Atatürk'e gönderilen Mektup Örnekleri

admin19.10.2016 - 00:00
Atam!,
Sen tüm zorluklara göğüs germiş, yılmadan, bıkmadan çalışmış, kendi menfaatlerini düşünmeden halkı için çalışmış büyük bir öndersin. Sen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürksün.
Bazen seni düşünüyorum; çünkü seni anlamak istiyorum. Bütün bu yaptıklarını nasıl başardın diye bir defa daha düşünüyorum. Dediğin sözü hatırlıyorum sonra, “Bir Türk dünyaya bedeldir.” Evet Atam… Bir Türk dünyaya bedeldir.
Seni çok özlüyorum Atam. Keşke yanımda olsaydın, ellerinden öpebilseydim. Sen hepimizin, Türk milletinin kalbinde yaşıyorsun.
Sana layık olabilmek için çok çalışıyorum Atam. Bize emanet ettiğin cumhuriyete sahip çıkabilmek için… Diyorum ki, “ Bir Türk neyin üstesinden gelemez ki? Bütün zorluklara rağmen başarma ve kazanma azmini kendimde buluyorum. Muhtaç olduğum kudretin damarlarımdaki asil kanda mevcut olduğunu biliyorum.
Atam! Ben, dünyanın her yerinde barış olsun istiyorum. Senin dediğin gibi “Yurtta sulh, cihanda sulh” olsun istiyorum. Savaşlarda hiç suçu olmayan masum insanlar, çocuklar, anneler, babalar ölüyor. Daha fazla toprak kazanabilmek için yapılan haksızlıklara tahammül edemiyorum.
Sen, sanata ve kültüre çok önem verirdin. Bir sözünde “Türk milleti, Türk sanatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişecektir.” diyorsun. Gelişiyoruz Atam; eğitimde, sanatta, ekonomide, ticarette başarılı işlere imza atıyoruz.
Keşke yanımızda olsaydın, sana sıkı sıkı sarılabilseydim. Sana sonsuz teşekkürlerimi sunabilseydim. Bu mektubu sana gönderebilmeyi ne kadar isterdim bilemezsin.
Atam, şunu bil ki kanımın son damlasını vatanım için feda edebilirim. Türküm ve bununla gurur duyuyorum.
Ne Mutlu Türküm Diyene!

Saygılarımla…





Sevgili Ata'm


Ben, bize bıraktığın cennet yurdun bir köşesinden sana sesleniyorum.


Seni hiç görmedim, seninle konuşamadım. Seninle aynı havayı teneffüs edemedim. Sana çiçek sunmak isterdim. Bıraktığın cennetin bahçelerinden dal dal, boy boy; alı yeşiline karışmış demetler sunmak isterdim.


Sana, içine yurdumun kokusu sinmiş bir mektup yazıyorum. Her kelimesinde Akdeniz'i,Karadeniz'i göreceğin; her cümlesinde İzmir'i, Ankara'yı okuyacağın ve her hecesinde Samsun'un yaylalarını, çiçeklerini, pınarlarını hissedeceğin. Mektupta beni, bizi, kısaca tüm ulusumu göreceksin.


Mektubumda, sana güneşin ışıklarını, toprağımın verimini, yağmurumun bereketini getireceğim. Sana, ilkbaharda tohum saçan köylümün çalışkanlığını, tahta başında ders veren öğretmenimin azmini, ekmek ve kitap parası için sokakta simit satan çocuğun alın terini getireceğim. Şehit olmuş asker anasının feryadını, kundaktaki bebeğin hayata ilgisini, okul yolunda bir öğrencinin hayallerini getireceğim.


Kim bilir ne çok özlemişsindir


Anafartalar'ı,Çanakkale'yi,İzmir'i?... Belki hâlâ özlemini duyuyorsundur Samsun'a ayak bastığın ilk günün... Bize ders olarak anlatılan Çanakkale'den, Arıburnu'ndan insanımın sesini. Bandırma Vapuru'yla Samsun'a yol aldığın Karadeniz'den köpük köpük deniz kokusunu gönderiyorum.


Aradan geçen bunca seneden sonra biz de seni çok özlüyoruz. Sana şiirler yazıyoruz. Her gün, her an sevecen bir gülümseyişle bize bakıyorsun. Sen bizi duyuyor, görüyorsun. 2000 yılında,Cumhuriyetimizin 77. yılında senin başarılarını sahipleniyor, onlarla öğünüyoruz. Bilmem bana inanıyor musun?


Ben, seni seviyorum Atatürk'üm. Seni çok seviyorum. Sana ve yurduma lâyık biri olarak yetişeceğime söz veriyorum. Sen bizlere kılavuzluk etmeyi sürdüreceksin. Senin rehberliğinde çağdaşlığa, uygarlığa, bize gösterdiğin hedeflere, aklın ve bilimin ışığına kavuşacağız.


Sensiz olmuyor sevgili Atatürk'üm!



Mektubumun sonunda sevgili Atatürk, senden bize inanmanı, bize güvenmeni ve sonsuzluk uykusunda rahat olmanı diliyorum. Bizler, hepimiz, ilerde doktor, öğretmen, mühendis olacağız. Bizler, senin yenilikçi, coşkun ruhunu taşıyan MUSTAFA KEMALLER olarak yetişeceğiz. Sana söz veriyorum.



