (çikrikçilar) caddesi üzerindedir. Asil adi Ihyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapilarindan birinin çevresinde yer aldigindan Kapi Camii adiyla anilir. Cami ilk defa 1658 yilinda Mevlevi Dergahi Postnisinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafindan yaptirilmistir. Bir süre sonra yikilan bu camiiyi 1811 yilinda Konya Müftüsü Esenlilerlizade Seyyid Abdurrahman yenilemis, 1867 yilinda bir yangin, cami ile birlikte bu civarda vakif dükkanlari da yoketmis. Bu olaydan bir yil sonra camii üçüncü defa yeniden yapilmistir. Bu yeni insaasina dair 1285 H. (1868 M) tarihli kitabesi taç kapisi üzerinde yeralmaktadir. Kapi Cami Konya'da yer alan Osmanli Dönemi camilerinin en büyügüdür
Osmanlı Devrine ait diger Camiler : Tursunoglu (Tahir Pasa Camii) - Aziziye Camii - Serafettin Camii - Nakiboglu Camii -Piri Mehmet Pasa Camii -Haci Fettah Camii -Ovali oglu (Çelik Pasa) Camii -Saray (Kisla) Camii -Sep Hevan Camii -Köprübasi Camii -Namik Pasa Camii -Amber Reis (Feridiye) Camii
TÜRBELER
Yesil Türbe (Kubbe-I Hadra) : Dört fil ayagi sütun üzerine bir Selçuklu saheseridir. Kubbeyi hadranin ve kalkmali distan 16 dilimli bir külahi vardir. Külahla silindir gövdenin birlestigi yerde Ayet-Ül Kürsi yazilidir. Kubbe muhtelif motifler süsü ve kufi ayetlerle bezenmistir. Kubbenin altinda Mevlâna ve Sultan Veled yatmaktadir. Mezar üzerinde en son Abdülhamit II.'nin hediye ettigi altin sim isli bir puside örtülüdür. Kubbenin dogusunda Sultan-Ül - Ülema'nin kabri bulunmaktadir. Selçuklu agaç islemeciliginin bir saheseri olan sandukasi yüksekçedir
Sultanlar Türbesi : Alaeddin Camii içinde kuzeyde, klasik Selçuklu türbeleri tipindedir. Gövdesi kesme taslardan on yüzlü prizma seklinde yükselmis, üzeri tugladan on köseli bir pramitle örtülmüstür. Türbe, Sultan Kilinçaslan tarafindan yaptirilmistir. Türbede sekiz çinili sanduka vardir. Türbede Selçuklu Sultanlari; Sultan Mesud I, Kilinçaslan II, Rükneddin Süleymen II, Giyaseddin Keyhüsrev I, Alaeddin Keykubat I, Giyaseddin Keyhüsrev II, Kilinçaslan IV, Giyaseddin Keyhüsrev III medfun yatmaktadır.
Ates-Baz Veli Türbesi : Eski Meram yolu üzerindedir. Klasik Selçuklu Kümbetleri tipindedir. Türbe 1285 yilinda ölen Mevlevi Ates-Baz Yusuf'a aittir
Diger Türbelerden bazilari ; Tavusbaba Türbesi , Gömeç Hatun Türbesi , Kesikbas Türbesi , Tahir Ile Zühre Türbe Ve Mescidi , Emir Nurettin Türbesi , Taç-Ül Vezir Türbesi , Ali Gav Zaviyesi Ve Türbesi , Burhaneddin Fakih Türbesi , Gühertas Türbesi, Karasungur Türbesi, Pir Esat Türbesi, Ulas Baba Türbesi, Seyh Osman Rümi Türbesi, Fakih Dede Türbesi, Kalender Baba Türbesi, Siyavus Veli Türbesi, Turgutogullari Türbesi
TARİHİ ESERLER
SELÇUKLU KÖSKÜ : Alaaddin Tepesini çeviren iç kalenin kuzey etegindedir. Sarayin II. Kilinçaslan'a ait oldugu kuvvetle muhtemeldir. Kösk, Alaadin Keykubat I zamaninda genisletilerek tamir edilmis, kare bir plan üzerine harç ve tuglalarla iki kat olarak yapilmis, alti kat ker**** ve molozlarla takviye edilmistir. Kösk bugün harap olmus bir duvar parçasindan ibarettir.
