CANLILARIN SINIFLANDIRILMASICanlıları benzer özelliklerine göre gruplara ayırmaya sınıflandırma denir. Sınıflandırmayı inceleyen bilim dalına ise Biyosistematik denir.
1. Ampirik (Yapay) Sınıflandırma
Canlıları dış görünüşleri ve yaşadıkları ortama bakarak sınıflandırmaktır. Bu tür sınıflandırma günümüzde geçerliliğini kaybetmiştir. Dayandığı temel analog (görevdeş) organlar ve şekil benzerliğidir.
Analog Organ : Kökenleri farklı görevleri aynı olan organlardır. Örneğin; yarasanın kanadı ile böceğin kanadı analog organlardır. Böyle organlara görevdeş organlar da denir.
2. Doğal (Filogenetik) Sınıflandırma
Canlılarda doku ve organların köken bağıntılarına bakılarak yapılan sınıflandırmadır. Anatomik benzerlik akrabalık dereceleri protein yapıları gibi birçok özellik dikkate alınarak sınıflandırma yapılır. Dayandığı temel homolog (kökendeş) organlar ve kalıtsal benzerliktir.
Homolog Organ : Kökenleri (orjin) aynı görevleri farklı olan organlardır. Böyle organlara yapıdaş organlar da denir.
A. CANLILARIN İSİMLENDİRİLMESİ
İlk kez Linne tarafından yapılmıştır. Sistematikte temel birim olarak tür kabul edilmiş ve her türe iki kelimeden oluşan (binominal) bir isim verilmiştir.
Türlerin akraba veya benzer olduğunu birinci kelimelerin aynı olması ifade eder.
B. SİSTEMATİK BİRİMLER
Filogenetik sınıflandırmada canlılar yedi (7) ana kategoriye ayrılır; Bu kategoriler ve aralarındaki değişmeler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tür : Sistematiğin temel birimi olarak kabul edilir. Yapı ve görev bakımından birbirine benzer organ sistemlerine sahip çiftleştiklerinde kısır olmayan döller meydana getirebilen ortak bir kökene sahip canlılar topluluğudur.
Birbirine çok yakın Tür’lerin oluşturduğu daha büyük gruba ise cins denir. Benzer Cins’ler Aile’yi benzer Aile’ler Takım’ı benzer Takım’lar Sınıf’ı benzer Sınıf’lar Şubeyi ve Şube’ler Alem’i oluştururlar.
C. MONERA ALEMİ
Canlı organizmaların en küçükleri ve yapısal organizasyon bakımından en basit olanları bu alemde yer alır. Virüsler bu alemde incelenen ve hücresel yapıda olmayan organizmalardır. Bakteriler ve mavi-yeşil algler ise en küçük hücreler olup prokaryot (basit çekirdekli) özellikte olmalarından dolayı bu aleme konulmuştur.
1. Bakteriler
Çekirdekleri ve zarla çevrili organelleri bulunmadığı için “prokaryot” hücre yapısındadırlar. Klorofil ve oksijenli solunum enzimleri gibi moleküller hücre zarından sitoplazmaya uzanan kıvrımlar üzerinde veya sitoplazmada serbest olarak bulunur.
DNA molekülü bir tane olup etrafında zar yoktur. Bazı bakterilerde normal DNA dan çok daha küçük yapılarda vardır.
Üremeyle ilgisi olmayan bu yapılara plazmitler denir. Plazmitler antibiyotik ve diğer bazı kimyasal maddelere karşı kazanılan direncin diğer hücrelere taşınmasını sağlar.
Bütün bakteri hücrelerinde zar çeper ribozom DNA RNA ve çeşitli enzim sistemleri bulunur. Bazı türlerde bu yapılara ek olarak bazı özel görevli oluşumlar bulunabilir.
Hücre zarının sitoplazmaya doğru kıvrımlaşmasıyla oluşan mezozomlar oksijenli solunum enzimlerini bulundurur. Mitokondrinin işlevini gerçekleştirir. Aynı şekilde oluşmuş tilakoit zarı üzerinde ise klorofil molekülleri bulunur ve kloroplastın işlevini üstlenir.