Sana bunları anlatabildiğim için, sesimi sana duyurabildiğim için, ulusumun selâmını sana iletebildiğim için mutluyum. Mutluyum, çünkü artık ben de bir MUSTAFA KEMAL'im!..

Emine DÜŞÜNCELİ





Ey Türkiye’nin Kurucusu Atatürk,

Uğrunda hayatını verdiğin, başka bir şey düşünmediğin “Türkiye”nin halini gel de gör.

Senin en büyük yapıtlarından biri olan “Gençliğe Hitabe”nin ana temasından bahsediyorum; yani Türk gençliğinden. Senin peşinden koşmak şurada dursun neler yaptıklarını bir gör Atam! Uyuşturucu ve sigarayı ağızlarına sakız ediyorlar. İnsanları korkutuyorlar.

Senin kurduğun devlet için oy veren yetişkinler ya Ata’m? Küçük çocukları kaçırıp olmayacak şeyler yapıyorlar. Çalıştırıyorlar okuması gereken çocukları.

Devletin yetimhanelerinde çocuklar ölesiye işkenceye mahzur bırakılıyor.

Ya mahkemeler? En önemli olan adalet! Küçük paralar karşılığı haksızlar haklı oluyor Ata’m.

Seni saygıyla hatırlıyoruz Ata’m bu olumsuzlukları düzeltmek istiyoruz; fakat korkuyoruz. Korkuya yer verilmemesi gereken bu devlette, bu topraklarda ağzımızı açıp konuşmaya korkuyoruz.

Seni düşündükçe içimizde yükselen alevler, içimizdeki huzur, gurur yavaş yavaş yok oluyor Ata’m! Bu suç bizim değil Ata’m! Peki ya kimin?

Tuğçenaz UĞURLU



Sevgili Atam,

Şu anda yaşıyor olmanı öyle çok isterdim ki! Seni yakından görmeyi, sesini canlı canlı duymayı ve bunların nasıl bir his olduğunu bilmek isterdim; ama yoksun. Ne sesini duyabilirim ne de seni görebilirim.

Şu anda yaşamanı, bir yorum yapmanı bekliyor olduğumdan istiyorum bunu aslında; çünkü gerçekten buna ihtiyacım var. Herkes bir şeylerden bahsediyor. Genellikle kötümserler. Gidişatımız iyi değil diyorlar; ama ben böyle siyasi terimlere o kadar yabancıyım ki bu konuda henüz kendi doğrularımı oluşturamadım.

Böyle siyasi konularda duyduğum yabancılık sana mektup yazmama engel değil. Olmakta olan çok şey var ve yıllar geçtikçe çok büyük değişikliklere uğruyoruz. Bildiğiniz gibi coğrafyamız gereği zaten bir çelişkiler ütopyasının ortasındayız. Doğu ve Batı kültürleri arasında sıkışıp kaldık. Güçlü Türk kültürü bile bu sıkışma karşısında pes etmek üzere. Bu konuda çelişkiye düştüğüm durumlar var. Böyle bir durumda, büyüklerimiz geleceğin bizlerin elinizde olduğunu vurguluyor ve her fırsatta öğüt vermekten bıkmıyorlar. Çelişkiye düştüğüm şey asıl sorunun bizde olduğunu nasıl göremiyorlar? Batıya doğru olan yönelme inanılmaz. En kötüsü de bu yönelmenin geçerli ve etkili sebeplerinin oluşu. En başta geleni kesinlikli yaşam şartları. Aslında bu sorunun başlangıcı bulunsa; o konu üzerinde yoğunlaşılır ve çözülür gibi geliyor; ama köklü bir değişim gerekiyor bunun için.

Bu karamsar mektubu biraz da size ulaşmayacağını bildiğimden yazıyorum.

Ülkemizde zıtlıklar bir arada ve bunlar gerçekten bazen şaşırtıcı durumları ortaya çıkarıyor. Biz sizin verdiğiniz sistemi tamamıyla bozduk sanırım; çünkü uygun gördüğünüz devlet düzeni şu anda yok. İşe girerken ne kadar iyi olduğunuz değil siyasi görüşünüz göz önünde bulunduruluyor. Böyle bir durumda kim demokrasiden söz edebilir ki?

Çok karamsar olmak istemem; ama bana öğretilenlerle anlayabildiğim bu. Böyle sorunlara takılıp kaldık ve bu bizi engelliyor. Başka bir deyişle attığımız her adımda kendimize takılıp düşüyoruz ve bundan sıkıldık; ama çözüm bulma işini gelecek nesile atmaktan başka bir şey elimizden gelmiyor.

Aslında ne kadar güzel özetlemiş Can DÜNDAR “Biz seni aşmayı geçtik, sana ulaşamıyoruz bile Ata’m.”, diye…

Aydan GÜNEŞ





Linkback: https://www.buyuknet.com/ataturke-gonderilen-mektup-ornekleri-t46020.0.html

Etiket:

Bu bilgi size yardimci oldu mu?

EvetHayır
Atatürk'e gönderilen Mektup Örnekleri
Atatürk'e gönderilen Mektup Örnekleri
(Ortalama: 5 üzerinden 2.5 - 4 Oy)
4