KUBADABAD SARAYI : Beysehir Gölü'nün güneybati kiyisinda, Heyran Köyü yakinindaki alanlardan biri üzerindeiri.1236 Selçuklu Sultani I. Alaadin Keykubat tarafindan yaptirilmis 35x50m. boyutunda yazlik bir saraydir.. Saray, Kiz Kalesi, tersane, hamam vs.'nin kalintilari bulunmaktadir. 35x50 m. boyutundaki saraya ait kalintilar arasinda göl kiyisi tarafindan ancak sarayin terasi yer almistir.
ZAZADIN HANI : Sultan Alaeddin Keykubat devrinde (633-Hicri 1236 Miladi yilinda) Selçuklu Emirlerinden Vezir Sadettin Köpek tarafindan yaptirildi. Yazlik ve kislik tiplerin birlesmesinden meydana gelmis avlu tipte yapilmistir. Hanin boyu 104 m., eni 62 metredir.Tas yapinin dis duvarlarindan gayri Islami devirlere ait eserlerden bazi parçalarda kullanilmistir. Konya-Aksaray yolunun 25. Km'sinde Tömek bucagindadir
HOROZLU HAN : 1248 yilinda bugünkü Konya-Aksaray asfaltinin 8.'sinde kislik olarak yapilmistir.
KIZILVIRAN HANI : Konya-Beysehir yolu üzerinde olup, Konya'ya 44 km. uzakliktadir. Kislik ve yazlik olmak üzere iki tipte yaptirilmistir.
OBRUK HAN : Anadolu Selçuklu döneminde ticaret yollari üzerinde kurulan hanlardan bir örnegi de Obruk Hanidir. Oburk Hani, Konya'yi Aksaray'a baglayan yol üzerindedir.
ÖREN YERLERİ
Sille (Siyata) : Sille Konya il merkezinin 8 km. kuzeybatisindadir. Bugün merkez belediye hudutlari içinde olup, sehir otobüsü çalismaktadir. Erken Hiristiyanlik döneminin de önemli bir merkezidir. Bu dönemden baska Ak Manastir diger adi ile HAGIOS Khariton (St. Chariton) olmak üzere bir çok manastir kesisler tarafindan kayadan oyularak yapilmistir. Bu manastirlar dünyada kurulan ilk manastirlar arasindadir.
Ak Manastir : Genis ve magara gibi kayadan olusmus olup, magaraya itaf edilmis bir kilisesi, 6-7 sapeli ve bir çok hücreleri vardir. Bu manastirda bulunan Mikael Hommenos ve Mikaeles oglu Abraham'a ait mezar taslari Konya Arkeoloji Müzesinde teshir edilmektedir.
Sille Aya-Elena Kilisesi : Sille, Konya Ili, Selçuklu Ilçesine bagli kent merkezine 7 km. uzaklikta bir yerlesim yeridir. Isa'nin dogumundan 327 sene sonra Bizans Imparatoru Constantin'in annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya ugramis, buradaki ilk hiristiyanlik çaglarina ait oyma mabetleri görmüs, hiristiyanlara Sille'de bir mabed yaptirmaya karar vermistir. Mihail Arhankolos adina bu kilisenin temel atma töreninde bulunmustur. Kilise asirlar boyu onarimlar görerek günümüze kadar gelmistir. Kilisenin iç kapisinin üstünde Yunan harfleriyle yazilmis Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkinda bilgi vermektedir. Bu kitabe 1833 tarihlidir. Ayni kitabenin üzerinde ise kilisenin dördüncü tamiratinin Sultan Mecit döneminde gördügünü belirten üç satirlik bir kitabe daha bulunmaktadir.
Kilise düzgün kesme Sille Tasi ile yapilmistir. Avlusunda kayalara oyulmus odalar bulunmaktadir. Kilisenin kuzeye açilan kapisindan dis nartexe girilir. Burada kadinlar mahfeline çikan iki yönlü tas merdivenler yer almaktadir. Kilisenin ana kubbesi dört fil ayagi üzerinde olup, kilise üç sahinlidir. Kilisenin içerisinde ahsaptan içerileri alçi süslü bir vaaz kürsüsü ile apsidle ana mekani ayiran ahsap alçili ****s bir sanat saheseridir. Kubbe geçislerinde ve tasiyici ayaklarda Hz.Isa, Hz. Meryem ile havarilere ait resimler bulunmaktadir.