Hücre zarından dışarıya doğru uzanan sil ve kamçı şeklindeki tüpçükler ise hareketi ve korunmayı sağlar. Çok az türde üçüncü bir hücre örtüsü vardır. Kapsül denilen bu yapı olumsuz şartlara dayanma gücünü artırır. Bunun için kapsüllü bakteriler genellikle patojen (hastalık yapıcı) özelliktedir.
Bakterilerdeki hücre çeperi protein yağ ve karbonhidrattan yapılmış olup selüloz içermez. Bakteriye şekil verir ve onu korur.
Ribozomları çok sayıda olup ökaryot hücrelerdekinden daha küçüktür.
a. Bakterilerin Gruplandırılması
Mikroskoplarla incelenen bakteriler değişik özellikleri bakımından araştırılmış ve dört özelliğe göre gruplandırılmıştır.
Gram boyasıyla boyanarak mikroskopta mavi-mor renkli görünenlere gram pozitif bakteriler denir. Gram negatifler ise bu boyayla boyanmazlar. Bu farklılık çeper yapılarının özelliğinden kaynaklanır.
b. Bakterilerin Solunumları
Bazı bakteriler sadece fermantasyon (anaerobik solunum) yapabilirler ancak oksijenli ortamlarda gelişemezler. Bunlara zorunlu anaerob denir.
Bazı bakteriler ise sadece oksijenli ortamlarda gelişebilirler. Bunlara zorunlu aerob denir. Bakterilerin bir kısmı ise geçici aerob veya geçici anaerob olup gerektiğinde her iki solunumu da yapabilirler. Böyle bakterilere “fakültatif” bakteriler denir.
c. Bakterilerin Beslenmesi
Bakterilerin az sayıda türü ototrof olarak beslenir. Kendileri için gerekli organik besinleri inorganik bileşiklerden sentezlerler. Bunların bir kısmı klorofilli olup ışık enerjisini kullanırlar. (Fotosentetik bakteriler). Bir kısmı ise klorofilsiz olup inorganik bileşikleri oksitlemekle kazandıkları kimyasal enerjiyi kullanır (kemosentetik bakteriler).
Bakterilerin çoğunluğu heterotrof olarak beslenir. Gerekli olan glikoz amino asit vitamin gibi organik maddeleri dışarıdan hazır almak zorundadırlar.
Bunların çoğu çürükçül(saprofit) olup organik artıkları ayrıştırarak beslenir. Bu olay sayesinde doğadaki madde döngüsüne katkı yaparlar.
Bir kısım bakteri ise diğer canlılar üzerinde parazit yaşayarak beslenir.
d. Bakterilerde Üreme
Bütün bakteriler bölünerek çok hızlı çoğalabilirler.
Bakterilerde zarlı bir çekirdek olmadığından ve kromozom sadece bir tane olduğundan bölünme tam bir mitoz değildir. Bu tür hücre bölünmesine gizli mitoz denir.
Bazı bakteri türleri bölünerek (eşeysiz) üremenin yanında eşeyli üremeyi de gerçekleştirebilirler. Bu üremede gamet oluşumu ve döllenme görülmez.
Kalıtsal yapısı farklı iki hücre aralarında bir köprü oluşturarak gen aktarımı yaparlar. Sonuçta her iki atadan da farklı bir hücre (rekombinant bakteri) oluşur. Bu çeşit üremeye konjugasyon (kavuşma) denir. Konjugasyon sonucunda kalıtsal çeşitlilik sağlanır.
Bazı bakteriler olumsuz ortam şartlarını endospor oluşturarak atlatırlar. Bakteri parçalansa ve ölse bile endospor ortam şartlarına dayanır. Şartlar normalleştiğinde gelişen endospor normal bakteriyi oluşturur.
Endosporlar bakteriye göre daha küçük az sitoplazmalı kalın çeperli ve metabolizması çok yavaştır. Bazı sporlar 120 °C de 15 dakika kalırsa ancak ölebilmektedir.
