Çok eski zamanlarda yaşayan bir kadın vardı. Bu kadın adeta temizlik hastasıydı. Sabah olunca ev temizliğine başlıyor, akşama kadar temizliğe devam ediyordu. Evin herhangi bir yerinde bir toz görsün çileden çıkıyor ve sinir krizleri geçiriyordu. Bu gereksiz aşırı titizlik onun sinirlerini tahrip etmişti, etrafında adeta terör havası estiriyordu.
Annelerinin bu durumundan çocukları da iyice bıkmıştı. Çünkü evde istedikleri gibi oynayamıyorlardı. Bu yüzden kim bilir kaç defa annelerinden dayak yemişlerdi. Onlar için evin bir hapishaneden farkı yoktu.
Annelerinin olmadığı bir gün çocuklar sokaktan çok şirin bir kedi yavrusu getirdiler. Yavru kedi dışarıda üşümüştü ve karnı da açtı. Annelerinin hayvanlara karşı sert bir tutumu vardı. Çocuklar daha önceevde bir kedi beslemek istediklerini söylemişti. Ama o, buna şiddetle karşı çıkmıştı.
Aralarında düşünüp karar verdiler. Kediyi eve alacaklardı ve onunla biraz ilgilendikten sonra anneleri görmeden dışarı çıkaracaklardı.
Kediyi evlerine aldılar ve karnını doyurdular. Karnı doyan kedi çocuklarla oynamaya başlamıştı. Bu halde kediyle oynarken saatin çabucak geçtiğinin farkına varamamışlardı. Bu sırada evin her tarafı da dağılmıştı.
Annelerinin gelme saatinin yaklaştığını fark eden büyük kardeş, diğer kardeşlerine kediyi hemen evden çıkarmaları gerektiğini söyledi. Çünkü anneleri evin bu halini görmemeliydi. O gelmeden derhal evi temizlemeleri gerekiyordu.
Tam bu sırada kapı açıldı ve içeriye anneleri girdi. İçerinin dağınıklığını gören kadın öfkeden çılgına dönmüştü. Bir yandan bağırıp çağırıyor, öte yandan eline geçirdiği şeyleri çocuklarına fırlatıyordu. O esnada gözü yavru kediye ilişmişti.
- Demek bir de benden habersiz eve kedi almışsınız. Bak şimdi ben size ne yapacağım. Hemen odanıza çıkın. Size süresiz evden dışarı çıkma yasağı koyuyorum, dedi. Kediyi de eliyle alıp depoya fırlatıverdi. Zavallı kedi çok korkmuştu. Kadın, deponun kapısını kilitledi ve bağırarak şöyle dedi:
- Bu kediyi buraya kilitliyorum. Anahtarı da bende. Size bir ceza olsun, kedi burada aç susuz kalacak ve ölecek. Hele biriniz onu buradan çıkarmaya çalışsın, bakın o zaman görün bu evde neler olacak!
Bu sözleri duyan çocuklar çok korkmuştu. Odalarından dışarı çıkamıyorlardı. Zavallı kedi ise miyavlayıp duruyordu. Kedininin bu acı acı miyavlamaları taş kalbli kadının kalbini yumuşatmıyordu.
- Oh olsun sana. Ölene kadar seni oradan çıkarmayacağım, diyordu.
Aradan günler geçti ve kedinin miyavlaması durdu. Kedi ölmüştü ve depodaki koku evin içine yayılıyordu. Kadın kediyi depodan çıkarıp dışarıdaki çöp kutusuna atıverdi.
Kadının, kediyi bu şekilde ölüme terk etmesi yaratmış olduğu mahlukata karşı son derece şefkatli olan Cenab-ı Hakk’ı celallendirmişti. Kadının yapmış olduğu bu kötü davranışın elbette bir cezası olacaktı. Allah, onun cezasını Cehennem olarak takdir etti. Kadın bu suçunun cezasını Cehennem’de ödeyecekti.
(Buhari, 2236, 3140; Müslim, 904, 2242)
Hikayeden çıkarılacak dersler:
1. Bir mümin, insanlara olduğu gibi hayvanlara da merhametli olmalı. Peygamber Efendimiz’in hayatına baktığımızda O’nun hayvanlara karşı da çok merhametli olduğunu görüyoruz. Mesela bir muhârebeden dönülürken, dinlenme vaktinde, sahabeden bazıları bir kuş yuvası görmüş ve yuvadaki yavruları alıp sevmeye başlamışlardı. Tam o sırada anne kuş gelmiş ve yavrularını onların elinde görünce, orada çırpınıp uçuşmaya başlamıştı. Allah Resûlü bu duruma muttalî olunca fevkalâde celallendi ve hemen yavruların yuvaya konulmasını emir buyurdu. Mümin, sevgi ve merhamet insanıdır. O bu sevgi ve merhametini hiçbir varlıktan esirgemez. Çünkü şunu çok iyi bilir ki, “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.”
2. Bir anne evin tertip ve düzeni bozuluyor diye çocuklarını oyun oynamaktan mahrum etmemelidir. Evin belli bir kısmını oyun yeri olarak ayırmalı ve çocuklarını kısıtlamamalıdır.
Linkback: https://www.buyuknet.com/kediyi-olume-terkeden-kadin-t46415.0.html