Çatalhöyük : Çatalhöyük, Konya'nin Çumra Ilçesi sinirlarinda olup, Ilçenin 10 km. dogusunda yer almaktadir. Höyük, farkli yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe seklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sifatini almistir. Çatalhöyük 1958 yilinda J.Mellaart tarafindan kesfedilmistir, 1961-1963 ve 1965 yillarinda kazisi yapilmistir. Yüksek tepenin bati yamacinda yapilan çalismalar neticesinde 13 yapi kati açiga çikartilmistir. En erken yerlesim kati (1) ise M.Ö. 5500 yillarinda tarihlenmektedir. Stil Kritik yolu ile yapilan bu tarihleme, C14 metodu ile de dogrulanmistir. Ilk Yerlesme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapilara ait özgün buluntulari ile insanlik tarihine isik tutan bir merkezdir. Yapilarda kullanilan malzeme ker**** agaç ve kamistir.
Eflatunpinar Hitit Aniti : Konya Ili, Beysehir Ilçesi, içinde bulunmaktadirAnit bir su kaynaginin kenarinda dikdörtgen taslar üzerinde kabartmalardan olusmaktadir. Niteligini kaybetmeyen kabartmalar ön kismindaki 14 adet tas bloklar üzerine oyulmustur. Anitin ilk plani bilinmemektedir. Bu anit açik hava anitlarindan daha küçüktür. Dogal bir kayaya oyulmamis, her parçanin üzerinde figür bulunan blok taslarin örülmesiyle olusmustur. Aniti'nin blok taslari üzerendeki figürler; üstte günes kursu, ortada tanriça ve tanri diye kabul edilen figürlerin arasinda, yanlarinda ve en alttaki figürler ellerini yukariya dogru kaldirip tanri ve tanriçayi selamlamaktadir. Bu anit Hitit Krallik dönemine tarihlenmektedir.
Kilistra Antik Kenti : Kilistra Antik Kenti Konya'nin 34 km. güney batisindaki Hatunsaray Bucaginin 16 km. kuzey batisindaki Gökyurt Köyü sinirlari içerisinde yer almaktadir. Yapilan çalismalarda M.Ö. III. y.y. kadar yerlesim oldugu anlasilmistir. Listradan (Hatunsaray) gelip Mistiya'ya Beysehir'e dogru devam eden tarihi kral yolu (Vig Seboste) üzerinde yer almaktadir. Kilistra Antik kentinin M.S. 7. y.y. da Kapodokya benzeri yumusak kayalarin oyulmasi ile bir çok kaya yerlesmesi oulsturulmustur.
Haç Planli Sapel iç ve disi yekpare kaya oyugu olmasi nedeniyle esine az rastlanan nitelikte olup M.S. 8. y.y.'a aittir. Sümbül Kilisede M.S. 8. y.y'a ait olup devrini yansitan süslemelerle Bizans Devrine ait Büyük Su Sarnici ise karsilikli yekpare kayaya oyulmus dörder payeye oturan 3 nefli plan gösterir. Çiftli Sirahane ise karsilikli yekpare iki kay içine oyulmus çevresi ise bir kompleks halindedir. Dogu Sirahane'nin giris kapisi esiginde M.Ö. I. yy'la ait kentin adini veren bir yazit bulunmustur. Bizans devrine ait kaya oyugu iki ev ortaya çikartilmistir.