2. Mavi – Yeşil Algler
Hücre yapısı bakımından bakterilere çok benzerler. Zarlı çekirdekleri ve zarlı organelleri yoktur. Hepsinde sitoplazmaya dağılmış klorofil pigmentleri vardır. Fotosentetik bakterilerden farkları sitoplazmalarında fikosiyanin denilen mavi renk maddesi içermeleridir. Genellikle denizlerde tatlı sularda verimli topraklarda yaşarlar. Hepsi fotosentetik olup suyu ayrıştırdıkları için ortama oksijen verirler.
Çoğu havanın serbest azotunu bağlayarak toprakta azotlu bileşiklerin artmasını sağlarlar. Bunun için bitki gelişmesine yardımcı olurlar. Bölünerek ve sporlarla çoğalırlar. Tek tek veya koloni halinde yaşarlar.
3. Hücresel Olmayan Canlılar Virüsler
Canlı olarak kabul edildiklerinden “en küçük oranizmalar” olarak adlandırılabilirler. Ancak elektron mikroskobuyla görülebilirler.
Virüsler; çoğalabilirler kendilerine özgü nükleik asit içerirler özel bir protein kılıfa sahiptirler ve içine girecekleri hücrenin zarını eritecek enzimlere sahiptirler. Bu özellikleri onları cansızlardan ayırır. Hücresel yapıda olmamaları enzim sistemlerinin bulunmaması sitoplazmalarının olmaması organellerinin yokluğu ve dış ortamda kristal halde bulunmaları ise virüsleri diğer canlılardan ayıran özelliklerdendir. Özellikle kristal halde bulunmak cansızların özelliğidir.
Virüsler ancak konak hücre içinde aktivite gösterebilirler. Bunun için “zorunlu hücre içi parazitleri” denir. Kendilerini çoğaltmak için konak hücrenin maddelerini harcarlar ve onun enzimlerini kullanırlar.
Virüsler DNA veya RNA dan yalnız birisine sahiptirler. Bu kalıtsal yapıya genom denir.
Bazıları bitki hücrelerinde bazıları hayvansal hücrelerde bazıları ise bakterilerde çoğalabilirler.
Bakteriyofajlar ve hayvansal virüslerin çoğu “DNA virüsleri” adını alır. Bitkisel virüsler ve bazı hayvansal virüslere ise “RNA virüsleri” denir.
Virüsler hacim olarak büyümezler ve bölünerek çoğalmazlar. Enzim sistemleri olmadığı için solunum protein sentezi beslenme boşaltım gibi hayatsal olayların hiçbirini gerçekleştiremezler.
Virüsler girdikleri hücrede yönetimi ele geçirirler ve hücrenin materyallerini kullanarak kendilerini çoğaltırlar. Sonuçta hücrenin parçalanmasına (lizis) neden olurlar.
Bazı virüsler girdiği hücreyi öldürmez ancak onun hızlı ve düzensiz olarak bölünmesine neden olur. Böylece kanserleşme ortaya çıkar.
Bir virüs tarafından enfekte olmuş hücre ve doku bazı savunma meddeleri üretir. İnterferon denilen bu maddeler yeni bir virüs enfeksiyonunu engeller.
D. PROSTİSTA ALEMİ
Bu alemin üyeleri ökaryot yapılı bir hücrelilerdir. Nemli topraklardan diğer canlıların vücutlarına küçük su birikintilerinden okyanuslara kadar çok geniş ortamlara yayılmıştır. Tatlı sularda yaşayanlarında kontraktil kofullar bulunur.
1. Protozoa (Hayvansal Protistler)
Protista aleminin daha çok hayvansal özellikteki türleri kapsar. Hepsi bir hücrelidir.
a. Silliler (Kirpikliler)
Hareketi sağlayan yapı hücre yüzeyini kaplamış olan sillerdir. Hücre zarı kalınlaşıp sertleşerek pelikula adını alır. Hepsi heterotroftur. Besinlerini pinositoz ve difüzyonla alırlar. Bölünerek eşeysiz üreyebildikleri gibi birçok türü konjugasyonla eşeyli üremeyi de gerçekleştirir. En gelişmiş ve tanınmış örneği Paramesyum (terliksi hayvan) dur.
Paramesyum da iki çekirdek bulunmakta olup küçüğü üremeyi büyüğü beslenme ve metabolizmayı düzenler.
b. Kamçılılar
Hareketi sağlayan yapıları kamçılarıdır. Hücreleri çepersizdir. Bazıları kloroplastlı olup fotosentez yaparlar. Örnek; Öglena. Ancakbunlar karanlıkta kaldıklarında heterotrof olarak beslenirler.