Karahöyük : Konya Il Merkezine 15 km. güney dogusunda Harmancik mahallesindedir. Ulasim belediye otobüsleri ile saglanir. Karahöyük'te yapilan arastirmalarda höyügün M.Ö. 3000 (Eski Tunç Devri-M.Ö. 2000 Asur ticaret kolonileri devri) de iskan edildigi anlasilmis olup, 27 yerlesik kati tespit edilmistir. Konya bölgesinin M.Ö. 3000 ve 2000 yillarinin tarihe isik tuttugu bilinmektedir. Eski Anadolu'nun en önemli sehir harabeleri arasindadir. Karahöyük kazilarinda çikan buluntular Konya Arkeoloji Müzesi'nde teshir ve muhafaza edilmektedir
Bolat Örenyeri : Bolat yaylasi ören yeri, Hadim ilçesi Bolat köyü sinirlari içinde kalan Temasalik mevkiindedir. Literatüre adi Astra olarak geçmis olan antik kent, Hadim ilçesinin kuzey batisinda ve Hadim'e 17 km. uzakliktadir. Hellenistik, Roma ve Bizans devirlerinde iskan gördügü yüzey buluntularindan anlasilmaktadir. Nekropol Alani ,Kentin güneyindedir. M.S. 3.yy'a ait bol miktarda mezar steli ve lahit parçalari bulunmaktadir. Stellerde ; boga baslari, asma dali, üzüm salkimlari ve mezuda baslari islenmistir. Stellerdeki insan figürleri stilizedir. Lahit ve kapaklari blok kayalarin islenmesi ile yapilmis olup, lahitlerde mezuda baslari ve üzüm salkimlari, kapaklarinda ise aslan baslari islenmistir. Bouleterion ,Kentin batisindadir. Yüksek bir noktada kurulmustur. Cave alaninin bir bölümü ayakta kalabilmistir.
Fasillar Aniti : Dünyanin en büyük kaya anitlarindan biridir. Fasillar Aniti Büyük Tanri'yi bir dag tapinaginda iki arslan arasinda gösterir.
İvriz Kaya Aniti : Tuvana Kralligindan günümüze kalan en önemli kültür varligimiz ivriz Kaya Kabartmasi'dir Eregli ilçesinin 17 km. güneyinde bu gün Hakapinar ilçesine bagli Aydinkent Köyü içinde, Torolarin kuzey eteklerindeki vadilerin birisinde kaya üzerine yapilmis olan bu anit 4.20 m x 2.40 m. ölçülerindedir.
SIRÇALI MEDRESE : Mezar Anitlari Müzesi, Konya'daki Selçuklu Dvri eski eserlerinden Sirçali Medrese'de 1960 yilinda açilmistir. Sirçali Medrese, 1242 yilinda Bedreddin Muslih tarafindan yaptirilmis, çinilerle süslü açi (avlulu) medreselerden birisidir Konya sehrinde kamulastirilan mezarliklardan toplanan tarih ve sanat tarihi yönünden degerle mezar taslari selçukluluar Devri, Beylikler ve Osmanlilar Devri'ne göre tasnif edilerek teshir edilmislerdir. Ayrica Mezar taslari, sekil, motif ve yazi karakterleri de gözönüne alinarak degerlendirilmis ve kronolojik bir siraya konulmustur.
INCE MINARE MEDRESE : Selçuklu, Beylikler ve Osmanli dönemine ait tas ve ahsap eserler teshir edilmektedir.
MEVLANA TÜRBESİ VE DERGAHI (Merkez) Türbenin çekirdeği 1230 yılında, Mevlana’nın babası Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veledin vasiyeti üzerine buraya gömülüp, üzerine basit bir türbe yapılmasıyla oluşmuştur. Mevlana’nın ölümünden sonra ise Pervane Muiniddin ve karısı Gürcü Hatun tarafından buraya bir türbe yaptırılmıştır. Türbe daha sonra dini ve sosyal işlevli mimari eklemeler yapılarak günümüzdeki şekliyle bir Mevlevi dergahı haline getirilmiştir. Mevlana’nın ölümünden sonra yani 1273 yılından itibaren imarına başlanan dergah Cumhuriyetten sonra müze haline dönüştürülmüştür. Müzede Mevlana ve diğer Mevlevilere ait veya çeşitli yollarla dergaha gelmiş değerli yazmalar, hat ve tezhip örnekleri, maden cam ve ahşap eserler ile Mevlevi musikisi enstrümanları, halı ve kilimler sergilenmektedir.
SAHİP ATA KÜLLİYESİ (Merkez)
Son yıllardaki araştırmalar Sahip Ata Cami’nin aslında bugünkü çifte minareli cepheye kadar uzandığını ve ağaç direkler üzerine ahşap bir cami olduğunu göstermektedir. Selçuklu veziri Sahip Ata tarafından başlandığı ve mimar Kölük Bin Abdullah’ın eseri olduğu yazılıdır. Buna göre, Anadolu Selçuklularının bilinen en eski ağaç direkli camisi olmaktadır. 1283’de tamamlanan türbe ve hanikahla yapı, bir külliye haline gelmiştir. Bu yapıdan günümüze yalnız, şahane çini mozaik mihrap kalmıştır.
LALA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ (Ilgın)
Külliye; cami, imaret ve han olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Cami çarşı içinde geniş bir alanı kaplayan külliyenin bir bölümünü teşkil etmektedir.
1576 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliye bazı kaynaklarda Mimar Sinan’ın eserleri arasında geçmektedir.
İPLİKÇİ CAMİ VE MEDRESESİ (Merkez)
Alaaddin Tepesinin doğusunda, Alaaddin Caddesindedir. Medresenin vakfiyesinden ilk yapının II. Kılıçaslan döneminde vezir Şemseddin Altunbanın (Altıapa) yaptırdığı sanılmaktadır. (XII. yy sonu). Cami ve medrese Hacı Ebu Bekir tarafından 1332’de genişletip yenilenmiştir.
Firuze ve mor çinilerden geometrik geçme motifler ve firuze lacivert çinilerden kıvrık Rumilerden oluşan iki kuşakla çevrili mihrap bu türün Anadolu’daki en eski örneklerindendir. Yapı, eskiliği ve burada Mevlana Celaleddin Rumi’nin ders vermiş olması nedeniyle önemlidir.
EŞREFOĞLU CAMİ (Beyşehir)
Beyşehir İlçesi’nin kuzeyinde, İçeri Şehir Mahallesindedir. 1296-1299 yılları arasında yaptırılmış olup, Anadolu’daki ahşap camilerin en büyük ve orijinalidir.
AK MANASTIR (Haglos Kharitan, Sille)
Konya-Sille arasındadır. Kayaya oyulmuş odalarla onları çeviren yapıdan oluşan manastır M.S. 274’de Saint Horion adlı bir aziz adına yapılmıştır.
HAGHİA ELENİ KİLİSESİ (Sille)
Sille Bucağında, M.S. 327’de İmparator Konstantinus döneminde yapılmış olup, Anadolu’daki ilk Hıristiyan kiliselerindendir. Kilise, İsa, Meryem ve havarilerin resimleriyle süslüdür. Kilisenin iç kapısının üstünde yazılı tamir manzumesinden Mikail Arhonkolan ismine kurulduğu anlaşılan yapı, onarılmış ve boş olarak korunmaktadır.
NASREDDİN HOCA TÜRBESİ (Akşehir)
Akşehir’de kent surunun doğusunda, kendi adıyla anılan mezarlıktadır. Onarımlarla özgün biçimini yitiren yapıya günümüzdeki görünümünü 1905’te Akşehir kaymakamı Şükrü Bey kazandırmıştır. Eski yapıdan yalnızca ortadaki ana türbe kalmıştır. Mermer sandukanın baş ucunda gülmece ustasının yaşamını simgelemek üzere H. 683 (1284) olan ölüm tarihi, tersten 386 biçiminde yazılmıştır.
SİLLE SİYATA MANASTIRI (Merkez)
Konya il merkezinin 8 km kuzeybatısında, erken Hıristiyanlık döneminde önemli bir merkezdir. Bu dönemde başta Akmanastır diğer adı ile Haglos Kharitan (St. Choritan) olmak üzere birçok manastır keşişler tarafından kayadan oyularak yapılmış olup, dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır.
LYSTRA (Hatun Saray-Meram)
Konya’nın güney batısında Hatunsaray Kasabasına bir kilometre mesafede karayolunun sağ tarafında yaklaşık 400 m içerde Zolkara denilen yerdedir.
MEVLANA MÜZESİ
Bu gün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahının yeri, Selçuklu Sarayının gül bahçesi iken bahçe, Sultan Alaadin Keykubat tarafından Mevlana’nın babası Sultanü’l Ulema Bahaeddin Veled’e hediye edilmiştir. Sultanü’l Ulema 12 ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesinde yapılan ilk defindir. Sultan’ül Ulema’nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana’ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana "Gök Kubbe’den daha iyi türbe mi olur? Diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled mevlana’nın mezarının üstünde türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" Yeşil Türbe denilen türb
Linkback: https://www.buyuknet.com/konya-tarihi-hakkinda-bilgiler-t42522.0.html