Öglenada ışığı karşı duyarlı göz noktası bulunur. Depo maddesi nişastaya çok benzer. Bazı kamçılılar insanda ve hayvanlarda parazit olup bazı hastalıklara neden olur. Örnek : Tripanosoma adlı çeşidi kan emici bir sinekle insana taşınır ve uyku hastalığına neden olur.
c. Kök Ayaklılar
Belirgin bir hücre şekilleri yoktur. Hücre zarının uzantılarıyla geçici (yalancı) ayaklar oluştururlar. Bunlar hem hareketi hem de besin almayı (fagositozu) sağlar. En tanınmış örnek amiptir. Amip’lerin bazıları insanda parazit yaşayarak amipli dizanteriye neden olur. Bazıları ise ağız boşluğunda ve kalın bağırsakta zararsız (kommensal) olarak yaşar. Sularda yaşayan bazıları ise kabuk oluşturur.
d. Sporlular
Hepsi insanda omurgalı ve omurgasız hayvanlarda parazit olarak yaşar. Hücre yapıları diğer protistlerden daha küçük ve daha basittir. Besinlerini sindirilmiş olarak alırlar. Spor oluşturarak çok hızlı üremeyi sağladıkları gibi; zaman zaman gamet oluşturarak eşeyli üremeyi de sağlarlar. Hareket organelleri ve kontraktil kofulları yoktur. Örnek: Plazmodyum malaria türü insanda sıtmaya neden olur. Anofel türü sivrisineklerle taşınır.
2. Cıvık Mantarlar
Hücre çeperlerinin olmaması yönüyle gerçek mantarlardan (Fungi aleminden) ayrılırlar. Belirgin bir hücre şekilleri olmayıp amipler gibi hareket ederler.
Hepsi çok çekirdeklidirler. Çoğu zaman koloniler oluştururlar.
Nemli ortamlarda yaşar ve saprofit olarak beslenirler. Sporla ürerler. Sporları sert bir çeperle örtülüdür. Bazı türleri diğer canlılarda parazittir. Depo karbonhidratları glikojendir.
3. Bir Hücreli Algler
Hepsi çeperli kloroplastlı ve fotosentetiktir. Depo karbonhidratları nişastadır.
Sularda ıslak ve nemli yerlerde yaşarlar. Çoğu kamçılı olup yer değiştirebilir. Bazıları kolonileri meydana getirirler. Örnek: volvoxpandorina vs.
E. MANTARLAR (FUNGİ) ALEMİ
Hücreleri çeperli olduğu için gerçek mantarlar diye de adlandırılır. Hepsi ökaryot hücrelidirler. Genellikle çok hücreli olarak yaşayanklorofil içermedikleri için hazır besin tüketen canlılardır. Depo karbonhidratları glikojendir. Bazıları çok çekirdeklidir.
Spor oluşturarak eşeysiz üremeyi sağladıkları gibi çoğu eşeyli üremeyi de gerçekleştirir. Bazıları ise tomurcuklanır (mayalar). Köksüleriyle (rizoit) kendilerini bir yere bağladıklarından yer değiştiremezler. Bir çoğu bitkilerde ve hayvanlarda parazit yaşayarak hastalıklara neden olur. Genel beslenme biçimleri saprofitliktir. Bu sayede organik artıkların parçalanmasına ve madde döngüsüne katkı yaparlar.
Mantarlar; küfler mayalar paslar ve şapkalı mantarlar olarak gruplandırılabilir.
F. HAYVANLAR ALEMİ
Hepsi çok hücrelidir. Çok azı mikroskobik (tenyalar su pireleri) çoğu ise makroskobiktir. Hepsi heterotrof olarak beslenir. Hücrelerinde çeper ve plastitler yoktur. Sentrozomları bulunmakta olup depo karbonhidratları glikojendir.
Çoğunlukla bir yere bağlı olmadıklarından ve kasları bulunduğundan yer değiştirebilirler. Süngerler hariç tutulursa hepsinin sinir sistemi vardır. Çoğu ayrı eşeyli olarak ürer. Eşeysiz üreme yapabilen türleri azınlıktadır.
Omurgalı Hayvanlar
Baştan (merkezi sinir sisteminden) çıkan sinirler vücuda sırt tarafından ve omurga iskeleti içinden dağılır. Dolaşımları kapalıdır. Kandaki oksijen bağlayıcı pigmentler alyuvarlarda bulunur. Duyu organları gelişmiş yapıdadır. Amfiyoksüs gibi ilkel kordalılarda kıkırdak veya kemik bulunmaz. Hepsi ayrı eşeylidir.
a. Balıklar
Solungaç solunumu yaparlar. Üyeleri yüzgeç şeklindedir. Denizlerde ve tatlı sularda yaşar dış döllenme ve gelişme yaparlar. Vücutları zaman zaman dökülebilen pullarla örtülüdür. Değişken ısılı (soğuk kanlı) hayvanlardır.
Bazılarının iskeleti sadece kıkırdaktan oluşur (köpek balıkları gibi). Çoğunluğu kemikli balıklara ait türler oluşturur.
b. Amfibiler (Kurbağalar)
Dış döllenme ve gelişme yaptıklarından suya bağımlıdırlar. Bazılarının erginleri karalarda da yaşayabilirler. Bunun için bu gruba amfibi (iki yaşayışlılar) denir.
Değişken ısılıdırlar. Başkalaşım (metamorfoz) geçirirler. Larva evresinde balıklar gibi yaşarlar. Ergin evrede kuyruklu olanlarına semender denir.
c. Sürüngenler
Solunum organları akciğerlerdir. İç döllenme ve dış gelişme yaparlar. Derileri kuru ve pulludur. Pullar kaynaşmış olup dökülmezler.
Vücut ısıları değişkendir. Sıcak ve kurak ortamları severler. Yılanlar kertenkeleler timsahlar ve kaplumbağalar olmak üzere dört takıma ayrılırlar.
d. Kuşlar
Sıcak kanlı (sabit ısılı) hayvanlardır. Üremeleri ve gelişmeleri sürüngenler gibidir. Vücutları tüylerle örtülüdür ve deride yağ bezleri vardır. Dişleri yoktur.
Akciğerlerinde büyük hava keseleri bulunur. Gaga ve pençe gibi yapıları yaşadıkları ortama ve beslenme biçimine uyumludur. Kivi ördek tavuk pelikan ve şekilde gösterilenler değişik örneklerdendir.
e. Memeliler
Kuşlar gibi sabit ısılıdırlar. Vücut kıllarla örtülüdür. Deride yağ ve ter bezleri vardır. Dişleri gelişmiştir. Yavrularını sütle beslerler. İç döllenme ve iç gelişme yaparlar. Çoğu doğurur. Soluk alıp vermede etkili kaslı bir diyaframları ve kulak kepçeleri vardır.
Çoğunda olgunlaşmış alyuvarlar çekirdeksizdir. Balina yunus fok deve zürafa koyun tavşan fare sığır ve daha bir çok cins plasentalı memeliler grubundandır. Kanguru ve koala gibi cinsler keseli memeliler grubuna girer. En az türü bulunan memeli grubu ise gagalı memelilerdir. Örnek; Ornitorenk (Platipus).
G. BİTKİLER ALEMİ
Hepsi çok hücreli hücre yapıları ise ökaryottur. Hücreleri çeperli çeperin esas maddesi ise selülozdur. Klorofil molekülleri kloroplastlar içinde kümelenmiştir. Kloroplasttan başka kromoplast ve lökoplast gibi renk pigmentleri de vardır. Depo karbonhidratları nişastadır.
Yeşil bitkilerin hepsi ototrof olup ışık enerjisini kimyasal enerjiye çevirirler. Çoğunluğu toprağa bağlı olduğundan yer değiştiremezler.
1. Sporlu (Çiçeksiz) Bitkiler
Üreme ve gelişmelerinde çiçek ve tohum oluşturamazlar. Spor oluşturarak eşeysiz üremeyi gamet oluşturarak eşeyli üremeyi gerçekleştirirler. Bu iki üreme çeşidi birbirinin devamı şeklindedir ve olaya döl almaşı denir. Üreme bakımından suya bağımlıdırlar. İletim demetlerinin (damarların) bulunup bulunmamasına göre iki gruba ayrılırlar.
a. Damarsız Sporlu Bitkiler
Yaprak kök ve gövdeleri yoktur veya çok basittir. Çok hücreli “algler (yeşil su yosunları)” bu grubun en basit yapılı üyeleridir. Bunlar denizlerde tatlı sularda ve nemli yerlerde yaşayabilirler.
b. Damarlı Sporlu Bitkiler
Vücut yapısı bakımından daha gelişmiş olduklarından ve karalarda yaşamaya uyum sağladıklarından madde taşınmasına ihtiyaçları vardır. Bunu damarlarla gerçekleştirirler.
Kök gövde ve yaprakları bulunmakta ancak tohumlu bitkilerden biraz daha basittir. En önemli grupları eğreltiler at kuyrukları ve kibrit otlarıdır.
2. Tohumlu (Çiçekli) Bitkiler
Hepsi damarlı olup kök gövde ve yaprakları gelişmiştir. Üreme hücreleri (polen yumurta) çiçeklerde oluşur. Eşeyli üremelerini tohum oluşturarak gerçekleştirirler. Doku ve organları iyi gelişmiş olup kök gövde ve yaprakları belirgindir. Tohumun meyve tarafından örtülüp örtülmemesine göre iki alt bölüme ayrılır.
a. Açık Tohumlu (Kozalaklı) Bitkiler
Tohumlarındaki çenek sayısı çok değişken olup tohumları örten bir meyve veya örtü yoktur. Bu grubun bitkileri genellikle iğne yapraklı veya pul yapraklı olup hepsi çok yıllık çalı ve ağaçlardır.
Hemen hepsi kışın yaprığını dökmez ve düzenli kambiyum halkaları sayesinde enine kalınlaşma gösterirler. En önemli cinsleri; çam sedir köknar mazı ardıç servi ladin porsuk sikas ve ginkgo olarak sıralanabilir.
b. Kapalı Tohumlu Bitkiler
Tohumlar meyve tarafından örtülmüştür. Çiçeklerinde çanak ve taç yapraklar da vardır. Meyve tohumun yayılmasına yardımcı olur. Tohumlardaki çenek sayısına göre iki alt gruba ayrılır.
Tek Çenekliler : Tohumda bir tane çenek vardır. Damarlanma genellikle paralel tiptedir. Çoğu tek yıllık otsu bitki çok azı (palmiye ve muz gibi) ise çok yıllık bitkilerdir. En önemli örnekler; zambak soğan lale tahılgiller muz palmiye kuşkonmaz ve orkide olarak sıralanabilir.
Bitki Örnekleri
Çift Çenekliler : Tohumlarında iki tane çenek bulunur. Yapraklar çok değişken şekilli ve ağsı damarlıdır. Kökler çoğunda kazık tiptedir. Otsu türlerde basit kambiyum odunsu ve çok yıllık olanlarında ise gelişmiş kambiyum halkaları vardır. Enine kalınlaşma görülür ve iletim demetleri düzenli dizilmiştir.
Erkek ve dişi organlar genellikle aynı çiçekte bulunmakta olup bazı gruplarda farklı çiçeklerde bulunabilir. Etrafımızda gördüğümüz otsu ve odunsu bitkilerin çoğu bu gruptandır. Kabakgiller baklagiller toplu çiçekliler turpgiller gülgiller en önemli familyalardır.
Örnek Soru :
Canlıların bilimsel olarak adlandırılmasında kullanılan yönteme göre;
I. Capra domesticus
II. Felis domesticus
III. Canis lupus
IV. Felis leo
olarak adlandırılan canlıların cins ve tür adlarına bakarak hangilerinin birbirleriyle diğerlerinden daha yakın akraba olduğu düşünülebilir?
A) I ve II B) I ve III C) II ve III D) II ve IV E) III ve IV
(1992 - ÖSS)
Cevap D
Kaynak : torpil.com
Linkback: https://www.buyuknet.com/canlilarin-siniflandirilmasi-konu-anlatimli-t32480.0.html